Fazilet rejimi Cumhuriyet’in demokrasi ile taçlandırılarak çok partili döneme girilmesinden sonra akan yıllar içinde epey artış oldu “Demokrasinin vazgeçilmezleri” olarak ifade edilen siyasi partilerin sayılarında… Şu an itibarıyla… Ahmet Davutoğlu’nun kurduğu “Gelecek” partisinden sonra içinde bulunduğumuz Ocak ayında yine AK Parti’den istifa eden Ali Babacan’ın kuracağını açıkladığı yeni partiyi resmileştirmesi beklenirken, 2 Ocak 2020 tarihinde Anadolu Birliği Partisinin kurulduğuna ve genel başkanlığını iş adamı Bedri Yalçın’ın üstlendiğine tanık oldu kamu oyumuz…
Yargıtay’ın “Faaliyette Bulunan Siyasi Partiler” listesinde 82. Parti olarak yerini alan söz konusu siyasi partinin teşkilatlanma çalışmalarına start verdiği vurgulanıyor medya haberlerinde… Siyasi partiler her ne kadar demokrasinin vazgeçilmezleri olarak ifade ediliyorsa da sayılarında büyük artış meydana gelmesinin “Daha çok demokrasi” beklentisine bir katkı sağlamaları mümkün değildir kanımca… İki ayrı ittifak halinde girilen malum seçimlerde TBMM çatısı altına girmeye hak kazanan siyasi parti sayısına bakıldığında, toplumumuzun siyasi partilerin sayısındaki artışa sıcak bakmadıklarına hükmedilecektir elbet… Başka ülkelerde siyasi partilerin sayısı bizdeki gibi fazla olmadığı halde “Daha çok demokrasi” beklentisinde umduklarını bulmuşlardır o ülkelerin halkları…
Demokrasinin geliştiği ülkelerde seçim sistemleri; halkın hür iradesini en iyi şekilde yansıtacak seçim mevzuatlarıyla donatılıyor ve ABD’de Başkan Trump’un sorgulanabilmesi, gerçek demokrasinin bu ülkede rayına oturtulduğunun bir göstergesidir elbet… Bizlerde ise Siyasi Partiler ve Seçim yasalarında gereken mevzuat değişikliği yapılmadığından seçmen vatandaşlarımız, siyasi parti liderleri ile etraflarındaki bir avuç partilinin inisiyatifleri doğrultusunda hazırlanarak önlerine konan aday listelerine oy kullanmak mecburiyetinde kalıyorlar maalesef… Bu olumsuzluk, lider hegemonyasına yol açıyor ve seçilenleri liderlerine itaat etmek mecburiyetinde bırakıyor haliyle… Şayet milletin vekilliğine soyunanlar; liderler ve etraflarındaki bir avuç partili tarafından değil de, partide kayıtlı olanların tümü tarafından kullanılan oylarla belirlenmiş olsaydılar üstlendikleri görevi yerine getirirlerken liderlerinin benimsenmeyen tutumlarına itiraz etme cesaretini göreceklerdi kendilerinde…
Daha önceleri de ülkemizdeki Siyasi Partiler ve Seçim Yasalarının hür iradeyi tam olarak yansıtmadığını dile getirdiğim yazılarımda belirttiğim; süper ligde bulunan bazı kulüplerin başkanlarını 15-20 bin üye seçerken ülke yönetimine talip bir siyasi partinin genel başkanını 1200-1500 delegenin seçiyor olması, çoğulculuğu ön gören demokrasi ile örtüşmüyor şeklindeki naçizane görüşümü vurgulamak isterim bir kez daha…
Siyaseti bir azınlığın tekelinde bırakmanın doğru olmadığı inancında olmamla birlikte çok sayıda siyasi parti açmanın kamu oyumuzun beklentilerine yarar sağlamayacağını da belirtmek isterim ayrıca… Mevcut siyasi partilerden koparak yeni siyasi parti kuranlar için de aynı görüşü taşıdığımı ifade ederken, geniş oy potansiyeli olan kesimlerin bir siyasi parti çatısı altında toplanmalarının, ülkemizdeki siyasi anlayışı olumlu etkileyeceğinin de altını çiziyor ve sayıları 12,5 milyon diye ifade edilen emekli yurttaşlarımızın bu beklenti için biçilmiş kaftan olduklarına dikkat çekiyorum tekrardan…
YORUMLAR