Avrupa’nın kalkınmış ülkelerinde devleti oldukça küçüldüğünü ve onun yapması gereken hizmetlerin çeşitli adlar altında faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşları tarafından yerine getirildiğini görüyoruz.
Örneğin birçok ülkede din hizmetleri birer sivil toplum kuruluşları olan vakıflar tarafından yerine getirilmektedir.
Daha birçok hizmet bu amaçla kurulmuş dernek ve vakıflar tarafından gerçekleştirilmektedir.
2000 yılının başlarından itibaren yapılan düzenlemelerle ülkemizde de sivil toplum kuruluşlarının önü açıldı.
Öncelikle kuruluş işlemleri izne tabi olmaktan çıkarıldı ve işlem takibi Emniyet Müdürlüğünden alındı. Valilikler bünyesinde kurulan müdürlüklere verildi. İç denetim esası getirildi.
Bütün bu düzenlemeler arzu edilen sonucu getirmedi. Son 20 yılda sivil toplum kuruluşları nicelik olarak arttı. Ancak aynı gelişmeyi nitelikte göremiyoruz.
Siirt’te 220 civarında dernek faaliyeti gösteriyor. Bunlara vakıf, sendika, siyasi parti ve mesleki kuruluşları da eklediğimiz de bu sayı 400 ü aşıyor.
Bunların büyük bir bölümü göstermelik. Tabela derneği, ya da etliye sütlüye karışmayan mesleki kuruluşlar.
Şöyle bir hafızamızı zorlayalım son yıllarda ister tek başına veya isterse toplu olarak bu sivil toplum kuruluşları memleketin bir sorununa ilişkin olarak açıklama veya demokratik eylem yaptılar. Bilen beri gelsin.
Bunlar ancak Gazze gibi ya da Kuranı Kerim yakma ve benzeri olaylar da ortaya çıkar. Açıklama ve eylemler gerçekleştirirler.
Oysa aynı hassasiyeti ilimizde yaşanan sorunların örneğin havalimanı, örneğin Kurtalan yolu ve örneğin her geçen gün artan işsizlik sorunun çözümü konusunda göstermeleri beklenir.
Çoğunun kuruluş amacının da yerele hizmet olduğunu unutmamak gerekir.