Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan 2024 hac kayıt takvimiyle birlikte hac ön kayıt tarihleri belli oldu. Buna göre; Hac ön kayıtları 13 Eylül-11 Ekim tarihleri arasında e-Devlet üzerinden yapılabilmekte.
Gücü yetenin Hacca gitmesi elbette İslam dininin farizalarından biridir. Ancak, kişilerin maddi yönden kendilerini sıkıntıya sokarak Hacca gitmelerinin İslami kurallara pek uygun olmadığını da anımsatalım. Ayrıca, Hac farizasını ifâ etmenin önünde gelen durumlar vardır. Bununla ilgili bir Siirt anekdotunu anımsatarak, Hacca gitmek için kayıt yaptıracak hemşerilerimizin dikkatlerini çekelim istedik.
Bizim Siirt’çe Lisanımızda “IL HAC, UVE DEMIL BEP=HAC KAPININ ÖNÜNDEDİR” diye söylene gelen bir deyim vardır. Bu deyimin, geçmişte yaşandığı belirtilen bir olayla bağlantılı olduğunu söyleyenler bulunmaktadır. Biz de, çok eskilere yönelik bu anekdotu ibret alınması açısından sunmayı uygun gördük.
Öyle anlatılır ki, geçmiş yıllarda hac görevini ifa etmek için hazırlanan bir Siirtlinin Hanımı, Hac yolculuğunun başlayacağı günün bir gün öncesinde, bir sebeple komşularının evine gitmiş. Kadıncağız, hamileymiş. Komşularının evine girince, burnuna et kokusu gelmiş. Hamilelik haliyle aşermış, canı çekmiş. Komşu kadına:
-Galiba evinizde et pişiyor. Biliyorsun hamileyim, kusura bakma amma, canım öyle çekti ki, bir parça versen de yesem demiş.
Komşu kadın, evlerinde et pişmediğini, kendisinin yanlış koku almış olacağını söylemiş.
Komşusunun bu tutumuna çok içerleyen kadın, eve dönerken, hacca gitmek hazırlığı içinde olan kocasına durumu anlatmış:
-Biz de, bu komşumuzun çok iyi biri olduğunu zannediyorduk. Hamile olduğumu bile, bile ve kendi dilimle istememe rağmen, bana bir lokma et yedirmedi! diyerek sitem etmiş.
Akıllı biri olan ve komşusunun iyi biri olduğundan asla şüphe etmeyen kocası, bu işin içinde bir iş olduğunu sezinlemiş. İşin sırrını çözmek için kendisi giderek, komşusunun neden böyle davrandığını bizzat öğrenmek istemiş.
Komşu Kadın, önce sebebini anlatmak istememişse de, sonunda gerçeği itiraf etmek zorunda kalmış:
-Çocuklarım, üç-dört günden beridir aç yatıyorlardı. Artık, açlığa güçleri kalmamıştı. Dün, bir yerden geçerken ölmüş bir eşek gördüm. Gece vakti, yetimlerimden habersiz ve kimselere görünmeden eşeğin budunu kestim. Eve getirerek pişirdim. İşte, hanımının yemek istediği et, o etti. Bana ve çocuklarıma helâl olsa bile, senin hanımına yedirmem haram olurdu. Bu bakımdan, ona yedirmedim demiş.
Duyduğu bu gerçek karşısında donup kalan Hacı Adayı “Eyvah, ben ne yapıyorum. Peygamber Efendimizin Hadis-i Şerifleri var ‘komşusu açken, tok yatan bizden değildir’ buyuruyor. Bu tanıma göre, ben gerçek bir Müslüman bile değilken, Hazret-i Resulullah’ın huzuruna nasıl gideceğim.” Diyerek, Hac yolculuğu için hazırladığı bütün erzakları (O günün şartlarında Hacca gidip dönmek 3-5 ay sürermiş) komşusunun evine göndermiş. Birlikte Hacca gideceği arkadaşlarına da, hastalandığını bahane ederek, Hacca gitmekten vazgeçtiğini söylemiş.
Yine öyle anlatılır ki, o yıl Hacca giden Siirtli hacıların tümü bir rüya görmüşler. Hepsinin de gördükleri rüya aynıymış. Rüyalarında, o yıl Hac görevlerini ifa eden bütün Müslümanların Haclarının “Siirtli falanca oğlu falancanın hürmetine kabul edildiği” bildirilmiş.
Bu rüyayı gören ve birbirine anlatan Siirtli hacılar, dönüşlerinde kendilerini ziyaret edip, ellerini öpmeye gidenlere:
-Bizim değil, gidin, filancanın elini öpün. Çünkü Hac görevimizin makbul olmasını ona borçluyuz diyerek gördükleri riyalarını anlatmışlar.
Evet, bazen Hacı olmuş kadar, hatta, ondan daha çok sevap kazanmanın, KAPININ ÖNÜ KADAR YAKIN OLDUĞUNU ASLA UNUTMAYALIM.
YORUMLAR