Bu ülkede siyasi partilerde yaşanan liderler sultasını aşmanın imkânı yoktur! Sözde demokrasi var, seçim var amma, gerçek hiçbir zaman bu değildir.
Cumhuriyet tarihinde yapılan seçimlerin tümünde de liderler sultası hâkim olmuştur. 1950 sonrasında Türkiye’nin gerçek demokrasiyle tanıştığı iddia edilse bile bunun aslı astarı yoktur. Çünkü eski deyimiyle MEBUSLARI ve yeni adıyla MİLLETVEKİLLERİNİ seçenler hep tek isimler olmuştur. 1937 yılına kadar tek seçici MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’TÜ. Atatürk’ten sonra 1950 yılına kadar da tek seçici İNÖNÜ olmuştur. 1950-1960 arası dönemin seçicileri BAYAR ve MENDERES’ti. 1960’ta seçiciler Milli Birlik komitesi üyeleriydi. Ondan sonra da Demirel, Özal, Çiller ve diğerleri seçici oldular. Yani, gerçek anlamda demokrasi hep lâfta kaldı.
2002 genel seçimlerinden bu yana AKP’nin adaylarını Genel Başkanları Recep Tayyip Erdoğan belirlemiştir. İlk dönemlerde Abdullah Gül, Bülent Arınç ve benzeri isimlere kontenjanlar tanınmıştı ama, Erdoğan’ın AKP Genel Başkanlığı yanında Cumhurbaşkanlığını da üstlenmesinden bu yana tek seçici Erdoğan olhmuştur.
Yer-yer ön seçimler yaptırıldıysa da CHP’nin adaylarını Kemal Kılıçdaroğlu’nun belirlediği bir gerçektir. HDP’nin adaylarının kim veya kimler tarafından belirlendiği meçhul değildir. İYİ Partiden milletvekili seçilecekleri de Meral Akşener belirlemişti. MHP’nin adaylarını belirleyen ise Devlet Bahçeli olmuştu.
Türkiye, sözde demokratik bir ülke. Ancak, gerçekten öyle olmadığı ortada. Çünkü TBMM’ni dizayn edenler siyasi partilerin liderleri durumunda olanlardır. Hiç kimse Erdoğan’a rağmen AKP’nin adayı olamamıştır. Kemal Kılıçdaroğlu’na rağmen CHP’den aday olabilen tek-tük isimler vardır. HDP, İYİ Parti ve MHP’li adayların da nasıl belirlendikleri ortada.
Ancak, dikkatleri çeken önemli husus ATATÜRK ve İNÖNÜ’NÜN tek seçici olarak Meclise taşıdıkları mebuslar, kalite itibarıyla gerçekten yüksektiler. Hatta 27 Mayıs ihtilâlinin ürünü olan kurucu meclis bile kaliteli kimselerden oluşuyordu. Ondan sonra kalite giderek düştü ve düşmeğe devam ediyor. Bu gidişle daha da düşecek!
4-5 yılda bir seçim yapılması, bu ülkede gerçek anlamda demokrasinin varlığının kanıtı olamaz. Önemli olan milletvekili seçileceklerin tespitinde seçmen vatandaşların ne derece etkili olduklarıdır. Bugünkü şekliyle seçmen vatandaşlara düşen iş, siyasi parti liderleri tarafından önlerine konulan listeleri onaylamaktan ibarettir. Yani, vatandaşın yapabildiği kendine göre kötüler içinde en iyileri seçmekten ibarettir. Hani “KIRK KATIR MI, KIRK SATIR MI!” şeklinde söylenen bir deyimimiz vardır. İşte, vatandaşa bırakılan bu tercihi yapmasıdır. Yani, seçimler yapılıyor diye bu ülkede demokrasi olduğunu zannederek, kendi kendimizi kandırmayalım!
Bu böyle olduğu için, milletvekilleri, partilerinin liderlerinin direktiflerinden çıkamıyorlar, kararlarını kendi hür iradeleri doğrultusunda veremiyorlar. Liderler ne derlerse, olan odur. Meclise sunulan kanun tekliflerinde “El kaldır, el indir” talimatıyla hareket ediyorlar.
Sözün özü: (Ülkemizde Demokrasi var!) diye, kendi kendimizi boş yere kandırmayalım! Anayasanın değiştirilmesi söz konusu iken, öncelikle liderler sultasının kırılması için gerekli değişikliklerin yapılması gerektiğini anımsatalım. Aksi takdirde, seçimlerde hep aynı tas, aynı hamam olur, liderler sultası devam eder!
ANEKDOT
Bir zamanlar (Açık oy, gizli tasnif) sistemi uygulanırdı. Yani, vatandaş gider, kime oy vereceğini açık bir şekilde ve göstere göstere oyunu sandığa atardı. Oyların tasnifi ise, sandık kurulundaki görevliler tarafından vatandaşlara gösterilmeden gerçekleştirilirdi.
Günümüzde ise (Gizli oy, açık tasnif!) ilkesi uygulanmakta. Yani vatandaşlar oylarını verirlerken, rengini açıklamıyorlar. Oyların tasnifi ise, vatandaşların gözleri önünde yapılıyor.
İlke olarak bakıldığında elbette ki birinci taktik demokratik olmayan bir durumun göstergesi. Demokratik gibi görüneni de ikincisi!
Ancak, kime oy atılacağı zaten başkaları tarafından belirlenmişse, bu seçimin de, birinci seçimden bir farkının olmayacağı anlaşılacaktır!