29 Mayıs 1453 tarihi miladi takvime güre İstanbul’un fethedildiği gündür. Bu tarih, sadece Osmanlı tarihi açısından değil, dünya tarihi açısından da büyük önem arz etmektedir. İstanbul’un fethi, insanlığın orta çağdan, yeniçağa geçişinin sebepleri arasında sayılır.
İstanbul, Mondros Ateşkes Anlaşması’ndan sonra, itilaf devletleri yani Britanya, Fransa, İtalya ve aralarına aldıkları Yunanistan tarafından 13 Kasım 1918’de fiilen işgal edilmiş, bu durum 16 Mart 1920’de resmi işgale dönüşmüştü. Sur içindeki eski İstanbul’u Fransızlar işgal ederken, Beyoğlu ve Boğazlar mıntıkasının denetimini Britanya (İngiltere) almıştı. Kadıköy ve Üsküdar bölgesinin kontrolünü İtalya ele geçirmişti. Şehrin yüksek komutası ve denetim Britanya yüksek komiserindeydi.
Bu bakımdan, İstanbul’un fethinin yıl dönümü kutlanırken bir gerçeği görmezden gelmemek gerekir. İstanbul’u Muhammed Han Hazretleri fethettiyse, 1923 yılında İngilizlerin işgalinden kurtaran, bu anlamda ikinci defa fetheden Mustafa Kemal ATATÜRK’tür. Yani Mustafa Kemal bir bakıma İstanbul’un İKİNCİ FATİHİ sayılır.
Mustafa Kemal Paşa işgal yıllarında 13 Kasım 1918 günü Adana’dan trenle İstanbul’a geldikten sonra, Haydarpaşa Garı’ndan bindiği ‘Kartal’ istimbotuyla Galata’ya doğru giderken, 55 parçalık işgal donanmasının arasından geçtiklerinde yanında bulunan Yaveri Cevad Abbas’ın bu yürek dağlayıcı manzaradan etkilenerek ağladığını görünce büyük bir kararlılıkla “Ağlama Cevad ağlama. Geldikleri gibi giderler!” demişti…
İngilizler, İstanbul’u işgal ettikten sonra, direnişi kırmak için Türklere çok sert davranmış, uykudaki askerlerimizi bile şehit etmişlerdi. Osmanlı Meclisi’ni basıp milletvekillerini yerlerde sürükleyerek götürmüşler, asker ve sivil 145 Türk aydınını tutuklayıp Akdeniz’in ortasındaki Malta adasına sürgün etmişlerdi. Ziya Gökalp, Hüseyin Cahit, gibi yazar ve fikir adamları, Fahrettin Paşa, Ali Sabis Paşa gibi önemli asker ve devlet adamları sürgün edilenler arasındaydı. İngilizlerin Malta’da 3 yıla yakın tuttuğu 145 sürgünden 15′i orada öldü. 20 Malta sürgünü tek veya topluca kaçmayı başardı. Malta sürgünlerinin geri kalanları Atatürk’ün gayretleri ile esir İngilizlere karşılık takas edilerek kurtarıldı.
Kendilerini Afrika’nın bir sömürge ülkesinde zanneden şımarık İngilizlere karşı, binlerce yıldır devletler kurmuş, efendi bir millet olarak bağımsız yaşamaya alışmış Türkler, İstanbul’da yüzlerce direniş örgütü kurarak İngilizlerle mücadele etti. Yüzbaşı Bennet gibi Türklere kötü muamele eden küstahlara ceza verildi. Türkler ayrıca bütün baskılara rağmen yüzbinlerin katıldığı mitinglerle işgali protesto ederken, İstanbul’un ve Anadolu’nun Türklere ait olduğunu bütün dünyaya haykırdı. Bununla da kalmayarak, Milli Mücadele’yi malıyla, canıyla destekledi. İstanbul’un silâh depolarını boşaltarak Anadolu’ya kaçırdı.
6 Ekim 1923 günü Türk ordusunu bağrına basan İstanbul Türkleri, bin bir çileyle, hak edilerek kazanılmış zaferi bayram coşkusuyla kutladı.
Dolayısıyla, İstanbul’un ilk fetih tarihi 29 Mayıs 1453 ise işgalden kurtuluşu ve dolayısıyla 2. defa fethedilişinin tarihi de 6 Ekim 1923’tür. O gün, 5 yıl süren düşman işgalinden kurtarılan İstanbul’a, Türk Ordusu sevinç çığlıkları, mutluluk gözyaşları ve çiçek yağmuru altında girmişti.
Bu açıdan İstanbul’un Sultan Muhammed Han tarafından fethinin yıldönümünü kutlarken, bugün İstanbul’a sahipsek, bunu Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelelerine borçlu olduğumuzu unutmayalım. Fatih Sultan Muhammed Han ve askerleri gibi Mustafa Kemal ATATÜRK’ü ve askerlerini rahmet ve minnetle anmayı ihmal etmeyelim…
Yüreğinize sağlık değerli kardeşim.
Fatih te bizim Atatürk te bizim.
Ne mutlu TÜRK üm diyene.