Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

Kur’an-ı Kerim Neden Arapça İndirildi!

Kur’an-ı Kerim’in neden Arapça indirildiğinin cevabını Kur’an-ı Kerimin kendisi ilan etmektedir. “Biz onu, anlayasınız diye, arapça bir kur’an olarak indirdik.” Evet, Kuranı Kerim Arapça olarak indirildi. Çünkü Hazret-i  Muhammed (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) Arap’tı. Dolayısıyla ilk muhatapları Araplar olacaktı. Eğer başka bir dille gelmiş olsaydı, Araplar, söylenenleri nasıl anlayacaklardı.

Kur’an-ı Kerim’i Arapça olarak okumak ve yazmak gerekir. Ancak, başka dilden olan Müslümanların emir ve nehilerini kavramaları için tefsirlerinin ve meallerinin yapılması esastır. “Biz onu, anlayasınız diye, arapça bir kur’an olarak indirdik.” Buyrulduğuna göre esas olan anlamaktır.

Bu bir gerçektir ki, devr-i Osmanlı’da, Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin tercümeleri bile yapılamıyordu. Böyle bir zihniyeti, küfür olarak algılayanlar bile vardı. Oysa, YÜCE RABBİMİZ, Kur’an-ı kerimi insanlar anlasınlar, diye indirmişti. Arapça olarak inmesinin bir sebebi de, toplum olarak öncelikle Araplara hitap edilecek olmasındandı. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu konuda şöyle buyurulmaktadır:

“Biz onu Arapça bir Kur’ân olarak indirdik ki, aklınızı kullanıp anlayasınız diye. Biz bu kitabı, Kur’ân’ı, bütün ilâhî kitaplardaki dinî-ilmî esasları içeren, açık, edebî, Arapça, okunan bir metin halinde indirdik. Umulur ki, aklınızı kullanıp anlar, faydalanırsınız.”

Peki, Arapça bilmeyenler KUR’AN-I KERİMİ nasıl anlayacak ve ondan nasıl faydalanacaktı.

Türkiye Cumhuriyetinde Kur’an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerin tercüme edilerek halka sunulmaları kanunla gerçekleştirilmiştir. 1925 yılının 21 Şubat günü Meclis-i mebusana sunulan kanun teklifinde Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i şeriflerin tefsir ve tercümelerin yapılması kabul edilmiştir. Meclise sunulan teklifte Siirt Mebusu Halil Hulki Aydın’ın da imzası vardır.

Böyle bir kanunun çıkması, o zamanın yobaz çevreleri tarafından yadırganmış (Kur’an-ı Kerim’in tefsiri, tercümesi olur mu) denilerek fitne-fesada yönelenler olmuştur.

Kanunun çıkmasını müteakip Atatürk’ün Diyanet İşleri Başkanlığına verdiği talimatı üzerine 1925’te Diyanet İşleri Riyaseti Kur’an’ı çağın icaplarına göre tefsir edebilecek birine görev vermek istemiş, görev, Atatürk’ün talimatı üzerine Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır‘a verilmiştir.

Kur’anın tefsiri olur mu, meali yazılır mı diyen din adamları, başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere şimdi piyasada ne kadar Kur’an ve hâdis-i şerif tefsirleri varsa, çıkarılan yasa sayesinde gerçekleşmiştir.

Elbette, Kur’an-ı Kerim’in tefsirini gerçek anlamda yapabilmenin imkânı yoktur. Ancak, hiç anlamadan okumak yerine, bu konuda bilgi ve birikimleri olanların tercümelerinden yararlanmak gerekir.

Şimdi bir soru soracağım. Samimiyetle kişilerin kendi zihinlerinde cevaplandırmalarını isteyeceğim. Acaba, namaz kılarken, sadece farzlarda günde 17 defa okuduğumuz FATİHA’nın mealini namaz kılanların yüzde kaçı biliyorlar!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER