25 Kasım günleri dünya genelinde ve ülkemizde “Kadına Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak kutlanır.
“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” vecizesini(!) duydunuz mu, duymadınız mı bilmem! Bu vecizenin bir hâkim tarafından söylenmiş olması ise daha da esef verici ve dikkatleri çekicidir…
Maalesef, bu zihniyette olan yüksek düzeyde görev yapmış ve yapmakta olan birçok yöneticilerimiz vardır.
Düşünün ki, bin ara TBMM’inde “Hanımefendi sus, bir kadın olarak sus…” denilerek susturulmak istenen kadın milletvekilleri bile olmuştur. “Kadın iffetli olacak, mahrem-namahrem bilecek. Herkesin içerisinde kahkaha atmayacak. Nerede öyle yüzüne baktığımız zaman yüzü hafifçe kızarabilecek, boynunu öne eğebilecek kızlarımız” diyen yöneticilerimiz de olmuştur…
İşin gerçeği şu ki, toplumumuzda belli kesimler tarafından kadınlar hep ikinci sınıf vatandaşlar olarak görülmüş ve gösterilmek istenmiştir. ‘‘At ile avrada inan olmaz!”, “Saçı uzun, aklı kısa!” “Avrattan vefa, zehirden şifa olmaz!” gibi deyimlerle toplumda kadın hep küçümsenmek istenmiştir! Bu zihniyetin sonucu olarak kadına şiddet, tecavüz ve hatta katliamlar yaygın bir şekilde devam etmektedir. Son yıllarda özellikle ülkemizde kadınlara yönelik şiddetin artması elbette tesadüfi değildir. Bir zihniyetin eseridir!!!
Maalesef, kadını şiddete karşı korumak amaçlı çıkarılan yasalar da hep kâğıt üzerinde kalmaktadır. Kadınlara, kızlara yönelik şiddet, cinsel taciz ve istismar devam ederken, yetkililerin ve etkililerin demeçleri “boş havanda su dövmek” işine dönüşmektedir.
Sorun, sadece ülkemizle ilgili de değildir. Dünya Sağlık Örgütü istatistiklerine göre, dünyadaki her üç kadından biri yaşamları boyunca en az bir kez fiziksel ya da cinsel saldırıyla karşı karşıya kalmaktadır. Yapılan istatistiklerden, kadına şiddet olaylarına geri kalmış ülkelerde daha çok rastlandığı, refah seviyesi yüksek ülkelerin bu konuda daha iyi durumda oldukları anlaşılmaktadır. Yine geri kalmış ülkelerde, kadınların, haklarını korumak konusunda çekingen davrandıkları ortaya çıkmıştır.
Ülkemizde kadın cinayetlerinin arttığı, 2023 yılında erkekler tarafından 315 kadının öldürüldü, 248 kadın şüpheli ekilde ölü bulunduğu resmi istatistiklerle kanıtlanmış bulunmaktadır.
Bunların yanında resmiyete intikal etmeyen şiddet uygulamalarının çok daha yüksek olduğu kolayca tahmin edilebilir.
Medyadaki haberlere baktığınızda, hemen her gün kadına yönelik şiddet haberlerini görmeniz mümkündür. Maalesef, kadına karşı şiddet uygulamayı dini kurallara bağlamak isteyen bir zihniyet de vardır. Oysa İslam dininin kadınlara bakış açısı ayet-i kerimelerle tescillidir. Kur’an-ı Kerim’de mealen:
“O’nun varlığının delillerinden (Allah’ın ayetlerinden) biri de kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.”
Buyrulmaktadır. Bir başka ayet-i kerimede ise mealen:
“… Ben, erkek olsun, kadın olsun (ki hep birbirinizdensiniz) içinizden hiçbir çalışanın çalışmasını zayi etmeyeceğim…”
Buyrulurken, yine bir başka ayet-i kerime meali âlisinde:
“… Onlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz…” denilmekte, kadın ve erkek eşitliğine açık bir şekilde vurgu yapılmaktadır.
Kadına şiddetin her türlüsüne karşıyız amma, bu işin dini kisve altında yapılmasını ise sözün tam anlamıyla reddediyor ve yüce dinimizin böyle bir itham altında bırakılmasına yol açanları şiddetle kınıyoruz.
Eşlerimiz, annelerimiz, kız kardeşlerimiz, halalarımız, teyzelerimiz, ninelerimiz hükmünde olan bütün kadınlarımıza sonsuz sevgi, saygı ve hürmetlerimizi sunuyor, sadece 25 Kasımlarda değil, yılın 365 gününde başlarımızın taçları hükmünde olduklarını vurguluyoruz…