Doktorluk, şüphesiz kutsal bir meslektir. Hem, çok yorucu ve meşakkatlidir. Tahsil hayatı en uzun mesleklerin başında doktorluk gelir. Lise tahsilinden sonra Tıp fakültesine kayıt yapan bir genç, hazırlık sınıfıyla birlikte 7 yıl tahsil yapacak ki, Pratisyen doktor olabilsin. Tahsil hayatına bir de ihtisas süresini katarsanız, ihtisasın branşına göre tahsil süresi 12 yılı bulabilir. Tabii, öğretim görevlisi olarak Fakültelerde görev yapan Yardımcı Doçent, Doçent ve Profesör olan doktorların tahsil sürelerini hesaplamak hiç de zor değil. Tıp biliminin yeniliklerini devamlı izlemek de iyi doktor olmanın olmazsa olmazlarıdır. Yani, doktorluk mesleğinde ömür biter, tahsil hayatı bitmez!
İşin bu yanıyla, doktorluğun ne kadar önemli bir meslek olduğunu vurguladıktan sonra, bazı hakikatleri bilmekte de yarar vardır. Bir doktorun, ülkeye maliyeti ne kadardır. Bir de bunun hesabını yapmak gerekir. Bunun hesabını yapmak için, bir yılda tıp fakültelerine harcanan paraları, mezun etikleri doktor sayısını bölerek ortaya çıkarabiliriz. Şahsi tahminlerime göre, bir tıp doktorunun bu ülkeye asgari maliyeti 20 milyon liradan aşağı değildir. Bu 20 milyon lira da fakir-fukaranın, emeklilerin, işçilerin, memurların, esnafların vergilerinden sağlanır.
Sağlık görevlilerine bazı menfur saldırıların yapılmasını elbette ki, içtenlikle kınıyoruz. Ancak, suçlu olanların sadece hastalar ve hasta yakınları olduklarına da inanmıyoruz. Hiçbir hasta veya hasta yakını, durduk yerde doktora, hemşireye, sağlık memuruna hakaret etmez, hele hele fiili harekette bulunarak darbetmez. Muhakkak onun da bir sıkıntısı olmuştur.
Çoğumuz, zaman-zaman muayene ve tedavi için hastanelere gideriz. Acaba, hastaneye giden hastaların yüzde kaçı, doktorlardan gerektiği gibi ilgi ve şefkat görürler! Hastaya bakma gereği duymadan reçete yazan, hastasını azarlayarak konuşan doktorlar mı görmedik.
Yani, doktor-hasta ilişkilerinde tek taraflı bir suçlamaya gitmemek gerekir. Doktor, doktorluk mesleğinin gerektiği gibi hastalarına şefkatle yaklaşır, ilgi gösterirse, hasta da, doktorunun görevini zorlaştıracak tavırlar sergilemezse, o zaman hastanelerde, sağlık merkezlerinde arbedeler kopmaz, doktor hastasına sevgiyle, şefkatle; hasta doktoruna saygıyla yaklaşır.
Bakın, bir hatırlatmada bulunalım. Dünyanın hiçbir medeni ülkesinde, Avrupa’da, ABD’de, AB ülkelerinde ne hastalar, doktorları; ne doktorlar hastaları azarlamazlar, birbirlerine sevgiyle yaklaşırlar. Avrupa’da yaşamış bir Türk işçisinin izlemini anlatarak yazımı noktalayayım. Almanya’da işçi olarak uzun yılar çalışan bu arkadaş, oradaki hastaların durumlarını anlatmak için şöyle bir örnek vermişti.
“Benim bağlı olduğum aile hekimi, aynı zamanda, eyaletin Belediye Başkanının da aile hekimiydi. Eyaletin Belediye Başkanıyla zaman-zaman aynı hekimin bekleme salonunda karşılaştığımız, bir araya geldiğimiz oldu. Sıra benim olduğu zaman ‘bu eyaletin belediye Başkanı’ denilerek önüme alındığı olmadı. Bu tek örnek kâfi. İlgi ve alaka konusunda da hiçbir fark gözlemlemedim. Doktorlar bana da, eyalet belediye başkanına da hep aynı ilgi ve şefkatle yaklaşırlardı.”
Hasta ve hasta yakınlarına yakışan, muayene oldukları, tedavi gördükleri doktorlara saygılı olmak ise doktorlara yakışan da hastalarına ve hasta yakınlarına sevgi ve şefkatle yaklaşmaktır.
TAŞLAMA
MECLİSİN BAHÇESİNDE
MANGAL KEYFİ YAPTILAR
MİLLET HASRETKEN ET’E
LOKMALARI KAPTILAR
SAYIN MİLLETVEKİLİM
“ÇEVİR KAZI YANMASIN”
MİLLET AÇKEN BU NE HAL
SEN HİÇ UTANMAZ MISIN
“KOMŞUSU AÇ YATARKEN
TOK YATAN BİZDEN DEĞİL”
BUYURMUŞ PEYGAMBERİM
HELE VEKİL HİÇ DEĞİL
HAN-I YAĞMA SOFRASI
EFENDİLER YİYİNİZ
MİLLET VARSIN AÇ KALSIN
YETER Kİ DOYUNUZ SİZ
MİDELERİNİZ KAVİ
YUTUN-YUTUN ETLERİ
BAŞKA DEĞİL BELLİ Kİ
YENEN MİLLETİN ETİ
YEMEK BEDAVA GİBİ
MECLİS LOKANTASINDA
NE ANLAMI VAR HALKIN
GÖZÜNE SOKMANIZDA