Nöbetçi Eczaneler
Maalesef Müslümanlar olarak KUR’AN-I KERİM’İ ÖLÜLER KİTABI haline getirdiğimiz bir gerçektir. Günümüzde buna öncülük eden de Diyanet İşleri Başkanlığının kendisidir. Muhtelif anma etkinliklerinde Diyanet İşleri Başkanlığının Türkiye genelinde teşkilata bağlı Kur’an Kurslarında hatim indirdiği ve bunları şehitlerin aziz ruhlarına hediye ettiği sık-sık rastlanılan durumlardır. Öyle anlaşılıyor ki, Diyanet İşleri Başkanlığının bundan amacı piyasada görünüyor olmak!
Kur’an-ı Kerim’in ölüler kitabı durumuna düşürüldüğünün bundan daha açık bir ispatı olabilir mi. Oysa Kur’an-ı Kerim ölüler için değil, diriler için indirilmiştir. Müslümanlar olarak vahiy yoluyla Peygamber Efendimiz HAZRET-İ MUHAMMED’E (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) indirilişinden bu yana Kur’an-ı Kerimi okuyanların, hıfzedenlerin haddi hesabı yoktur. Buna rağmen teknolojide ve bilimde en geri ülkeler neden Müslüman ülkeler. Çünkü Kur’an-ı Kerim’i diriler için değil, ölüler için okuyoruz!
Konuyla ilgili bazı ayet-i kerimelerin meali alilerini okuyucularımızın dikkatlerine sunalım:
*Biz ona şiir öğretmedik. Bu ona yaraşmaz da… O sadece bir öğüt ve apaçık bir Kur’ân’dır.
*(Bu), diri olanları uyarmak ve kâfirlere de azab sözünün hak olması içindir.
*Bil ki sen, ölülere işittiremezsin, arkasını dönüp kaçmakta olan sağırlara da daveti duyuramazsın.
*Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getirecek değilsin. Ancak (gönülden) teslim olarak âyetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.
*Çünkü sen ölülere işittiremezsin. O daveti, arkalarını dönmüş giderlerken sağırlara da duyuramazsın.
*Körleri de sapıklıklarından hidayete getiremezsin. Sen ancak âyetlerimizi iman edeceklere duyurursun da onlar müslüman olur, selâmeti bulurlar.
*Ölülerle diriler de eşit olmaz. Gerçi, her dilediğine işittirirse de sen, kabirlerdekine işittirecek değilsin.
***
Ve Milli Şairimiz büyük mutasavvıf Mehmed Akif Ersoy’un bu konudaki şiiriyle yazımızı noktalayalım:
İbret olmaz bize her gün okuruz ezberde
Yoksa hiç mana aranmaz mı bu ayetlerde
Lafzı muhkem yalnız anlaşılan Kuranın
Çünkü kaydında değil hiç birimiz mananın
Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına
Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına
İnmemiştir hele Kuran şunu hakkıyla bilin
Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.
ANEKDOT
İslam dininin zirvede olduğu ve Müslüman âlimlerin Kur’an-ı Kerimin ışığında büyük buluşlara imza attıkları dönemlerde, bir büyük mutasavvıf kimyager bir dostunu, deneyler yapmak için kurduğu laboratuvarında ziyarete gider. Kimyager büyük bir azim içinde bir takım deneyler yapmaktadır.
Mutasavvıf dostu:
-Nasılsın, Ne yapıyorsun? diye sorar.
Kimyager şu cevabı verir:
-ELLEŻÎNE YEŻKURÛNA (A)LLÂHE KİYÂMEN VEKU’ÛDEN VE’ALÂ CUNÛBİHİM VEYETEFEKKERÛNE FÎ HALKİ-SSEMÂVÂTİ VEL-ARDİ RABBENÂ MÂ ĞALAKTE HÂŻÂ BÂTİLEN SUBHÂNEKE FEKİNÂ ‘AŻÂBE-NNÂR(İ) AYETİNİ TEFSİRLE UĞRAŞIYORUM!
Bahse konu ayet-i kerimenin meali alisi şöyle:
(Onlar, Allah’ı ayaktayken, otururken ve yan üstü yatarken anarlar ve göklerle yeryüzünün yaratılışını düşünürler de Rabbimiz derler, bunları boş yere yaratmadın, noksan sıfatlardan arısın sen, koru bizi ateşin azabından.)
