(Kral Çıplak!) deyimini bilmeyen yok gibi. Peki, bu deyimin ortaya çıkmasına yol açan masalı biliyor musunuz! Nasrettin Hoca gibi, (Bilmeyenler, bilenlerden öğrensin) demek yerine, bu deyimin kaynağını teşkil eden masalı özet olarak anlatalım. Masalın özeti şöyle:
Krallıkla yönetilen memleketin birine giden üç kağıtçılar, çok güzel kumaşlardan, çok güzel elbiseler diktiklerini, bu elbiselerin bir özelliklerinin de APTALLAR tarafından görülmemeleri olduğunu etrafa yaymışlar. Söylentiler dönüp dolaşıp, Krala kadar ulaşmış. Kral, bu sözde maharetli terzileri sarayına çağırtmış. Kendisi için elbise dikmelerini istemiş. Üç kâğıtçılar da, sözde kumaş gösterir gibi yaparak, Krala, hangi kumaşı beğendiğini sormuşlar. Kralın yanında baş veziri ve diğer maiyet erkânı da varmış! Kral, sözde gösterilen kumaşları haliyle görmüyormuş, ancak, aptal görülmemek için yanındakilere danışmış. Baş vezir ve diğer maiyet erkânı da hiçbir şey görmüyorlarmış amma, aptal olarak anılmak korkusuyla sözde gösterilen kumaşları değerlendiriyor ve (Kralımıza en çok bu yakışır!) diye kanaatlerini söylüyorlarmış. Kral, baş vezirine çok güvendiği için, sözde onun seçtiği kumaşı beğenmiş görünerek:
-Bana bu kumaştan elbise yapın! demiş. Üç kağıtçı sözde terziler de, elbiseleri sözde dikip hazır ederek, Kralın huzuruna gitmişler. Maiyetinin huzurunda sözde elbiseleri giydirmişler.
Maiyetindekiler de:
-Oh! Ne güzel, ne güzel! Kralımıza ne kadar da yakıştı! diyerek, sözde olmayan elbiseleri gördüklerini ve beğendiklerini, aslında böylece aptal olmadıklarını(!) ifade etmeye çalışmışlar. Kralın bütün maiyet erkanı, elbiselerin diğer maiyet erkanı tarafından görüldüğünü görmeyenlerin sadece kendileri olduklarını vehmederek, aptallıkları ortaya çıkmasın diye, olmayan elbiselere methiyeler düzmüşler.
Baş vezir, daha da ileri giderek, Kralın bir tören düzenlemesini ve bu harikulade elbiselerle tebaasına görünmesini istemiş. Gerçekten de Tören düzenlenmiş, kral tebaasının önüne çıkmış. Daha önceden, elbisenin hünerini(!) duymuş olan tebaası da:
-Elbiseleri ne kadar da yakışmış! Kralımız çok yaşa!!! diyerek alkışlamaya başlamışlar. Kral, bu durumdan çok memnun olmuş amma, o sırada kalabalık arasında bulunan bir çocuğun sesi yükselmiş:
-A! Kral çıplak! Kral çıplak!
Ve bütün tebaadan aynı sesler yükselmeye başlamış:
-Kral çıplak! Kral çıplak! Kral çıplak!
Tabii, durum ortaya çıkmasına çıkmış da, üçkağıtçı terziler, olmayan elbise karşılığında Kral’dan aldıkları altınlarla çoktan sırra kadem basmışlar!
Evet, (Kral Çıplak!) deyiminin doğuş masalının özeti bu! Şimdi gelelim günümüze! Masallardaki gibi, çıkarları için (kral çıplak) deyimini kullanmaya cesaret edemeyenler vardır. Ya da, hesaplarına öyle geldiği için, böyle davranmayı yeğliyorlar!
Oysa çıplak olan sadece Kral değil, Kraliçe de çıplak! Ahali ise, ÇIRILÇIPLAK! İçimden Keloğlan filmlerindeki gibi tellallık yapıp:
-Ey ahali, ey kuru kalabalık!!! diyerek bağırasım geliyor!
YORUMLAR