FETÖLÜ yıllarda 14 Nisan-20 Nisan arası günler Diyanet İşleri Başkanlığınca (KUTLU DOĞUM HAFTASI) adı altında coşkulu etkinliklerle kutlanırdı. 1989 yılından beri bu isim altında bir haftanın kutlanması Türkiye’de gelenek haline getirilmişti.
Peygamber Efendimiz HAZRET-İ MUHAMMED’İN (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) dünyaya teşriflerinin miladi takvime göre 571 yılında Nisan ayının 20. Günü dünyaya teşrif ettikleri bilinmektedir. Diyanet Başkanlığı da sözde bu tarihi nazara alarak 14-20 Nisan tarihleri arasındaki günleri (KUTLU DOĞUM HAFTASI) diye ilan etmiş, hafta, Türkiye genelinde İl ve İlçe Müftülüklerinin koordinatörlüklerinde coşkulu etkinliklerle kutlanmağa başlanmıştı.
Kutlama etkinliklerinin düzenlendiği zaman diliminde her yıl Peygamber Efendimizin önemli bir hususiyeti ele alınarak KUTLU DOĞUM HAFTASININ o yılki ana teması belirlenirdi.
Kutlu Doğum Haftası adı altında bir uygulama, Türkiye’nin dışında hiçbir İslam ülkesinde yoktu ama, ülkemizde, FETÖ’NÜN TALİMATIYLA BÖYLE BİR UYGULAMAYA GİDİLMİŞTİ.
Ülkemiz, İslamiyet öncesi cahiliye döneminin adetlerine geri götürülüyor, gibiydi. 1989 yılına kadar Türkiye dahil, dünyanın hiçbir Müslüman ülkesinde yaşanmayan bir (KUTLU DOĞUM HAFTASI) düzenlenmeğe başlanmıştı. İslamiyetin merkezi Suudi Arabistan ve nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan hiçbir ülkede KUTLU DOĞUM HAFTASI diye bir uygulama yoktu. Böyle bir uygulama ne sahabe-i kiram döneminde, ne de tabiinler ve tabii tabiinler döneminde olmamıştır. Osmanlılarda bile böyle bir kutlama yaşanmamıştı.
Dinimizde ifrat ve tefrit yoktur. Yani aşırılığı kabul etmez. Orta yolda olmayı emreder. Nitekim bir hadis-i şerifte, (İşlerin hayırlısı vasat olanıdır) buyrulmuştur. (Vasat), ifrat ve tefritten uzak, orta yol demektir. İfrat normalden fazla, tefrit normalden az olandır.
Sadece dini konularda değil, yaşamın tüm alanlarında iftar ve tefrit (aşırılık) yasaklanmıştır.
İfrata kaçarak gücünün yetmediği şekilde ibadet etmeye çalışmak, mesela geceleri hiç uyumadan ibadet etmek, gündüzleri hep oruç tutmak, hanımından uzak kalmak, et, süt, tatlı gibi gıdaları hiç yememek, iyi Müslüman olmak demek değildir. Bir hadis-i şerifte: (Kolay bir dinle gönderildim. Dinimizde ruhbanlık yoktur. Et yiyin, hanımınızla mübaşeret edin! [Nafile] oruç da tutun! Tutmadığınız günler de olsun! [Nâfile] namaz da kılın! Uyuyun da! Ben bunlarla emrolundum) buyrulmaktadır.
Diyanet Vakıfı ve Diyanet İşleri Başkanlığı öyle bir uygulama başlatınca, işleri din istismarı olanlar hemen devreye girerek durumdan vazife çıkarmışlardı. Bazı AKP’li belediyeler, Kâbe’nin maketlerini bile yaparak, saf ve temiz Müslümanların duygularını istismar ettiler. Yaş pastaların üzerlerine ayet-i kerimeler yazdırarak, sonra kestirip, kemal-i afiyetle midelerine indirdiler! Üzerlerine ayetler yazılmış pastalar, kremalar yaptırıp, şifa niyetine yediler, saf Müslümanlara ikram ettiler!
Hani, İslamiyet öncesi dönemde, Arapların tatlılardan heykelcikler yaptırarak yolculukta onları önlerine alıp ibadet etmeleri ve acıkınca da yemeleri gibi.
Saf ve temiz yürekli Müslümanlar da, belki de haccı olur ya kabul edilir, Hacı olurum umuduyla bu maketlerin etrafında Kur’andan ayetler okuyarak ve (LEBBEYK) diyerek dönüyorlar! Hatta, vatandaşın biri ihrama bile girmiş ve maket Kabe’yi tavafa kalkışmış! Gördünüz mü, bu sözde Müslümanların, İslam dinini düşürdükleri durumu! Dini güçlendirmek adı altında, İslam öncesi cahiliye devrine açık bir dönüş var!
Kutlu doğum Haftası etkinlikleri, aslında 23 Nisan etkinliklerine karşı bir alternatif kutlama şeklinde tasarlanmıştı.
Evet, FETÖ gitti. Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri de artık yok. İşte, bizim Diyanet öyle bir diyanet! Şimdi Diyanet İşleri Başkanlığına sormak lazım. KUTLU DOĞUM HAFTASI etkinliklerine ne oldu!
ANEKDOT
Hazret-i Ömer (Allah Ondan razı olsun) buyurmuşlar ki, Müslüman olmadan önce yaşadığım iki durum vardır. Bunlardan biri beni hep güldürür, diğeri ise hep ağlatır. Beni güldüren, yola çıkacağımız zaman evde bize put şeklinde tatlılar hazırlanırdı. Yolda onları önümüze koyarak ibadet ederdik. Acıkınca da yerdik. İşte, bu aklıma gelince hep gülerim. Beni ağlatan ise, Arap cariyesinin etkisi altında kız çocuğumu toprağa gömdüğüm andır. Ben, kızımı gömeceğim toprağı kazarken, kendisi için mezar kazdığımdan habersiz küçük kızım, (Babacığım, elbisen kirlenmesin) diyerek elbiselerimi silkeliyordu.
ŞEHİTLER HAFTASI (14-20 NİSAN)
14-20 Nisan tarihleri arası günler (ŞEHİTLER HAFTASI) olarak tebcil edilir. Şehit, Allah rızası için; din, vatan, millet uğruna canını veren Müslüman kişiye denir. Şehitlik, İslam dininde peygamberlikten sonra gelen en yüce mertebedir. Bizim milletimiz için de bu mertebeye ulaşmak, vatanı ve milleti için canını vermek şereflerin en büyüğüdür. Şehitlik, elbette mertebe-mertebedir. Askerlikte nasıl Er’den Mareşale kadar rütbeler varsa, şehitlikte de durum böyledir.
Dinimizde, dünya şehidi sayılmayıp da uhrevi şehit sayılanlar da vardır. Bunlar salgın hastalıklarda ölenler (KORONAVİRÜS PANDEMİSİ GİBİ), göçük altında kalanlar, depremde can verenler, gurbette iken yaşamından olanlar, doğum esnasında vefat eden kadınlar, vahşi hayvanlar tarafından parçalananlar, yılan ve akrep gibi sürüngenler tarafından zehirlenerek yaşamlarını yitirenler, suda boğulanlar, ateşte yanarak ölenler ve benzerleridir.
Unutmayalım ki atalarımız bu toprakları Müslüman toprağı yapmak, İslam dinini yaymak için pek çok savaşlar yaptılar ve şehitler verdiler. Merhum Mehmet Akif’in İstiklâl Marşımızda: (Şüheda fışkıracak, toprakları sıksan şüheda) mısraında olduğu gibi, bu vatanın toprakları aziz şehitlerimizin kanlarıyla yoğrulmuştur.
Gazetemize ait koleksiyonları şöyle bir gözden geçirirken, 2007 yılının Mayıs ayında yayınlanmış bir şiir gördüm. Şehitler Haftasında bulunduğumuz için bu şiiri yayınlayarak 2007 yılında Bestler Dereler’de kahraman Mehmetçiklerimize kurulan bir tuzağın anısı olan şiiri yayınlayarak o olayda Şehit düşen kahramanlarımızın bir kere daha anılmalarını, ruhlarının şadedilmesini istedim.
İŞTE O ŞİİR
HAYIN BİR TUZAK KURMUŞLARDI
YİNE KAHRAMAN MEHMETÇİĞE,
ŞIRNAK’TA, BESTLER DERELER’DE
ŞEHİTLER DESTANI BU DESTAN DİNLE
BİR MAYIN PATLATILDI
UZAKTAN KUMANDAYLA
VE RUHLARI SEMÂYA UÇTU
AZİZ ŞEHİTLERİN SIRAYLA
PİYADE UZMAN ÇAVUŞ
BAYRAM BULAT’TI BİRİNİN ADI
DOĞANHİSAR KONYALIYDI,
EVLİ İKİ ÇOCUK BABASIYDI
BİRİ ATIF GÜNKAN’DI,
PİYADE UZMAN ÇUVUŞTU
NİĞDE’NİN BOR’UNDAN
EVLİYDİ, İKİ ÇOCUKLUYDU
VEDAT DAYIOĞLU ADLI
BİR YİĞİD DE VARDI ARALARINDA
KAŞLI, ANTALYALIYDI,
BİR ÇOCUĞU VARDI ONUN DA
TUFANBEYLİ ADANALI
BEKİR ÇAKIR DİYE BİR YİĞİT VARDI
PİYADE UZMAN ONBAŞIYDI,
DAHA EVLENMEMİŞTİ, BEKÂRDI
ÇORLU’NUN TEKİRDAĞ’INDAN
PİYADE ÇAVUŞ SAMET KIRBAŞ
O DA BEKAR, ÇORLU NERDE,
ŞIRNAK NERDE DEME ARKADAŞ
BİR DE PİYADE ER VARDI ARALARINDA
AYDIN’DAN GELMİŞTİ
ADI MAHİR YILDIRIM’DI,
BELKİ YAVUKLUSU VARDI
YOLUNU BEKLEMİŞTİ
ÇANAKKALE’NİN ÇAN İLÇESİNDEN
BİR YİĞİT VARDI ARALARINDA
PİYADE ÇAVUŞ
ÖZGÜR KAHVECİ’YDİ,
YARALIYDI, ŞEHİT OLDU O DA
YEDİ ŞEHİT GÖNDERDİK SİİRT’TEN
ÜLKENİN DÖRT BİR YANINA
3’NCÜ KOMANDO TUGAYINDAN
VATAN, MİLLET, BAYRAK, NÂMUS UĞRUNA
***
NOT: Yukarıdaki şiir 24 Mayıs 2007’de Şırnak’ta, terör örgütü PKK’nın araziye döşediği mayının patlaması sonucu şehit düşen ve şiirde adları geçen kahramanlar anısına yazılmıştır.
Yazımızı, 14-20 Nisan Şehitler haftası münasebetiyle aziz şehitlerimizi minnet, saygı ve rahmetle anarak noktalıyoruz.
TAŞLAMA
BAYRAM İKRAMİYESİ
İLK VERİLDİĞİ ZAMAN
ÜÇ ÇEYREK ALTIN ALDIK
ATMIŞ TL ARTA KALAN
ŞİMDİ BİR ÇEYREK ALTIN
ALAMAYIZ GERÇEK BU
BAYRAM İKRAMİYESİ
ÇOCUK HARÇLIĞI OLDU
ASGARİ ÜCRET KADAR
OLSUN HER ZAMAN İÇİN
HER BAYRAM BU DEFTERİ
AÇMAKTAN DA VAZGEÇİN
BELLİ VE KESİN OLSUN
EMEKLİYE YAZIKTIR
EMEKLİNİN YEDİĞİ
NEDENSE HEP KAZIKTIR