Geçmiş yıllarda, dinin, dindarların, tesettürlü bayanların, namaz kılmak için beş vakit camilere koşanların saygınlığı vardı. Çünkü dinin gereklerini Allah rızası için yerine getirdiklerine inanılırdı. Dini kuralları yerine getirmeyenler, hatta ateistler bile dindarlara karşı saygı duyarlardı. Günümüzde bu saygıyı adeta sıfırladı. Geçmiş yıllarda, bir başörtülü görüldüğü zaman, inancının gereği baskılara rağmen başını örtmesi takdire şayandı. Camilere gidenlere, namaz kılanlara gıptayla bakılırdı. Haksızlık yapacaklarına, kimseleri mağdur edeceklerine asla inanılmazdı. Alavere-dalavere işlere bulaşacaklarına ihtimal verilmezdi. Dindarların halk nazarında kıymetleri bugünkünden kat-kat fazlaydı.
Günümüzde başörtüsü takarak, tesettüre yönelen bayanların sayıları giderek artıyor. Namaz kılanların sayılarında da artış var. Hacıların, hocaların, umrecilerin sayıları arttıkça artmakta! Özellikle bürokratlar hacca, umreye gitmek işinde adeta yarış halindeler. Kadınlar tesettüre bürünürken, erkekler de bıyık ve sakal bırakarak, sünnete uygun erkek tipi sergilemek peşindeler. Bunlar hep güzel gibi görünen işler amma, içimizi kemiren (Acaba bu yapılanlar ALLAH RIZASI için mi, bir yerlere mesaj vermek amacına mı yönelik) şüphesidir!
İş adamları, Cami inşa etmek, İmam Hatip Okulları, Kur’an Kursları açmak işinde yarışır hale geldiler. Bu gidişle yüzde yüzü imam olan bir nesil yetişecek! Herkes imam olunca, cemaat kalmayacak! Bilgi ve teknoloji işi Allah’a emanet! Mesleki okullardan sadece imam hatipler revaçta! Ne de olsa, bu okullardan koca bir cumhurbaşkanı çıktı!
Evet, 17 yıllık AKP döneminde dini bütün(!) insanların sayısında adeta patlama yaşanıyor. Merhum Necmettin Erbakan’ın kerameti gerçekleşti. Hani, türbanlı kızların üniversitelere kayıtları yapılmadığı zaman (Gün gelecek, rektörler türbanlı öğrencilere selam duracak) demişti ya! Dediği oldu. Rektörler, gerçekten türbanlı öğrencilere selam durmağa başladılar. Bu arada, türbanlı bakanlarımız, sefirelerimiz, rektörlerimiz, dekanlarımız bile oldu!
Bütün bunlar, gerçekten ALLAH RIZASI için yapılıyor desek bile, Türkiye’nin dar-ül harp(!) olduğunu iddia ederek Devletin mallarını Müslüman kardeşler arasında dağıtmanın, ateistlere, dinsizlere, namaz kılmayanlara, oruç tutmayanlara hiçbir hak tanımamanın, türban takmayan kızları, kadınları hor, hakir görmenin mantığını anlamak zor!
Yine AKP iktidarı döneminde eskiden kalan ve unutulmaya yüz tutmuş İslami deyimler yeniden kullanım alanına girmeğe başladı. AKP, Müslüman bir iktidar ya! Her fırsatta, dini deyimleri kullanıp, kendisine göre yorumlar yaparak, mesajlar veriyor!
Onun kullandığı deyimlere karşılık, muhalefet de yine İslami terimlerin zıtlarıyla cevap vermekte!
21.asırda medeni dünya ülkeleri kuyruklu yıldıza bile füzeler konuşlandırırlarken, biz böylece asırlar öncesine dönüş yaptık!
Son yıllarda sık-sık duymağa başladığımız deyimler arasında:
Musa ve Firavun,
Harun ve Karun,
Ebuzer ve Muaviye,
Hüseyin ve Yezid,
Dar-ül İslam ve Dar-ül Harp
Gibi deyimler yer almakta.
Tabii, bunların yanında daha bir sürü İslami deyimler kullanılıyor. Biz, deyimler içinde en önemli olarak tespit ettiğimiz yukarıdaki deyimlere açıklık getirelim istedik.
Hazret-i Musa (Peygamberimize, O’na ve cümle peygamberlere salat ve selam olsun) beş Ululazm peygamberden birdir. Firavun’a karşı direnişiyle bilinir. Firavun (Hz. Musa’nın dönemindeki Firavun) zulmüyle meşhur bir yöneticidir. Haşa, kendisinde bir uluhiyet vehmetmekteydi.
Hazret-i Harun, Hazret-i Musa’nın kardeşi ve yardımcısıdır. Karun ise aynı dönemde yaşayan, önce mütevazi ve fakir bir Müslümanken, sonradan haddinden fazla zenginleşen ve şımararak dinden çıkan bir haddini bilmezdir. Bunun için, haksız kazanç sahibi aşırı zenginler Karun’la özdeşleştirilirler.
Ebuzer (Allah ondan razı olsun) Peygamber Efendimizin en yakın sahabelerindendir. Muaviye ise İslam dinini sonlarda kabul eden sahabeler arasında sayılır. Ebuzer tevazuun ve fakirliğin, Muaviye ise kibrin ve ihtişamın sembolüdür.
Hazret-i Hüseyin, Peygamber Efendimizin iki mübarek torunlarından biri, Hazret-i Ali’nin (Allah ondan razı olsan) oğludur. Kerbelâ vakasıyla Mazlumların sembolü olmuştur. Yezid ise, Hazret-i Hüseyin-i katlettiren, zulmün sembolü bir isimdir.
Dar-ül İslam, İslam dininin serbestçe yaşandığı ve hakim olduğu vatan topraklarıdır. Dar-ül harp ise Müslümanların eza ve cefa gördükleri, dinlerini yaşayamadıkları gavur topraklardır. Şimdi günümüzdeki Musaların, Harunların, Ebuzerlerin, Hüseyinlerin kimler oldukları ile Firavunları, Karunları, Yezitleri tahayyül edin. Türkiye dar-ül harp mi, dar-ül İslam mı, onun da kararını siz verin!!!
Evet ve maalesef AKP iktidarında Türkiye iki kutuplu bir ülke oldu! İnananlar(!) ve (İnanmayanlar(!) Başörtülüler ve başörtüsüzler! Dinciler ve dinsizler! Biat edenler ve biat etmeyenler! Suniler ve Aleviler! Bizden olanlar ve bizden olmayanlar…
95 yıllık Türkiye Cumhuriyetinin bu kadar bölündüğü geçmiş yıllarda hiç mi, hiç yaşanmamıştı! Laiklik ilkesinin, bu açıdan ne kadar önemli olduğu ve toplumu birleştirmekte adeta zamk görevi gördüğü açık bir şekilde ortaya çıktı. Laiklik gitti, birlik, beraberlik bitti! Gerçekten, yazık oldu bu ülkeye!
TAŞLAMALAR
TÜRKİYE BEŞİK GİBİ
SALLANIYOR BUGÜNLER
TÖVBE, İSTİĞFAR EDİN
TAVSİYEMİZ BU BEYLER
HIRSIZLIKLAR OLMAZSA
YIKILMAZDI BİNALAR
SORUMLUSU DEMİRDEN,
ÇİMENTODAN ÇALANLAR
DEPREM VERGİSİ DİYE
TOPLANAN PARA NERDE
GİTMİŞ OLMALI YANDAŞ
ÜÇ-BEŞ MÜTEAHİDE
JAPONYA’DA ŞİDDETİ
DOKUZ OLAN BİR DEPREM
ÖLDÜRMÜYOR NEDENDİR
DEPREM TAKDİRSE MADEM
YORUMLAR