Günümüzde yöneticilerin İslami terimleri kullanmak konusunda adeta bir yarış içinde oldukları gözlemlenmekte. (Adalet) denilince “Hazret-i Ömer’in adaletini!” kardeşlik denilince muhacirinlerin ve ensarların kardeşliklerini örnek aldıkları izlenimini vermek istiyorlar. Gerçekte, böyle bir durum yok amma, öyle bir hava estirilerek Müslüman Milletin hoşlarına gidecek oluşumlara gidiliyor! Diğer birçok konularda da İslamiyetin kurallarının referans alındığı izlenimi uyandırılarak gerçek saf ve temiz Müslümanlar celbedilmekte!
Peki, bu ülkede gerçekten Hazret-i Ömer’in (Allah ondan razı olsun) adaleti tesis edilmiş midir. Hazret-i Ömer’in adaleti nerede, günümüz yöneticilerinin adalet anlayışları nerede! Kıyaslanması bile mümkün değil!
Bakın size Hazret-i Ömer’in tarihe malolmuş birkaç anekdotundan örnekler sunayım:
Halife olduğu dönemde Hazret-i Ömer’i bir dostu gece vakti ziyarete gider. Hazret-i Ömer hemen önündeki mumu söndürür ve yeni bir mum yakar. Böyle davranmasının sebebini soran dostuna cevap verir:
-Söndürdüğüm mum, beytül malın mumuydu. Onu, ancak devletin işlerini görürken yakarım. Yeni yaktığım mum, paramla alınmıştır. Kendi aramızda sohbet edeceğimize göre, devlete ait bir mum ışığında bunu yapamazdım!
Şimdi söyleyin bakalım “Devletin malı Deniz! Yemeyen keriz!” zihniyetine sahip yöneticiler mi Hazret-i Ömer’in adaletini getirecekler!
Bir başka anekdot:
Hazret-i Ömer bir gün eve geldiğinde, bakar ki, eşinin üzerinde yeni bir entari var:
-Bu entariyi nereden ve nasıl aldın? diye soran Hazret-i Ömer’e, muhterem hanımı:
-Bana ev için harçlık olarak verdiğin paradan arttırarak aldım! deyince, Hazret-i Ömer’in, ertesi gün ilk işi beyt-ül malın başındaki muhasibe şu talimatı vermek olur:
-Bana verilen maaş fazladır. Ondan şu kadar dirhem indir!
Günümüzde kızlarına, oğullarına, yakınlarına “Danışmanlık” adı altında görevler verip, 50 bin TL’nin üzerinde maaş bağlatanlar mı, evlerinde kasalar dolusu dövizler ve para sayma makineleri bulunduranlar mı, ayakkabı kutularına dolarları istif edenler mi Hazret-i Ömer’in adaletini getirecekler!
Misalleri çoğaltmak mümkün. İnanın, bu konuda kitap yazacak kadar nakiller ve bilgiler vardır.
Suriye’den gelen göçmenler konusunda da “kardeşlik” adı altında Muhacirin ve Ensar kavramına vurgu yapılıyor. “Muhacirin” İslam dininin yayıldığı ilk yıllarda, Peygamber Efendimiz Hazret-i MUHAMMED’İN (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) izin ve emirleriyle Mekke-i Mükerreme’den, Medine-i Münevvere’ye göçeden ashab-ı kiramın unvanlarıdır. “ENSAR” ise, Mekkeli muhacirleri bağırlarına basan ve kardeş olarak mallarını, mülklerini paylaşan ashab-ı güzindir. Her ensar, kendisine muhacirinlerden birini kardeş kabul ederek malını, mülkünü, servetini onunla paylaşmıştır. Bu devirde gerçekten bunu yapacak babayiğitler var mı!
Diyeceğimiz şu ki, İslami kavramları sulandırmayalım! Yüce Dinimizi kavramlar kargaşası zannetmeyelim. İslamiyetin gerçek ruhundan o kadar uzağız ki! Kendimizi de, milletimizi de İslami kavramlarla aldatmayalım!
Kendilerini Hazret-i Ömer ile mukayese edenlere duyurulur!
YORUMLAR