28 Nisan – 04 Mayıs arası günler (DÜNYA KARDEŞLİK HAFTASI) olarak belirlenmiştir. Elbette, en azından bütün müminlerin kardeş olduklarının anımsanması açısından bunun büyük önemi vardır. “Müminler ancak kardeştirler, o halde ihtilaf eden kardeşlerinizin arasını düzeltin” Mealindeki ayet-i kerime bize bunu emretmektedir. Hadis-i şeriflerde de mealen “Din kardeşinin kusurunu örtenin Allah da dünyada ve ahrette kusurunu örter” ve “Hiçbiriniz kendi nefsi için istediğini mümin kardeşi için de istemedikçe gerçek mümin olamazsınız” buyrulmuştur. Büyük Mutasavvıflardan Yunus Emre’nin:
GÖNÜL ÇALAB’IN TAHTI, ÇALAP GÖNÜLE BAKTI
İKİ CİHAN BEDBAHTI, KİM GÖNÜL YIKAR İSE
deyişi ne kadar güzeldir. Yine Yunus Emre’nin:
ELİF OKUDUK ÖTÜRÜ PAZAR EYLEDİK GÖTÜRÜ
YARATILANI HOŞ GÖRDÜK YARATANDAN ÖTÜRÜ
deyişi ne kadar anlamlıdır.
“Sevgi varken nefret niye, Barış varken savaş niye, Kardeşlik varken didişmek niye, Dostluk varken düşmanlık niye, Hoşgörü varken bağnazlık niye” diyen Hacı Beştaş-ı Veliye kulak verelim. Yakıp, yıkarak, talan ederek, hele-hele öldürerek hak aranmaz!
1984’lü yıllarda ülkemizde dış mihrakların tahrikleriyle başlatılan terörün mali bilançosu 3 trilyon dolar olarak ifade edilmektedir.. Terörden dolayı 3 trilyon dolar olarak ifade edilen zarar ziyanın meydana gelmediğini ve ekonomik kalkınmaya harcandığını düşünün, Türkiye, bugün bambaşka bir ülke olmayacak mıydı! Memurunun, işçisinin, emeklisinin, asgari ücretlisinin, esnafının, iş adamının hayat standardı, gıptayla baktığımız birçok Avrupa ülkesini solamayacak mıydı! Bu paralarla nice hastaneler, okullar, yollar, köprüler ve daha neler-neler yapılmayacak mıydı!
Dolayısıyla, terörün ülke ekonomisine verdiği maddi zarar 85 milyon vatandaşımıza fatura edilmiştir. Tabii, terör olaylarında bugüne kadar canlarını kaybeden 50 bin dolaylarında insanımızın olduğunu hiç, ama hiç unutmayalım!
40 yıldır süregelen terör olmasaydı, Türkiye, bu gün gerçekten her bakımdan BÜYÜK TÜRKYE olacaktı. İnsanlarımız, yarınlarına güvenle bakabileceklerdi. Amma, Türkiye’nin güçlenmesini istemeyen, çıkarlarına aykırı gören birileri terörü başımıza musallat ettiler. Bizleri bu hallere düşürdüler!
Madem 28 Nisan – 04 Mayıs günleri dostluk, kardeşlik, barış günleridir. “Kardeşlik” derken, sadece kişisel sorunlarla ilgili kardeşliği düşünmeyelim. Bu gün, ülkemizde büyük bir kamplaşma vardır. Tehlikeli boyutlarda bir kamplaşma yaşanmaktadır. Türkiye’nin birlik ve beraberliğini tehdit eden bu tehlikenin tarafları olduğu da muhakkaktır. Maalesef, insanlarımız birbirlerine düşürülmüş kamplara bölünmüştür. Herhalde, anlatmak istediğimiz şeyin, Türkiye’nin birlik ve beraberliği olduğu açıklık kazanmıştır.
Bu ülke, 40 yıla yakın süreden beri TERÖR OLAYLARI YÜZÜNDEN ÇOK ÇEKMİŞTİR. MADDİ VE MÂNEVİ BÜYÜK KAYIPLARI OLMUŞTUR. Bu süre zarfında, 50 bine yakın insanımız yaşamlarını yitirmiştir. 1 trilyon dolar olarak ifade edilen maddi bir kayıp söz konusudur.
Türkiye, hiçbir zaman bu kadar gerilmedi. Bu ülkenin insanları, birbirlerine karşı böylesine kin ve nefretle dolmadı. Doğu insanıyla, Batı insanı hep kardeş gibi oldular, kardeş gibi yaşadılar, birbirlerinden kız alıp verdiler, dayı oldular, yeğen oldular, kirve oldular. Acıları ve sevinçleri paylaştılar. Çanakkale’de, İstiklâl Savaşlarında daha öncesinde, daha sonrasında birlikte nice destanlar yazdılar. Anadolu denilen topraklar üzerindeki bu birlikteliğimiz en azından bin yıllık bir maziye dayanmaktadır.
Dünya Kardeşlik Haftası çerçevesinde ANADOLU TOPRAĞINI VATAN EDİNMİŞ, BU VATANI VATAN BİLMİŞ OLANLARA BİR ÇAĞRIMIZ VARDIR. 15 Temmuz darbe girişimi, sözün tam anlamıyla bir iç savaş provokasyonuydu. Bu tuzağı kurgulayanların hedeflerinde meydana gelecek olaylarda 1 milyon insanımızın ölmesi vardı. Türkiye’de iç savaş başlatılacak, durumdan vazife çıkaran ABD, AB ve NATO müdahale ederek, düzeni sağlamak(!) adına topraklarımıza askerlerini yığacaklardı. İşin sonunda sözde Türkiye’ye demokrasiyi getirmek adına ülkeyi belki de eyaletlere bölecek, Sevr’in şartlarını uygulayarak, topraklarımız üzerinde Ermenistan’ı, Kürdistan’ı kurduracaklardı.
Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek isteyen ABD ve AB’ın önünde tek engel Türkiye kalmıştır. Irak’ı, Mısır’ı, Libya’yı, Suriye’yi karıştıran ve iç savaşlara sürükleyen zihniyet, Büyük Ortadoğu Projesini hayata geçirmek için yapılan kurgulardır. 50 yıldan beri sessiz ve derinden yürütülen proje, son yıllarda kuvveden fiile çıkarılmıştır. Türkiye’nin direnişinin engellenmesi için, birlik ve beraberliğimizin teminatı olan Ordumuz üzerinde önemli operasyonlar gerçekleştirilmiş, bir hayli kan kaybına yol açılmıştır. Ancak, çürük elmaların ayıklanması misali, kurtlu unsurların ayıklanmasıyla Ordu yeniden hayatiyet kazanmıştır! Bütün bunların yanında Sünni, Alevi çatışması çıkarılarak, mezhep kavgaları üzerinden Türkiye iç savaşa sürüklenmek istenmektedir. Bereket versin Alevi ve Sünni vatandaşlarımız bu oyunlara gelmemekte, terör tozunu arttırdıkça, daha da kenetlenmektedirler. Laf salatası kabilinden (VATAN MİLLET SAKARYA) diyenlerden de değiliz! Vatanımızı, Milletimizi, bu ülkede yaşayan 85 milyona yakın insanımızı hiç ayırım yapmadan, gerçekten SEVDİK, SEVİYORUZ, SEVECEĞİZ.
Başlatılan BARIŞ SÜRECİNİN kesintiye uğramaması dileklerimizle diyoruz ki GELİN BARIŞALIM, YİNE BİRLİK OLALIM…
TAŞLAMA
ÇATIŞMAYI BIRAKIP
KARDEŞ OLMAYA BAKIN
GELİN, BİRLİK OLALIM
TEFRİKAYI BIRAKIN
MİLLET TERÖRDEN BIKTI,
KARDEŞ KARDEŞİ VURUR
BU ÜLKEDE OYNAN
OYUN ASLINDA BUDUR
KENDİMİZE GELELİM,
UYANALIM GAFLETTEN
BİZ BİZE DÜŞMAN OLDUK
KARDEŞ İKEN BU NEDEN
BARIŞ ELBETTE GÜZEL,
KARDEŞLİK ELBET İYİ
PEKİ BU HALE SOKAN
KİM SÖYLEYİN ÜLKEYİ