Sivas Kongresinin başlama tarihi 4 Eylül 1919’dur. Mustafa Kemal Atatürk, matbuata çok önem verirdi. Nitekim Milli Mücadeleyi başlattığı zaman yaptığı ilk işlerden biri de, Anadolu’nun sesini duyurmak için Gazete yayınlatmak olmuştur. Atatürk’ün Millî Mücadele’de çıkarttığı ilk gazete: (İRADE-İ MİLLİYE) Gazetesidir
Erzurum Kongresi’nden sonra Sivas Kongresi de yapılmış ve 11 Eylül 1919 da Kongre sona ermişti. Mustafa Kemal’in başkanlığında Kongrece seçilen Heyet-i Temsiliye, bundan böyle Türk Milleti adına Türkiye’yi temsil edecek, Temsil Heyeti en kısa zamanda Meclis-i Mebusa’nın açılabilmesi için milletvekili seçimine başlayacaktı. Bu arada Atatürk Sivas Kongresi’nde alınan kararları ve yapılan işlemleri duyurmak, içte ve dışta kamuoyu oluşturmak amacıyla Sivas’ta hemen bir gazete çıkarılması girişiminde bulunmuştu. Gazetenin adını (İrade-i Milliye) koyarak valilikten imtiyazını almış, Sahipliği ve mes’ul müdürlüğünü Sivaslı gençlerden Salahaddin’e vermişti. Baskı işleri Sivas Valiliği matbaasında gerçekleştiriliyordu. 14 Eylül 1919 günü İrade-i Milliye’nin ilk sayısı çıkmıştı. İrade-i Milliye’nin başlığının altındaki (Metalibi ve Amal-i Milliye’nin Müdafüdir) sözü de Atatürk tarafından yazdırılmıştı. Gazete haftada 2 ve 4 sayfa olarak yayınlanıyordu. İlk sayısına Atatürk’ün direktifi ile Sivas Kongresi’ne katılmış bulunan tarihçi-yazar İsmail Hami (Danişmend) (Harekât-ı Milliyettin Esbabı) başlıklı uzun bir yazı yazmıştı. Yine ilk sayıda Atatürk’ün Kongreyi açış nutku, ayrıca Kongre’nin padişaha çektiği tel, millete bir beyanname, Kongre üyelerinin yemininin metni, Sivas Valisi Reşid Paşa’nın Mamuretilaziz Valisi Galip Bey’in ihaneti ile ilgili Dahiliye Nazırı’na gönderdiği telin sureti yer alıyordu. İrade-i Milliye, Sivas’ta 138 sayı çıktıktan sonra, matbaasının yanmasıyla 1921 yılı başlarında kapandı.
Atatürk, Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Temsiliyesi Reisi olarak 27 Aralık 1919 günü Ankara’ya geldikten ve Keçiören’deki Ziraat Mektebi’ne yerleştikten iki gün sonra, bir gazete çıkartmağa karar vermişti. Her ne kadar Ankara’da vilâyet matbaasında basılan bir Ankara Vilâyet gazetesi çıkıyorsa da bu düzensiz ve ne zaman çıkacağı belli olmayan Resmi Gazete’de ancak vilâyet ilânları ile bir iki resmi haber yayınlanıyordu. Bunun dışında Ankara’da Heyet-i Temsiliye’nin yayın organı olabilecek bir gazetenin çıkması gerekiyordu. Atatürk, arkadaşları ile birlikte gazetenin adı üzerinde durdu. Önce (Anadolu’nun Sesi) adı uygun bulunmuştu. Atatürk, Sivas’ta yayınladığı (İrade-i Milliye) gazetesinin adını bu kez Ankara’da (Hakimiyet-i Milliye) olarak devamını istedi. Gazetenin adı (Hakimiyet-i Milliye) olmuştu. Gazetenin adı konmuştu ama ortada ne matbaa vardı, ne de kâğıt. Valilikten yayın imtiyazının da alınması gerekiyordu. Ankara Vali Vekili defterdar Yahya Galip bu izni kolayca verdi. Gazetenin sahipliği ve yazı işleri Müdürlüğü Recep Zühdü (Soyak) a verildi. Bir matbaa kuruluncaya kadar gazetenin Ankara vilâyet matbaasında yayınlanması düşünülmüştü. O günlerde Atatürk’le birlikte Ankara’ya gelmiş bulunan Mazhar Müfit Kansu, yayınladığı hatıralarında Hâkimiyet-i Milliye’nin çıkışı hakkında bize şu bilgileri vermektedir:
..Ankara’da bir gazetenin çıkmasını ve isminin Hâkimiyet-i Milliye olmasını görüştük ve karar verdik. Gazete çıkabilmek için vilâyet matbaasından istifade etmek lâzımdı. Gerek kağıt ve gerekse tab hususunda muavenete muhtaç idik. Usulen gazetenin neşri için vilâyete müracaatla müsaade-i Tesmiyesini aldık. Muavenet için de vali vekiline beni gönderdiler.
Hükümete gittiğim ve vali vekili Yahya Galip Bey’in odasına girdiğim zaman, defterdar, mektupça, jandarma kumandanı ve sair erkânı vilâyetde odada bir şeyler görüşmekte idiler.
Beni yanına oturtmuştu. Gizlice fısıldama kabilinden: Paşa’nın selâmı var, Hâkimiyet-i Milliye’yi çıkaracağız, bize Vilâyet matbaasından ödünç olarak kağıt vermenizi ve tab için lâzım gelen hurufat vesaireyi ihzar edinceye kadar Matbaai Vilâyetten yardım edilmesini rica ediyor dedim.
Benim bu gizli sözlerim üzerine Yahya Galip Bey yüksek bir sesle: Ne demek efendim, gazete çıkaracak iseniz kağıdı vilâyet mi verecek? Matbaa-i Vilâyet sizin malikâneniz midir? Olamaz efendim, böyle şeyler usul ve nizama mugayirdir. Ben usul ve nizama mugayir işler için Heyet-i Temsiliye filan tanımam diye attı, tuttu.
Doğrusu ben şaşırdım. Yahya Galip Bey’in bu tarz-ı hareketi ve cevabi beni hayrette bıraktığı gibi, odada hazır bulunanları da hayrete sevk etti.
Benim de sert bir cevap vereceğimi tahmin eden memur efendiler, birer birer odadan çıkıp gittiler. Yalnız kalınca, Yahya Galib Bey bir kahkaha attı: Nasıl çalımımı beğendin mi? Defterdara, mektupçuya, jandarma kumandanına, ben Heyet-i Temsiliye tanımam filan diye attık tuttuk, Bu adamlar da amma yaman vali, Heyet-i Temsiliye’nin muavenet ricasını reddetti diyecekler. Be birader, böyle şeyler sorulur mu? Matbaa-i Vilâyet de sizin, biz de sizin; ne kadar kağıt isterseniz alınız. Matbaa müdürüne lâzım gelen emirleri veriniz dedi ve ısmarladığı kahveyi içtikten sonra mektebe geldim.
Vakayı anlattığım arkadaşlarla epice güldük. Bu suretle Hâkimiyet-i Milliye’yi çıkarmağa başladık. Sahib-i imtiyazı Recep Zühtü idi Gazetenin dar ve tahta bir merdivenle çıkılınca hemen iki küçük odadan ibaret idarehanesi vardı. O küçük odanın birinde tahta bir masanın kenarında, beş numaralı kötü bir lambanın ışığı altında Ziya Gevher’i, yazı yazmakla meşgul görürdük.
Akşamları bazı dostlar idarehaneye uğrayarak havadis getirirler, muavenet-i kalemiyede bulunurlardı.
(DEVAMI YARINA)
YORUMLAR