Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet ARITÜRK
Ahmet ARITÜRK

Engelliler Haftası (10-16 Mayıs)

Yıl içinde 10-16 Mayıs arası günler (ENGELLİLER HAFTASI) olarak tanımlanmıştır. Amaç, engelli insanları topluma kazandırmak ve diğer insanlarla eşit ölçüde haklara sahip olmalarını sağlamaktır. Hafta boyunca etkinlikler düzenlenerek engelli bireylerin sorunlarına dikkatler çekilmekte, yaşamlarını kolaylaştırıcı tedbirlerin alınması konusunda hem yasal, hem de toplum olarak çareler aranması hedeflenmektedir.

Ülkemizde hâlâ pek çok insan engellileri anımsamayı kaldırımlarda, alt geçitlerde üstü kabartmalı sarı çizgileri süsleme sanadursun, gerçekte  Engelliler Haftasında asıl ilgilenilmesi gereken konular nelerdir. Bugün bunları irdeleyelim.

Engelli olmak asla utanılacak ya da saklanması gerekecek bir durum değildir. Unutmayalım ki hepimizin, herkesin her an için engelli olma riski vardır. Bir trafik kazası, ağır seyreden bir hastalık ve benzeri durumlarda engelli duruma düşmeyeceğimizin garantisi var mı!

Bugün engelli vatandaşların sorunlarına kafa yormaz, ilgilenmezsek, yarın çok pişman olabiliriz. Yolda yürürken bize çarpan bir araba, yemek yaparken gözlerimize sıçrayacak kızgın yağ, ilerleyen yaşta duymaz hale gelecek kulaklarımız bir anda bizi engellilerin saflarına katabilir! Bu bakımdan, Engelliler Haftası bütün bunları düşünmeniz için iyi bir fırsattır.

Yapılan istatistiklerde Türkiye’de her 100 evden beşinde engelli bir vatandaşımızın var olduğu tespit edilmiştir.

Ülkemiz genelinde yaklaşık 5 milyon civarında engelli vatandaşımız bulunmaktadır. Çeşitli sakatlıklar ve kazalar sonucu belirli becerilerini yitirmiş kişiler de eklendiğinde sayı neredeyse 10 milyonu bulmaktadır.

Engelli vatandaşlarımızın dörtte birine yakınını zihinsel engeliler oluşturuyor.  Engelli vatandaşlarımızın yarısından fazlasının bedensel engeli var.

İşitme ve görme engelli vatandaşlarımızın toplam oranı da engelli vatandaşımızın 10’da ikisine yakındır.

Yapılan araştırmalarda 86 milyonluk nüfusumuzda ortalama 1 milyon kişi engelli vatandaşlarımızı hakir görüyor.

24 milyon gibi bir çoğunluğun engelli vatandaşlara acıdığı ve empati kurduğu tespit edilmiş bulunulmaktadır.

Yine 86 milyonluk ülkemizde nüfusumuzun 4’te birine yakın kesimi engellilerle dostluk kuruyor ve onlara yardımcı oluyor.

Engelli vatandaşlarımızın 80 bin kadarı  0-7 yaş grubunda!  60 yaş üstü engelli vatandaşlarımızın sayısı ise neredeyse yarım milyona yakın! Sosyal devlet olmanın gereği olarak evde bakım hizmeti verilen 400 bine yakın engelli vatandaşımız bulunuyor.

Herhangi bir işte çalışacak 18-50 yaş grubunda 700 bin civarında engelli vatandaşımız bulunmaktadır. Buna karşın Türkiye İş Kurumu verilerine göre kamu ve özel sektörde çalışan engelli vatandaş sayısı ancak 90.000 civarındadır.

Yapılan anketlere göre ülkemizde zihinsel engelli kişileri tanımlarken %30 oranında mahcup, mutsuz, yalnız ve üzgün kelimeleri tercih ediliyor.

Ülkemizde engelli vatandaşlara yardımcı olan derneklere ya da vakıflara üye olan kişi sayısı o kadar az ki ancak toplam nüfusun %0.04’üne denk geliyor ki bu oranın içinde kendisi de engelli olan vatandaşlar çoğunluktadır!

Tüm bunlara karşın ülkemizde engelli vatandaşlara gereken ilgi ve yardımın gösterildiğine inananların oranı %10 ila %15 arasında!

Engellilere acımak yerine, sorunlarına sahip çıkalım, ellerinden tutarak muhtaç durumda bırakmayalım. Eğitilebilecekleri eğitelim, iş yapabileceklere, becerilerine göre iş verelim. Bunu bireysel olarak değil, yasalarla gerçekleştirelim.

Dünya geneline baktığımızda günümüzde dünyada 1 milyardan fazla engelli bulunduğu belirtilmektedir. Yani, dünya nüfusunun yaklaşık 8’de 1’i engelli insanlardan oluşmaktadır. Tabii, engellilerin durumu kademe kademedir. Kişinin engellilik oranıyla tanımlanır. Gerçekte, engelli olmayan tek insan dahi yoktur. Çünkü tutkular, aşırı eğilimler, fanatik yapılanmalar da birer engeldir. Herhangi bir futbol takımına fanatik derecede tutkusu olan kişi de aslında bir engellidir.

Bizim asıl konumuz, toplumun engelli olarak kabul ettiği kişilerdir. Bunları bedensel, ruhsal ve fiziksel engelliler gibi gruplara ayırabiliriz. Evet, toplum olarak engellilere sahip çıkmak gibi bir sorumluluğumuz vardır. Engellileri, topluma adepte etmek için eğitim tesisleri kurmak, seminerler, konferanslar düzenlemek, dernekler, federasyonlar aracılığıyla bu gibi işleri üstlenmek, toplumsal görevler arasındadır. Unutmayalım, Engelli kişilere ufak bir dokunuş bile çok işleri değiştirmeğe yetebilir.

Siirt gibi yerde, çok sayıda engelli hemşerilerimizle tanıştığımız, görüştüğümüz olmuştur. 50-60 yıl öncesinde Şehrimizde trahomun yaygın olduğu yıllarda çok sayıda a’ma (iki gözü görmeyen) hemşerilerimiz vardı. Bu elleri öpülesi engellilerin büyük bir ekseriyeti, Kur’an-ı Kerimi hıfzederek, HÂFIZ olur, Kur’an bülbülü kesilir ve Kur’an dersi verirlerdi. Özellikle Ramazan aylarında başka illere giderek, zengin ailelerin evlerinde hatimler okuyarak geçimlerini sağlayan hafızlar vardı. Bu gibiler, kimselere yük olmak şöyle dursun, bu çalışma metotlarıyla Kur’an-ı Kerimin yayılmasına da büyük katkı sağlarlardı. (MELLE ŞIKRİ, MELLE FIĞRİ, MELLE ETHEM, MELLE LITFİ VE DİĞERLERİ.)

İki gözü de görmeyen engellilerimiz arasında Tellalık yapan (Ammo Musa), nohut pişirerek çarşı-pazar dolaşıp satan (Ammo Abdalla) vardı. Ammo Musa’nın Cuma günleri, Cuma namazı konusunda halkı uyarmak için yaptığı çağrısı meşhurdu. (YA ZEKİRİN IZKIRU ALLAH = EY ZİKİR EHLİ, ALLAH’I ZİKRE KOŞUN…) diye başlayan söylemi meşhurdu! Hele Ammo Abdalla’nın bardak usulü sattığı pişirilmiş nohudun tadı hala damağımdadır. (HIMMOS-IL ĞAVĞ, SEĞNİN U MEHRUSİN = ŞEFTALİ GİBİ NOHUT, HEM SICAK, HEM DE KIVAMINDA PİŞMİŞ) diye seslenerek başta helvacılar çarşısı olmak üzere, çarşıları adımlar, haşlanmış nohut satarak kendisinin ve ailesinin geçimini sağlardı.

Şehrimizde işitme engelliler de vardı. Onlara toplumun hitap şekliyle ve Siirt Arapçasıyla (LELO = DİLSİZ) derdik. Bu dilsizlerin hiç birinin el açıp dilendiğini görmedim. Siirt’in 50-60 yıl öncesinin en tanınmış çayhanelerinden biri (KAHVIT-IL LELO = DİLSİZİN KAHVESİ) olarak bilinen, bugünkü Cumhuriyet Caddesinin üzerindeydi. Siirt’in ekabirinin uğrak yeriydi.

Sabahın erken saatlerinde, yine Cumhuriyet Caddesi üzerinde köşe başında kış mevsiminin soğuklarına aldırmadan süt, simit satarak geçimini sağlayan dilsiz kardeşler hâlâ gözlerimin önündedir. Orada, ayaküstü süt içip, simit yediğimi dün gibi anımsıyorum. Kasaplığı, terziliği, ayakkabıcılığı meslek edinen dilsiz hemşerilerimiz vardı. En güzel, en sağlam ve fiyatı en uygun ayakkabıyı bu dilsiz hemşerimize sipariş edebilirdiniz.

Bedensel engelli AMMO ABDALLA adında bir hemşerimiz vardı. Fahr camiinin KULLATEYN HAVUZUNUN SORUMLUSUYDU. Havuzun dış avlusunda bir döşek üzerinde oturur, havuza girenlerin verdikleri ücreti toplar, yarısını kendisi alır, yarısını camiin ihtiyaçlarının giderilmesi için görevlilere verirdi.

Evet, bizim 50-60 yıl öncesi Siirt’imizde engellilerin ne el açtıklarını ne dilendiklerini görmedim. Hemen hepsi de aktif ve çalışkan insanlardı. Engellileri koruyup gözetlemek elbette toplumsal bir görevdir. Onları, pasifize etmeden ve rencide edecek davranışlar sergilemeden toplumun aktif bireyleri haline getirmek mümkündür. Aslında, engellilerin toplumdan istedikleri de budur. Bunu bilelim ve engellilere bu duygularla yaklaşalım…

Unutmayalım, engelli duruma düşmek riski her yaştaki ve her branştaki insanlar için bir soluk kadar yakındır.

 TAŞLAMA

HER GÜN ANNELER GÜNÜ

YILIN TEK GÜNÜ DEĞİL

ANNELERİN AYAĞI

ALTINDADIR CENNET BİL

 

VEYSELKARANİ GİBİ

OLMALI HER MÜSLÜMAN

ANNESİNİ SEVMEYEN

BİL Kİ İMANI NOKSAN

 

(ÖF BİLE DEMEYİNİZ)

EMRİ VERİLMİŞ BİZE

NE KADAR DEĞER VERSEK

YAKIŞIR ANNEMİZE

 

“ANA GİBİ YÂR OLMAZ”

NE GÜZEL BİR DEYİM BU

ALLAH’TAN, PEYGAMBERDEN

SONRA SEVELİM ONU

 

BU GÜN, “ANNELER GÜNÜ”

KUTLAYAN, KUTLAYANA

BİR GÜN DEĞİL BİL HERGÜN,

SEVİLMEK İSTER ANA

 

BİZ, BÜTÜN ANNELERİN,

GÜNLERİNİ KUTLARIZ

TERBİYE VE ŞEFKATE,

MUHTAÇ ÇOCUKLARIMIZ

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER