Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir

İFÂDESİNİ, MÜBAŞİR ALMIŞ!!!

Geçenlerde, bir çayhanede oturmuştuk. (Gönül ne çay ister, ne de

Geçenlerde, bir çayhanede oturmuştuk. (Gönül ne çay ister, ne de çayhane, gönül sohbet ister, çay bir bahane!) deyiminde olduğu gibi, her fikirden dostlarla oturmuş, sohbet ediyorduk!

Bizim ekibin çayhane sohbetleri genelde siyaset ağırlıklı olur. Hemen her görüşten arkadaşlarımız vardır. Birbirimizi incitmeden, kendi görüşlerimizi, fikirlerimizi söyler, karşıt görüşlere sahip olsalar bile, arkadaşlarımızın görüşlerini, düşüncelerini saygıyla ve dikkatle dinleriz!

Geçenlerde, yine bir çayhane sohbetinde konu 17/25 Aralık 2013 operasyonlarından açıldı. Bu operasyonların (Darbe olduğu) inancına sahip bir arkadaşımız:

-Yahu, akıl var mantık var! Tepsilerin altlarına dolar, üstlerine çikolata koymak akla, mantığa ne derecede uyar! Neden doları bir kutuya koyup göndermiyorlar da, çikolata tepsileri içinde gönderiyorlar? diye fikir beyan etti.

Benim de aklıma, bir anekdot geldi:

-Tepsilerle, rüşvet göndermek bizim yapımızda var! diye söze başlayarak, arkadaşlara o anekdotu anlattım. Muhakkak duymuşsunuzdur amma, o anekdotu siz saygıdeğer okuyucularımla da paylaşmak istedim. Anekdot şu:

Zenginin biri, mahkemedeki davanın lehine sonuçlanması için KADI’NIN evine bir tepsi baklava gönderir. Baklava tepsisini götüren kişi, tepsiyi mübaşire vererek:

-Kadı Efendi Hazretlerinin evine götür. Selam ve saygılarımı ilet! der. Nar gibi kızarmış baklava karşısında yutkunan Mübaşir dayanamayarak bir dilim alır. Bakar ki, dişine bir şey takılmıştır. Çıkarır bakar, halis muhlis 24 ayar bir sarı altın!

Bunun üzerine mübaşir üç dilim daha alır. Her dilimin altında bir sarı altın vardır. Anlar ki, her dilimin altında aynı şekilde sarı altınlar konulmuştur. Dört dilim baklavayı yedikten ve içlerinden çıkan sarı altınları cebine yerleştirdikten sonra, tepsideki baklavaları mümkün mertebe düzelterek Kadı efendinin evine götürür. Hediye sahibinin selam ve hürmetleriyle teslim eder.

Mahkeme günü, Kadının huzuruna çıkan tüccar, 40 dilimden müteşekkil olarak gönderdiği sarı lira dolu tepsiyi hatırlatmak açısından söylenir:

-Kadı Efendi Hazretleri, ben haklı olduğumu kanıtlamak açısından daha önce size 40 şahit göndermiştim. Onları da dikkate alarak kararınızı vermenizi diliyorum! diyecek olur.

Bunun üzerine Kadı:

-Bana 40 değil, 36 kişi ifadeye geldi! deyince, duruma vakıf olan Mübaşir konuya hemen müdahil olur:

-Doğrudur Kadı Efendi Hazretleri! Gelen 40 kişiydi amma, onların 4’ü çok hastaydı. Merdivenden çıkamayacakları için onların ifadelerini ben aldım. İfade tutanakları bende! der.

Bu anekdotu anlatınca biraz güldük. Muarız arkadaş da taşı gediğine koydu ve söylendi:

-Madem ifadelerini sen almışsın, çay parasını da sen öde bakalım!

PARASI OLMAYANA BİR ALTIN ÇOK, PARASI OLANA BİN ALTIN NE Kİ!

Taksilerin olmadığı, taşıt vasıtaları yerine atların, merkeplerin yaygın olarak kullanıldığı dönemlerde, vaktin birinde, Siirtli bir genç, babasına kendisine bir at almasını isteyerek:

-Baba, Halep’ten çok güzel atlar gelmiş. Hem de, ucuza satıyorlar. Bir at, bir sarı liraya! Ne olur, bana da bir at al! diyerek adeta yalvarmış.

Babası, canından çok sevdiği oğlunun üzüleceğini bildiği halde:

-Oğlum, alamam! demiş.

Aradan bir süre geçmiş. Bu arada, ticaretle uğraşan Babanın işleri yoluna girmiş. Hazret-i ALLAH “Yürü ya kulum!” deyince işler de yürümeğe başlamış. Genç, yine babasının huzuruna çıkarak:

-Baba, Halep’ten yine atlar gelmiş. Amma, bu defa çok pahalı! 1 ata, 100 sarı altın istiyorlar! diyecek olmuş. Babası, hemen kesenin ağzını açmış. 100 sarı altın sayarak:

-Al Oğlum, git, kendine istediğin bir atı seç, beğen, al! diyerek eline tutuşturmuş:

Bunun üzerine genç biraz da şaşırarak:

-Baba, bir at, 1 altınayken almadın, şimdi 100 altını bir çırpıda sayıyorsun, bu ne iştir! diye soracak olmuş.

Babası cevap vermiş:

-Oğlum, para olmayınca 1 altın da çoktur. Para olunca 100 altının da, 1000 altının da ne kıymeti var! diye cevaplamış.