Mübarek Ramazan ayı yaklaşırken, birileri iki başlı domino oynamak kurnazlığı peşindeler. Adına “Gıda Bankası” denilen bir müessese vardır. Gıda Bankası, üretici veya satıcılardan bedel ödemeden almış olduğu ürünleri, aracı işlevi görerek ihtiyacı olanlara düzenli ve sağlıklı bir şekilde ulaştırılmasını sağlayan kurum demektir. 27.05.2004 tarihinde 5179 sayılı yasa ile İhtiyaç fazlası gıdanın yoksul vatandaşlara dağıtılmasını sağlamak için kurulmuş olan gıda bankası, 5179 sayılı Kanunun 3. maddesinde “Bağışlanan üretim fazlası, paketleme veya kodlama hatası sebebiyle piyasaya sürülememiş, sağlığa uygun her türlü gıdayı tedarik eden, uygun şartlarda depolayan ve bu ürünleri doğrudan veya değişik yardım kuruluşları vasıtasıyla fakirlere ve doğal afetlerden etkilenenlere ulaştıran ve kâr amacı gütmeyen dernek ve vakıfların oluşturduğu organizasyonlar” olarak tanımlanmıştır.
01.01.2005 tarihinden geçerli olmak üzere, anılan kurumlara bağışlanan temizlik, giyim ve yakacak maddeleri de kapsama alınmış ve bunların maliyet bedellerinin de gelir vergisi matrahının hesaplanması sırasında hasılattan indirilmesi veya yıllık gelir vergisi beyannamesi üzerinde indirim konusu yapılmasına izin verilmiştir.
Bunun yanında bu yılın Ramazan ayında verilecek zekâtların (BİZ BİZE YETERİZ TÜRKİYEM) adı altında açılmış bulunan yardım hesabına yatırılabileceği konusunda da Diyanet İşleri Başkanlığının fetvası var.
Yani, uyanık zenginler Ramazan ayında gıda paketleri hazırlayıp, bunları yine kendi bünyelerinde oluşturdukları Dernek veya Vakıfların “Gıda Bankası”na devrederek veya (BİZ BİZE YETERİZ TÜRKİYEM) bağış kampanyasına vererek vergi matrahından düşürebilmektedirler.
Bu suretle, bir yandan zekâtlarını verirlerken, diğer yandan, vergi yükünü hafifletmiş olurlar. Vergi olarak vermeleri gereken meblağın bir kısmını, zekât niyetine dağıtırlar. İşte bizim , “iki başlı domino” dediğimiz budur. Hem zekât diye dağıtacaksın, hem vergiden düşeceksin! Tabii, bunu yapan zenginler var mı, yok mu bilemeyiz, amma, yok da diyemeyiz!
Oysa Mustafa Kemal ATATÜRK’E ait olduğu belirtilen gerçekten çok güzel bir özdeyiş vardır. (Vergilendirilmiş kazanç kutsaldır!) Vergisi ödenmiş sermayeden hayır hasenatlar yapmak, okullar, köprüler, çeşmeler, camiler kurmak, elbette, vergi matrahından düşmek amacına yönelik hayır ve hasenattan kat-kat üstündür.
Hem bu konuda dinimizin kurallarından olan (Ameller, niyete göredir) prensibini de unutmamak gerekir!