Suriye’den, ülkemiz sınırlarına doğru yeni bir göç dalgasının olduğu ve en az 100 bin mültecinin daha sınırlarımıza dayandığı belirtiliyor. Türkiye, yeni göçmenleri kabul edecek mi, yoksa sınırda bekletecek mi, henüz bu konuda açıklık yok. Hükümet, galiba vatandaşlardan gelen tepkiyi ölçecek ve öyle karar verecek…
Suriyeli 5 milyon mülteciyi (ENSAR – MUHACİRİN!) yutturmacasıyla ülkeye kabul eden ve bu mülteciler için bugüne kadar 40 milyar dolar harcandığını gururla açıklayan yetkililer ve etkililer, ekonomik koşulların giderek kötüleşmesinde, işsizlik oranının, cumhuriyet tarihimizin zirvesine tırmanmasında ve daha birçok olumsuzluklarda Suriyeli göçmenlerinin etkilerinin olduğunun farkında değil mi!
Türkiye, zengin bir ülke olsa varsın 5 milyon mülteci daha ülkemize gelsin, ağırlayalım, bakalım, ekmeğimizi paylaşalım diyeceğiz ama (Kendi muhtaç bir dede, ne kaldı başkasına himmet ede) atalar sözünde olduğu gibi, Türk halkının kendisi zaten muhtaç. Asgari ücretin 2020 TL olduğu, işsizlik oranının yüzde 15 dolaylarında seyrettiği, genç işsiz oranının yüzde 28’ler dolayında bulunduğu bu ülkenin asıl vatandaşlarının sıkıntıları ortadayken, hala mülteci ithal etmek kararından vazgeçilmeyecek mi…
Şimdi, biz böyle deyince, mültecilere acımadığımız anlamı ortaya çıkmasın. Yüce Rabbim, onların bu hallere düşmelerine sebep olan kim varsa, cezalarını versin, diyoruz. Lâkin Kur’an-ı Kerimin bir emrinden yola çıkarak gerçeği yazmakta yarar görüyoruz. Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurulmaktadır:
BAKARA – 286 Ayet:
“Lâ yukellifullâhu nefsen illâ vus’ahâ lehâ mâ kesebet ve aleyhâ mektesebet rabbenâ lâ tuâhıznâ in nesînâ ev ahta’nâ, rabbenâ ve lâ tahmil aleynâ ısran kemâ hameltehu alellezîne min kablinâ, rabbenâ ve lâ tuhammilnâ mâ lâ tâkate lenâ bih(bihî), va’fu annâ, vagfir lenâ, verhamnâ, ente mevlânâ fensurnâ alel kavmil kâfirîn(kâfirîne).
Meali alisi: Allah kimseyi gücünün yettiğinden başkasıyla mükellef kılmaz (sorumlu tutmaz). Kazandığı (dereceler) onundur ve iktisap ettiği (kazandığı negatif dereceler) de onundur (sorumluluğu onun üzerindedir). Rabbimiz! Şâyet unuttuysak veya hata yaptıysak bizi aheze etme (sorgulama). Rabbimiz, bizden öncekilere yüklediğin gibi bizim üzerimize ağır yük yükleme. Rabbimiz, takat (güç) yetiremeyeceğimiz şeyi bize yükleme. Ve bizi af ve mağfiret et ve bize rahmet et (Rahîm esması ile bize tecelli et, rahmet nurunu gönder). sen bizim Mevlâmız’sın. Artık kâfirler kavmine karşı bize yardım et.”
Ayet-i Kerime’den de anlaşılacağı üzere Yüce Allah kimseyi gücünün yetmediği bir konuda mükellef tutmaz. Peki, Türkiye’nin 5 milyon Suriyeliye bakacak gücü var mı! Bu sorunun cevabı elbette ki (HAYIR)DIR.
O halde, bu ENSAR – MUHACİRİN KANDIRMACASINDAN VAZGEÇİNİZ!!!
YORUMLAR