Muğla’nın Marmaris ilçesinde türbe sanılan ve vatandaşlar tarafından yıllarca adaklar adanarak, dualar edilen Mezarın, gerçekte bir gayrimüslime ait olduğunun ortaya çıkması, bize Siirt’e ait bir anekdotumu anımsattı. Anekdotu okuyucularımızın dikkatlerine sunuyoruz:
Geçmiş yıllarda, uzun süre ortaklık yapan iki Siirtli, önce çok kazanmışlar, ancak, bilahare bütün mal varlıklarını kaybetmişler. Ellerinde kala-kala bir kısrakla, yavrusu kalmış. İşlerinin ters gittiğini anlayan ve birlikteliğin bir anlamı kalmadığını kavrayan ortaklar, ayrılmağa karar vermişler. Ellerindeki son mal varlıkları olan kısrak ve yavrusu için kura çekmişler, birisine kısrağın kendisi, diğerine de yavrusu düşmüş.
Yolları ayrılan iki ortaktan, kısrağı alanın, az bir yol aldıktan sonra, zaten hayli yaşlı olan kısrağı ölmüş. Zavallı, çok sevdiği kısrağı için bir çukur kazarak hayvanı içine gömmüş ve derdinden oturup başucunda ağlamağa başlamış. O esnada, oradan bir kervan geçiyormuş. Kervandakiler , adamcağızın bir mezarın başında oturup ağladığını görünce sormuşlar:
-Hayrola, neden ağlıyorsun?
Kısrağının öldüğünü ve kendi çaresizliğine ağladığını söylemeğe utanan birinci ortak:
-Şeyhim öldü, onu gömdüm. Başucunda ağlıyorum! demiş.
“ŞEYH” kelimesini duyan kervandakiler, adamı teselli etmişler. Çok büyük bir şeyh olarak empoze edilen KISRAK İÇİN TÜRBE yapmışlar. Türbeye de para ve eşya atmışlar. Bu durumu gören birinci otak, kendi kendisine karar vermiş ve oranın TÜRBEDARI OLMUŞ! Gelen giden bütün kervanlar, oradan geçerlerken, Türbeye bir şeyler bırakıyor, o da bu sayede geçimini sağlıyormuş.
Aradan bir süre geçmiş, türbedar bakmış ki, türbenin yanından geçen kervanlar azalmış. Sebebini araştırmış, meğer aynı yol üzerinde çok daha ünlü bir türbe olduğu için, kervanlar artık o yöreden geçiyorlarmış. Merak edip, işini bozan bu türbeye gitmeğe ve durumu öğrenmeğe karar vermiş. Gelmiş ve görmüş ki, bu türbede, türbedar olan eski ortağı değil mi. Birbirlerini görünce sarılıp, kucaklaşmışlar. Tenha bir yere çekip dertleşmişler. Birinci ortak gelişinin sebebini anlatınca, ikinci ortak demiş ki:
-Vallahi, benim türbemde yatan da, senin kısrağın yavrusu!
“Enayiler olmazsa, iş kalmaz açıkgözlere” diyerek iki arkadaş tekrar ortak olmuşlar. Ama, bu seferki işleri ticaret değil, türbedarlık olmuş. Anlaşmaya göre, her türbedar kendi türbesinde işine devam edecek, türbesini ziyaret edene de, ziyaretinin tamam olması için diğer türbeyi ziyaret etmesinin gerektiğini, zira bu ayrı iki türbelerde yatanların baba ile oğul olduklarını belirterek yönlendirecek.
Ve öyle yapmışlar!