KUDÜS-Ü ŞERİF miladi tarihle 2 Ekim 1187 yılında büyük Kumandan Selahaddin-i Eyyübi tarafından fethedilmiştir. İslam Dini açısından yeryüzünde üç mukaddes belde vardır. Bunlardan birincisi içinde KABE-İ MUAZZAMAYI bulunduran MEKKE-İ MÜKERREME’DİR. İkinci mukaddes belde ise PEYGAMBER EFENDİMİZ HAZRET-İ MUHAMMED’İN (O’na Al Ve Ashabına Salat Ve Selam Olsun) mübarek ravdalarının bulunduğu MEDİNE-İ MÜNEVVERE’dir. Yine İslam dinine göre üçüncü mukaddes belde ise KUDÜS-Ü ŞERİF’TİR. Mİ’RAÇ GECESİNİN İLK DURAĞIĞDIR. İçinde MESCİD-İ AKSA’YI barındırmaktadır.
Kutsal şehir Kudüs’ün Osmanlıların eline geçiş tarihi tam olarak belli değildir. Ancak Yavuz Sultan Selim, 31 Aralık 1516 günü Kudüs’e girmiştir. Şehrin Osmanlı yönetimine geçişi hakkında kaynaklarda birbirinden farklı bilgiler yer almaktadır. Bazı kaynaklar, şehrin kendi isteğiyle Osmanlı yönetimine geçtiğini belirtmektedirler. Ancak bu ihtimal son derece zayıf görülmektedir. Yavuz, 3 Aralık 1516’da devlet ileri gelenleriyle beraber Kudüs’e girmiş, Yavuz’un şehre gelişi sırasında Kudüs’ün bütün ruhanîleri padişahı şehrin dışında büyük bir tazimle karşılamışlardır. Yavuz, şehrin tam karşısında otağını kurdurtmuş, akşam namazını MESCİD-İ AKSA’DA kılmış, daha sonra şehri gezerek, Kudüs halkına ihsanlarda bulunmuş ve 1 Ocak 1517 tarihinde Kudüs’ten ayrılmıştır.
Kudüs, Osmanlı hâkimiyetindeyken, Yahudi Siyonistler, 1800’lü yıllardan sonra yüksek fiyatlar ödeyerek yerleşik Araplardan toprak satın almaya başlamışlardı. Yahudiler, en verimli ve sulak arazileri satın alıyorlar; satışa su kaynaklarının da dahil olduğunu tapuya geçirtiyorlardı. 401 yıl boyunca Osmanlı sınırları içinde varlığını sürdüren Kudüs 9 Aralık 1917 tarihinde İngilizlerin eline geçti. İngilizler, Yahudilerin Filistin’e göçüne yardımcı oldular. 1932 de Hitler’in iktidara gelmesi ile göçler hızlandı. Hitleri iktidar yolunda finanse edenlerle Yahudilere toprak satın alınması ve göç için yardım edenler aynı bankerlerdi. Rotchild’ler, Rocfollerler! 1917’de Filistin’de 56.000 Yahudi, 644.000 Filistinli Arap vardı. 1922’de 83.794 Yahudi, 663.000 Arap bulunuyordu. 1931’de ise Yahudilerin sayısı 174.616, Araplarınki 750.000 idi.
İngilizlerle, Yahudiler arasında Balfour Deklarasyonu ile yapılan ittifak Siyonistlere bölgeyi ele geçirmek için gereken zemini sağladı. Kırsal alanlarda toprakların ele geçirilmesi için büyük çaplı bir Yahudi sermayesi ayrıldı. Yahudi grupların elindeki kent ve kır alanları 1930’da 1.250.000 dönüme ulaştı. Bu tarımsal alanların yaklaşık üçte biriydi. İngiliz emperyalizmi yöredeki Filistin ekonomisinin istikrarını bozmak için gerekli yolları açtı. Manda hükümeti Yahudi sermayesine ayrıcalık tanıyarak Filistin’deki devlet imtiyazının % 90’ını onlara ayırdı. Bu Siyonistlere ekonomik altyapının (yol projeleri, Ölü Deniz’deki maden yatakları, elektrik, limanlar, vb.) denetimini ele geçirme imkânını verdi. 1935’e kadar Siyonistler Filistin’deki toplam 1212 sanayi şirketinin 872’sini ellerine geçirmişlerdi. İsrail’in kuruluşuna giden sürecin ilk tohumları, o zamanki İngiliz Hükümetinde Dışişleri Bakanı olan Arthur James Balfour tarafından atıldı. Tarihte Balfour Deklarasyonu olarak geçen deklarasyon sonrası süreç 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail’in kurulmasına kadar devam etti. Dolayısıyla Kudüs, İsrail devletinin bir parçası oldu. Maalesef, yeni Kurulan İsrail’i ABD’den sonra tanıyan ikinci ülke Türkiye olmuştur.
Selahaddin-i Eyyübi tarafından Fethi’nin yıldönümünde İsrail esareti altında inim-inim inleyen Kudüs-ü Şerifi, soykırıma uğratılan Gazze’yi, tümüyle Filistin’i yüreğimiz yanarak anıyoruz…
YORUMLAR