Yöneticiler için fakirleri ve aptalları yönetmek, yönetimin en kolayıdır. Aç insanların önlerine bir kase çorba koy, aptalları din, iman, cennet ile kandır, açlıkla, cehennemle korkut, bak sana nasıl itaat ediyorlar. 8-14 Mart arası günler BİLİM VE TEKNOLOJİ HAFTASIDIR. “Eller gider mersin’e, biz gideriz tersine” deyiminde olduğu gibi, bilim ve teknolojiyi boş vermişiz. Milli Eğitimde düşürüldüğümüz duruma bir bakar mısınız. Çocuklara TEKNE ORUCU TUTMAYI ÖĞRETİYORUZ. Bu gibi işleri, çocukların ailelerine bırakın! Siz, öğrencilere BİLİMİ, TEKNOLOJİYİ AŞILAYIN.
“De ki: Bilenler ile bilmeyenler, hiç bir olur mu? Hiç şüphesiz ancak akıl sahipleri (bunu) idrak edip anlar.” Buyurulmakta. Hem, İslam dininin özünde TEKNE ORUCU diye bir şey yok!
Keloğlan filmlerinin klasik sahnelerinden biridir. Yüksek bir yere çıkarak boynundaki davula elindeki tokmakla vuran ve böylece halkın dikkatlerini çekmeğe çalışan münadi (tellal) her ne diyecekse:
(Ey ahali! Ey Kuru kalabalık! Duyduk duymadık demeyin! Padişah efendimizin fermanlarıdır!)
Cümlesini kurduktan sonra Padişahın fermanını okumağa başlar. Kalabalıkların ne kadar kuru olduklarını ifade açısından, gerçekten, çok önemli bir tespit! Maalesef, bu tespit toplumumuza tıpatıp uymaktadır. Bu toplum kadar sorgulamayan, (Niçin? Neden? Nasıl?) sorularını sormayan başka bir toplum var mı! İşte bunun içindir ki hep (KURU KALABALIK) olmak özelliğinde kalmaktayız.
Oysa sorgulamak, yapılanların niçinlerini, nedenlerini bilmek, nasıl gerçekleştiklerini anlamak gerekir! (Niçin? Neden? Nasıl?) sorularını sormayan hiçbir toplum kalkınamaz, gerçek demokrasinin yolunu bulamaz! Sormayan, sorgulamayan toplumlar, hep geri kalmağa mahkûmdurlar.
Hiç düşündünüz mü, mucitler neden genelde batılı ülkelerden çıkar. Çünkü batılı ülkelerde gerçek anlamda demokrasi vardır, soruların önlerine setler konulmamıştır. Sormak, araştırmak serbesttir. Zaten (Niçin? Neden? Nasıl?) sorularını sormayı başaramayan bir insan mucit olamaz! Atom parçalandıysa, Ay’a çıkıldıysa, televizyon, internet, cep telefonları vesaireler icat edildiyse, hep (Niçin? Neden? Nasıl?) sorularını soran, araştıran ve bulanlar sayesinde olmuştur!
Toplumlarda, üç tip insan vardır. Aptallar, yarı aptallar ve gerçekçiler! Aptallar, her ne söylense inanan kısımdır. Keloğlan masallarındaki (KURU KALABALIKLAR) hükmündedirler. Ne yöne güdülürlerse, o yöne giderler. Yarı aptallar, söylenenlere uymakla birlikte, kendilerine düşecek payı düşünürler. Gözleri yükseklerde değildir, bir torba kömüre fit olurlar! Gerçekçiler ise kendi çıkarlarını değil, yapılanların, ya da yapılacakların topluma olan yararlarını ve zararlarını düşünürler. Bir işte, toplumun menfaati varsa, kendilerine zarar gelecek olsa bile kabullenirler. Toplumun menfaatlerini, kendi menfaatlerinin önünü koyalar. Yaşadıkları toplum adına üzülür ve sevinirler. (Haksızlığa karşı susan dilsiz şeytandır) emrine uygun hareket ederler. Zalimlere, zulümlerinde yardım edenlerin de, zalimler hükmünde olduklarını bilirler.
Şimdi, nasıl bir toplum olduğumuza karar verin. Keloğlan masallarındaki KURU KALABALIKLARA mı benziyoruz, topluma uygulanan haksızlıklara karşı direniyor muyuz, yoksa, zalimlerin saflarında mı yer alıyoruz!!!
TAŞLAMA
MİLLETİ CAHİL BIRAK
APTAL BIRAK VE YÖNET
YARI AÇ, YARI TOKSA
İTAAT EDER ELBET
AÇ OLANI, APTALI
YÖNETMEK GAYET KOLAY
AÇA BİR KASE ÇORBA,
APTALA DİN/İMAN SAY
BİLİM, TEKNOLOJİYMİŞ
BUNLARI ES GEÇESİN
İNSANLAR CAHİL KALSIN
Kİ KOLAY YÖNETESİN
SORU SORANLAR DEĞİL
İTAATKAR GEREKLİ
ÇOK OKUYAN, SORGULAR
ZORDA BIRAKIR BELLİ