Milli Eğitim’in temel hedefi Atatürk inkılaplarına, ilkelerine ve milliyetçiliğine bağlı; milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini benimseyen, koruyan ve geliştiren; ailesini, vatanını, milletini seven ve daima yüceltmeye çalışan, insan haklarına ve Devletine karşı görev ve sorumluluklarını yerine getiren bireyler yetiştirmektir. Bunların yanı sıra beden, zihin, ahlak, duygu bakımlarından sağlıklı, hür ve bilimsel düşünme gücüne, geniş bir dünya görüşüne sahip, insan haklarına saygılı, kişilik ve teşebbüse değer veren, topluma karşı sorumlu;yapıcı, yaratıcı ve verimli kişiler olarak yetiştirmek de Bakanlığın hedefleri arasındadır. Bu hedefleri özellikle detaylı bahsetmek istedim. Çünkü bütüne baktığınızda bir DEVLETin geleceğini görüyorsunuz. Milli Eğitim Bakanlığı aslında gelecek hedeflemiş olmuyor mu?
Peki Milli Eğitim Bakanlığı bu hedefini kimlerle gerçekleştirir?
Tabi ki öğretmenleriyle. Öğretmenler eğitimi yürüten en önemli unsurlardır.
Öğretmenler görevlerini yerine getirirken öğrendiklerini derslerde anlatmaktan çok ötede çalışırlar. İşe gitmez onlar okula giderler. Okul, onlar için hayatlarının bir parçası gibidir. Evleri gibidir hatta. Evlerine nasıl bakarlarsa okullarına da öyle bakarlar. Kırık, döküğü tamir ederler, sınıflarını boyarlar. Zaman gelir okulu, sınıflarını eğitim öğretime hazır hale getirirler, kendi emekleriyle. Mesaileri bir ömürdür. Yürekleri geniştir, ağırdır hep. Öğrencileri, onların sıkıntıları vardır. Sohbetleri bile döner dolaşır öğrencilerine gelir. Dervişin fikri neyse zikri misali.
Öğretmenler, sınıfına girip öğrencileriyle ilk defa göz göze geldiği andan itibaren her an her dakika öğretmendir. Hatta son nefesini verene kadar da hep öğretmendirler.
Şuna bakar mısınız? Hedef: Ülkenin geleceği, hedefe götürenler de ömrünü bu hedefe verenler!!
Öğretmenlerimizin; bu hedefe koşan ayaklarımızın, uzanan ellerimizin, bu yola ömrünü verenlerin, içinde bulunduğu şartlar da bu hedef kadar önemlidir. Ancak günümüzde bu şartlar gün geçtikçe zorlaşmakta, türlü türlü risk ve sorunlara maruz kalmaktadır.
Öğretmenlerimiz için temel ihtiyaç olan güvenlik ve iş güvencesi önemli bir noktadır. Ancak günümüzde öğretmenlerimiz güvenlik zafiyeti olan okullarda şiddete maruz kalmakta, can güvenliği endişesi yaşamaktadır. Velilere açılan şikayet kanalları ile asılsız iddialara maruz kalan öğretmenler, öğrencilerine yaklaşırken, işlerini yaparken kırk düşünüp bir yapar hale gelmiştir.
Refah düzeyine eriştirilemeyen öğretmenler, geçim derdine düşmüş, her geçen gün enflasyon karşısında eriyen maaşlarıyla ay sonunu getirmeye çalışmaktadır. Kendini geliştirmek, öğrencilerine faydalı olmak istese; kitap alırken bile düşünmek zorunda kalıyor, sanatsal etkinliklere gidemiyorlar.
Liyakatsiz idarecilerin yönetimlerinde mobbing, angarya, sözel-psikolojik şiddete maruz kalıyor, koşarak gelmek istediği okuluna ayakları geri giderek geliyor.
Oysa öğretmenler mutlu, huzurlu olmak zorundadır. Çünkü onlar yüzlerce kişiyi etkileyen bir meslek grubudur. Bakanlığın hedefine bakarsanız geleceği inşaa eden kişilerdir.
Hedefini “gelecek” olarak belirleyen Milli Eğitim Bakanlığı’nın, kendisini bu hedefe götürecek öğretmenlerin içinde bulunduğu koşulları da hedefi kadar önemsemelidir. Geçtiğimiz ve önümüzdeki yüzyıllarda öğretmenin emeğini ve değerini bilmelidir. Yüzyılların planını yaparken ilk sıraya öğretmenin itibarını, özlük ve mali haklarını koymalıdır.
Fatma Seda KIVANÇ
Pamukkale Eğitim Gücü Sendikası
Mevzuattan Sorumlu İlçe Başkan Yardımcısı