Özellikle yüksek makamları işgal eden zatların HOŞGÖRÜLÜ olmaları gerekir. Hoşgörünün bir karşılığı da TOLERANS’TIR. Karşıt fikirlere açık olmaktır.
Fransız Filozof Voltaire’in:
“Söylediklerinizin hiçbirine katılmıyorum, fakat bunları söyleme hakkınızı ölünceye kadar savunacağım” demesi hoşgörünün ne anlama geldiğinin çarpıcı bir ifadesi olsa gerek.
Aslında hoşgörüyü Voltaire’de ve ecnebi filozoflarda aramamızın gereği de yoktur. Hazret-i Mevlana’nın, Yunus Emre’nin, Hacı Bayram-ı Veli’nin, Ahmet Yesevi’nin ve benzeri mutasavvıfların hoşgörüyle ilgili öyle hikmetli sözleri var ki!
Hazret-i Mevlana’nın:
(Gel, gel, ne olursan ol yine gel, ister kâfir ister Mecusi, ister puta tapan ol yine gel, Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan yine gel) buyruğu, hoşgörünün sınırsızlığının delili değil mi!
Yunus Emre’nin (Yaratılanı sev yaratandan ötürü), (Dövene elsiz gerek, sövene dilsiz gerek), (Biz kimseye kin tutmayız, kamu âlem birdir bize) sözlerinin anlamını bilsek.
Ahmet Yesevi’nin:
(Kâfir bile olsa hiç kimsenin kalbini kırma. Kalb kırmak, Allahü tealayı incitmek demektir.) Sözündeki gerçeği kavrasak!
Hacı Bayram-ı Veli’nin (İncinsen de incitme), (Hiçbir insanı ve milleti ayıplama) mesajlarına kulak versek!
Hele, Peygamber Efendimiz Hazret-i MUHAMMED’İN (o’na al ve ashabına salat ve selam olsun) hoşgörüyle ilgili o kadar çok hikmetli hâdis-i şerifleri var ki, yazmağa kalkışırsak sayfalar yetmez! Bunlardan sadece birini teberrüken sunarak yazımızı noktalayalım:
(Sana zulmedeni affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine de olsa hakkı söyle.)
Dileriz ki okuyucularımız da yazılarımızdaki hatalardan, noksanlardan, yanlışlardan ve zaman-zaman yaptığımız HAKLI-HAKSIZ, DOĞRU-YANLIŞ tenkitlerimizden dolayı bizi HOŞGÖRÜRLER!
Yanlış anlaşılmaya mahal vermemek için özellikle vurgulayalım. Zulme razı olmak, hoşgörü değildir.
İncil’de “Kötülük yapana karşı koyma; sağ yanağına vurana öbür yanağını da çevir” diye yazılıdır.Ancak, İncil’in tahrif edildiğini unutmayalım!
Şunu asla unutmayalım. İslam Dini bir yerde hoşgörülü olmak dinidir. İnsanları sevmek, saymak, sevinçlerine, acılarına ortak olabilmek gibi bir erdem var mıdır.
Hoşgörü kişinin diğer insanların çıkarlarıyla kendi çıkarları arasındaki dengeyi kurması ve diğer kişilere inisiyatif ve söz hakkı vermesi olarak da yorumlanabilir.
“Benmerkezci” olmak önyargıları pekiştirir. Kişiyi, mantıklı düşünce yerine baskıcılığa, otoriter uygulamalara yöneltir ve sorunlara otoriter uygulamalarla çözüm bulmaya çalışır. Halbuki yapılması gereken, sorunları mantıklı düşünceler yardımıyla çözmektir. Önyargılar, mantıklı düşünmeyi engeller. Önyargıları yok etmek için ise hoşgörüye ihtiyaç vardır. Önyargılı kişi eleştirildiği zaman, eleştirilen kimseye ‘Bu benim düşmanım’ diye yaklaşırken, hoşgörülü kimse ‘Belki onun da bir bildiği vardır’ diye düşünür. Toplumsal iletişim için hoşgörü önemlidir; hoşgörü insanların birbirlerini doğru anlamalarını sağlar.
Bizim bazı sözde Müslümanlara bakıyoruz da, ufak hataları yüzünden bile neredeyse karşılarındakilerini tekfir edebilecek zihniyete sahipler.
Evet, özellikle Müslüman kardeşlerimize sesleniyoruz. Hoşgörülü olmayanlar hiçbir zaman için kâmil Müslüman olamazlar.