İsrail sadece Gazze’de değil, Lübnan’da ve bütün Ortadoğu’da sözün tam anlamıyla bir SOYKIRIM SUÇU İŞLEMEKTEDİR. Sivilleri hedef alan saldırılarda bebek, çocuk, kız, kadın, genç yaşlı siviller öldürülmektedir. Elbette, İsrail bu saldırganlığını ABD’den aldığı destekle sürdürmekte olup gerçekte, bugün süren bu SOYKIRIMDA asıl sorumlu İsrail değil ABD’nin kendisidir.
Bilindiği gibi 2017 yıılında ABD Başkanı olduğu dönemde Donald Trump KUDÜS’ü İsrail’in başkenti ilan etmişti. Kudüs, sadece Müslümanlar açısından değil, Hıristiyanlar ve Yahudiler açısından da mukaddes kabul edilir. Üç dinin de mukaddes kabul ettiği bir mekân üzerinden siyaset yapmanın bütün dünyayı ateşe vermek olacağı belliydi. Ortadoğu’da meydana gelen olayları ibretle seyretmek ve düşünmek lâzım.
Dikkat edilecek olursa, önce halkları birbirine kırdırılan, sonra sivil-asker demeden üzerlerine bombalar yağdırılarak yönetimleri değiştirilen ülkelerin hepsi de Ortadoğu’da ve hepsi de bir zamanlar MEMALİK-İ OSMANİYE olarak bilinen ülkelerdir. Irak’la başlayan süreç Yemen, Mısır, Tunus, Libya, Suriye zinciri şeklinde uzayıp gitmektedir. Bugün bütün bu ülkelerde savaş durumu vardır. Kudüs, İsrail’in işgali altındadır.
Donald Trump sözün tam anlamıyla bir psikopattır. Allah korusun üçüncü dünya savaşına bile yol açabilir. Dedesi kadın satıcısı, kendisi kumarhane işletmecisi olarak zenginleşmiş biri olan Trump’un en belirgin özelliği ise İslâm düşmanı olmasıdır. Gerçi bütün ABD Başkanları İslâm dinine düşmandırlar ama Trump bunların en eşeddidir.
Trump’un aile fertleri içinde çok sayıda Yahudi kökenli olanlar vardır. Trump’lar evlilik yoluyla Yahudilerle adeta iç-içe bir aile konumundadırlar.
Trump’ın üç defa evlenip, üç defa boşanmış olması da, ne mene bir varlık olduğunu göstermek açısından önemli bir kriter olsa gerek. Eşi, Melania Turump bile ondan öyle nefret ediyor olmalı ki, Başkan olduğu dönemlerde gerçekleşen resmi törenlerde elini tutmamak için nasıl davrandığını televizyonlardan izlemişsinizdir.
İşte bu Trump 6 Aralık 2017 tarihinde yaptığı bir basın toplantısında Kudüs’ü İsrail’in resmi başkenti olarak kabul ettiğini belirterek Tel Aviv’deki ABD büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınacağını açıklamış ve bilahare bunu gerçekleştirmişti.
İslam dininin Kâbe’den önceki ilk kıblegâhı olmak yanında, Mi’raç mucizesi açısından da büyük önem arzeden Kudüs’ün mevcut durumu Müslümanlar açısından yürek dağlayıcıdır.
Yahudiler açısından Kudüs’ün kutsal olması, kendilerinin tabi oldukları Peygamberler Şehri olması açısındandır. Hazret-i Davut’tan itibaren İsrailoğullarının Peygamberleri Kudüs’te ikamet etmişlerdir.
Hıristiyanlar da, Hazret-i İsa’nın dünyaya geldiği ve inançlarına göre çarmıha gerildiği Şehir olması açısından Kudüs’ü kutsal kabul ederler.
Trump, 6 Aralık 2017 tarihinde açıkladığı Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıma kararını 14 Mayıs 2018 günü, ABD Büyükelçiliğini bu Kutsal şehre taşıyarak perçinlemişti. Tüm İslâm âlemi yanında, Hıristiyanlık âleminin de, genelde ABD’nin bu tutumunu tasvip etmedikleri o dönemlerde verdikleri demeçlerden anlaşılmaktaydı.
Kudüs’ün, İsrail’in Başkenti olarak tanınmasına karşı olanlar arasında Fransa, Almanya, İtalya, İsveç ve İngiltere gibi belli başlı devletler vardır. Bu devletler tarafından yapılan açıklamalarda, “ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması ve ülkenin Tel Aviv’deki büyükelçiliğinin Kudüs’e taşınması kararına katılmıyoruz. Bu karar, Güvenlik Konseyi kararlarıyla uyumlu olmamakla birlikte bölgedeki barış umutları açısından yararsız”dır ifadelerine yer vermişlerdi.
ABD’nin tutumundan en çok memnun olan elbette ki İsrail’dir. O yıllarda da Başbakan olan Binyamin Netanyahu konuyla ilgili olarak yaptığı açıklamada “Başkan Trump’a sonsuza dek minnettar olacağız” ifadelerini kullanırken, diğer devletleri de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımağa davet etmişti.
ABD’nin, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilân etmesinden sonra, Büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma tarihi de gerçekten dikkatleri çekicidir. Tam Ramazan ayının arifesinde böyle bir eylemi gerçekleştirmesi, aslında bütün İslâm âlemine dolaylı bir meydan okumaktı. ABD’nin ve İsrail’in, İslam aleyhtarı eylemlerini kutsal günlere ve gecelere denk getirmesinde bir kasıt yok mu dersiniz.
Evet ve maalesef, İslam dininin mukaddes kabul ettiği üç şehirden biri olan KUDÜS, İsrail’in başkenti yapıldı. İslam âlemi ise gaflet uykusundan bir türlü uyanmıyor, birbirini kırmaya devam ediyor.
İsrail, şimdi de Lübnan’a çengel atmış dourumda. Lübnan’dan sonra sırada İran var. Peki, İran’dan sonra sırada olan kim!!!
YORUMLAR