Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet ARITÜRK
Ahmet ARITÜRK

 (HAVAN DÖVÜCÜNÜN ‘HINK’ DEYİCİSİ)

Milletin vekili olmak ile (Havan dövücünün ‘hınk’ deyicisi) olmak arasında büyük fark vardır. Son yıllarda parlamentoya gönderilen zevatların büyük çoğunluğu milletin vekili olmaktan ziyade (Havan dövücünün ‘hınk’ deyicisi) gibi bir tavır sergilemektedirler. Milletvekilinin görevi nedir. Adından da anlaşılacağı üzere millete vekil olmak, yani halkın sorunlarını meclise, bakanlara hatta yerine ve ihtiyaca göre cumhurbaşkanına taşımaktır. Ancak ve maalesef, görevlerini gerçek anlamda yapan ve milletin vekili olduğu izlenimini veren çok az sayıda milletvekili var.

Naklen yapılan yayınlardan Meclis çalışmalarını izlerken, hemen-hemen hiç bir milletvekilinin partisinin genel başkanının hoşuna gitmeyecek bir konuşma yaptığına şahit olamıyoruz. Siyasi partilerin genel merkezleri ne istiyor, ne emrediyorlarsa, yapılanlar o doğrultudadır. Verilen talimatlar çerçevesinde elleri kaldırmak veya indirmek!

Ülkede birçok sorunlar yaşanırken, siz iktidar partisinden hiçbir milletvekilinin yaşanan sorunlar konusunda mecliste konuşma yaptığına, soru önergesi verdiğine şahit oldunuz mu! Hiç bir milletvekili, ne kendi seçim çevresinde, ne de ülke genelinde yaşanan sorunlarla ilgili gündem dışı konuşma yapmaz, yapamaz, soru önergesi veremez.

Adına (GAZİ MECLİS) dediğimiz TBMM’nin kurulduğu ilk yıllarda, mecliste Mustafa Kemal Paşa’ya (ATATÜRK) bile kafa tutan mebuslar (milletvekilleri) vardı. Şimdi kimin haddine! Hele, AKP’li bir milletvekili çıksın da değil Cumhurbaşkanını, bir bakanı dahi herhangi bir konuda tenkit edebilsin, sorgulayabilsin!

Söylentiler odur ki, milletvekilleri değil Cumhurbaşkanını, Bakanları bile istedikleri zaman ziyaret edemiyor, illerinin dertleri konusunda taleplerde bulunamıyorlar. Mecliste konuşuyor görünenler ise kendilerine verilen talimatlar doğrultusunda konuşmaktan öteye gidemiyor, hiçbir bakanlığın çalışmalarını, eksikliklerini, aksaklıklarını gündeme getiremiyorlar!

Hele, adına Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube yönetim tarzından sonra, milletin vekili olmaları için sözde seçilerek parlamentoya gönderilen milletvekillerinin büyük çoğunluğu sözün tam anlamıyla (HAVAN DÖVÜCÜNÜN ‘HINK’ DEYİCİSİ) durumuna gelmişler.

Sözde seçilmiş milletvekillerinin bile gerçekte söz hakklarının olmadığı bir ülkede, vatandaşlar sorunlarını, kime, nasıl ulaştırabilecekler!

ANEKDOT

1.Dönem Siirt mebusu (milletvekili) Merhum Kadri Oktay ile ilgili anlatılan bir tarihi anekdotu vardır.

Merhum Kadri Oktay’ın (KADRİ EFENDİ) Meclis-i Mebusan’ın kürsüsünden yaptığı ve tutanaklara geçmiş meşhur bir ifâdesi vardır. İşleri yağcılık olan mebuslara şöyle seslenmişti:

-“BIRAKIN, BU TABASBUSU KELBİYEYİ!”

Bu eski deyimin anlamını öğrenmek için sadeleştirerek yazalım:

-“BIRAKIN, KÖPEKLER GİBİ YALTAKLANMAYI!”

Merhum’un, bu deyimi ne için ve hangi şartlar altında söylediği, meclis zabıtlarında vardır. Ama, o günün şartlarında böyle bir deyim kullanabilmek, gerçekten YÜREK İSTERDİ. Siirtli atanmış genç bir mebus, bu ifâdeyi hiç çekinmeden ve fütursuzca kullanmıştı.

Atamalarla olduğu dönemlerde, böyle yiğit milletvekilleri bulunan Siirt’in, daha sonra düşürüldüğü duruma bakıyoruz da, şaşırıp kalıyoruz. Kadri Efendi, seçilmiş değil, atanmış bir milletvekiliydi. Türkiye’de, 1950 yılına kadar milletvekillerinin hepsi de seçimle değil, atamayla tespit edilirlerdi. Ama, atamaların ne kadar isabetli olduğu KADRİ EFENDİ örneğinden ortada.

Bugünkü ortamda, TBMM’nde, hangi partinin milletvekili, kendi liderine tabasbusta bulunanları “KELP GİBİ=KÖPEK GİBİ” YALTAKLANMAKLA SUÇLAYABİLİR.

Atanmış milletvekilleriyle, seçilmiş milletvekillerine bakıyoruz, kalite itibarıyla, atanmışlar, seçilmişlere 10 çekiyor. Atanma usulü tespitlerde, demokrasi yok ama, adam gibi adamlar var. Demokratik sistemde ise, ne hikmetse daha düşük ayardakilere fırsat düşüyor.

Gerçekten de, kafaları karıştıran bir durum, bu. Atanmışlar, demokratik ortamda gelenlerden üstün olduklarına göre, bizim, demokratik sistemimizde bir hata mı var, dersiniz!

TAŞLAMA

TUZU DA KOKUTTUNUZ,

AFERİNLER SİZLERE

BÜYÜKLER NE DE GÜZEL

ÖRNEK OLUR BİZLERE

 

TAŞLAR OYNAMAKTADIR,

BİLİNİZ YERLERİNDEN

HALİMİZ NE OLACAK

BİLEN VAR MI GERÇEKTEN

 

TUZU DAHİ KOKUTTUK,

EYVAH Kİ EYVAH BİZE

UYANIP GELİR MİYİZ

DERSİNİZ KENDİMİZE

 

SAVCILAR, SAVCILARI

HÂKİMLER, HÂKİMLERİ

SUÇLUYORLAR NE GÂRİP

BU ÜLKENİN HALLERİ

 

KİME GÜVENECEĞİZ

ARTIK BİLEMEZ OLDUK

YAZIKTIR BU ÜLKEYE

İNSAF EDİNİZ ARTIK

 

SAKIN OLA RAYINDAN

ÇIKARMAYIN ÜLKEYİ

BIRAKINIZ “NASILSA

GÜÇ BİZDEDİR” DEMEYİ

 

NİCE “GÜÇ BENDE” DİYEN

TÖKEZLEMİŞ, DÜŞMÜŞTÜR

DÜŞÜNCE DE İNANIN

FELEĞİ ŞAŞIRMIŞTIR

 

KÜFÜR DEVAM ETSE DE

ZULÜM DEVAM ETMEZ BİL

BUNU SÖYLEMİŞLERDİR

BİLİNİZ Kİ EHL-İ DİL

 

ALLAH’IM, ZÂLİMLERE

RAHMET GÖZÜYLE BAKMA

ZULÜM ARŞA ÇIKMIŞTIR

YANLARINA BIRAKMA

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER