(KANAAT ÖNDERLERİ) tabiri giderek yaygınlaşıyor. Acı bir gerçektir ki, sözde KANAAT ÖNDERLERİNİN en yoğun bulundukları bölgelerin Doğu ve Güneydoğu olmalarına karşılık töre cinayetleri de, kan davaları da, arazi ihtilafından kaynaklanan meydan savaşları ve bu gibi adı konmamış katliamlar da hep bu bölgelerimizde cereyan eder.
Oysa bu Bölgelerimizde her iki kişiden birinin unvanı YA ŞEYHTİR, YA AĞADIR, YA SEYİTTİR, YA HACI! Amma, yıllardan beri terör olayları, katliamlar, töre cinayetleri, arazi ihtilafları yüzünden cinayetler Bölgemizde başını almış, gitmekte. Unvanı şeyh, ağa, seyit veya hacı olan her fert, çevresinden iki kişiyi ıslah edebilseydi, bütün insanlar yüzde yüz değişir teröre, kan davalarına bulaşmazlardı. Demek oluyor ki, adlarına KANAAT ÖNDERLERİ DENİLENLERİN ÇOĞU BOŞ TENEKE! Yani, takkenin altında bir şey yok!
İşin gerçeği şu ki, kimileri de KANAAT ÖNDERLİĞİ POZİSYONLARINI şahsi çıkarları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Zaman-zaman kan davalarını, sözde önlemek için araya girerler, kendilerine resmi makamlar da aşırı ilgi gösterir, bir dedikleri, iki edilmez. Güçlerini, siyaset alanında da hissettirirler. Milletvekilliği, belediye başkanlığı, il genel ve belediye meclislerin üyeliklerini dahi bu unvanlarıyla kaparlar. Amma, halkı irşat konusunda, bir varlık gösterdikleri yok. Çünkü çevrenin cahil olması, aslında onların da hesaplarına gelir. Aptallar olmazsa, açıkgözlere iş kalmaz. Bunun için, bizim sözde kanaat önderlerinin hesaplarına gelen de, başıbozuk toplumlardır. Millet akıllı olsa, kanaat önderlerine ne gerek kalırdı…
(KANAAT ÖNDERLERİ) tabiri sık-sık gündeme gelince aklıma yaşanmış bir anekdot geldi. Bu ilginç anekdotu bugün anlatarak saygıdeğer okuyucularımla paylaşacağım. İşte, 1980’li yılların Siirt’inde yaşandığı anlatılan o anekdot:
Köyün Çobanı, Ağasının kızını kaçırmış. Kaçırdığı kızla birlikte Ağasının da MÜRİDİ OLDUĞU yörenin KANAAT ÖNDERİNE sığınmış. Kanaat Önderi bakmış ki, Çobanın kaçırdığı, daha doğrusu çobanla kaçan kız güzeller güzeli. Onun da gönlü kıza kaymış. Bunun üzerine Çobanı oyuna getirmek için söylemiş:
-Bak Oğlum! Ağa sana bu kızı yar etmez. Bu konuda beni de dinlemez, kanunu da takmaz. Töreyi icra eder. Yani, Seni de öldürür, Kızı da! Hem sana yazık olur, hem kızcağıza! İyisi mi, sen bu sevdadan vazgeç. Ben sana bir miktar para vereyim. Çek, İstanbul’a git. Orada kendine bir iş edin. Bir daha da bu taraflara gelme. İstanbul’da güzeller zibil gibi. Kendine bir tane bulur evlenirsin. Ben de bu suretle seni ve kızını öldürtmekten Ağayı vazgeçirmenin bir yolunu bulurum.
Durumun vahametini idrak eden ve zaten canının derdine düşmüş olan Çoban, çar naçar KANAAT ÖNDERİNİN teklifini kabul eder. Parayı alır ve İstanbul’a kaçar. ÇOBANI DEFEDEN KANAAT ÖNDERİ kızın babası olan Ağanın arkasına gönderir. O’na, kızını evinde misafir ettiğini “ALLAH’IN EMRİ VE PEYGAMBERİN KAVLİYLE!” kıza kendisinin talip olduğunu, nikâhına alarak bir fitneyi söndürmek istediğini söyler!
Ağa, KANAAT ÖNDERİNİN bu teklifini büyük bir memnuniyetle kabul ederek:
-Aman Şeyh Hazretleri ne demek. Siz emrettikten sonra, Kızımı isterseniz hizmetçiniz, isterseniz cariyeniz, isterseniz eşiniz olarak elbette size büyük bir memnuniyetle veririm, der…
Diyeceğimiz şu ki, KANAAT ÖNDERLERİ derken, bu gibilerine takılmayacağımız ne malum. Ali Kalkancı’lardan, Müslim Gündüz’lerden ve diğerlerinden hiç mi ders almayacağız
TAŞLAMA
BUNCA TÜKÜRÜLECEK
YÜZLER VARKEN YERLERE
TÜKÜRMEK İSRAF OLUR
BUNU ÖĞREN BİR KERE
MİLLETİ SOYANLARIN
YÜZLERİNE TÜKÜRÜN
MÜLAKAT SİSTEMİYLE
KADRO ÇALAN HIRSIZIN
HER KİM Kİ SİYASETE
DİNİ ALET EDERSE
TÜKÜRMELİ YÜZÜNE
BİR DEĞİL, HEM BİN KERE
YURT DIŞINA DOLARLAR
KAÇIRANLAR VAR İSE
TÜKÜRÜLECEK YÜZLERİN
BAŞINDADIR O KİMSE
İŞİ TALAN OLANIN
TÜKÜRMELİ YÜZÜNE
HELAL-HARAM DEMEDEN
HEPTEN VURGUN PEŞİNDE
BEYTÜL MALDAN ÇALANLAR
YÜZSÜZ OLURLAR ONLAR
YÜZLERİNE TÜKÜRSEN
YAĞMUR YAĞDI SANIRLAR
YORUMLAR