İstiklal Savaşlarımızın 4 kare as’ı vardır. Bunlar Mustafa Kemal Atatürk, Mustafa İsmet İnönü, Mustafa Fevzi Çakmak ve Kazım Karabekir’dir. Ebediyete İntikalinin yıldönümünde istedik ki, Mustafa Fevzi Çakmak Paşa’yı analım, anımsatalım.
12 Ocak 1876, İstanbul’da doğan Mustafa Fevzi Paşa, 10 Nisan 1950’de İstanbul’da ebediyete intikal etmiştir. Türkiye Cumhuriyetinde Atatürk’ten sonra MAREŞAL rütbesi alan ikinci askerdir. Kıscası, Türkiye’nin Mustafa Kemal Atatürk’ten sonraki ikinci ve son mareşalidir. İlk Millî Savunma Bakanı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Cumhuriyet dönemindeki ilk genelkurmay başkanıdır. Osmanlı İmparatorluğu’nun 3 Şubat 1920 ile 5 Nisan 1920 tarihleri arasındaki Harbiye Nazırı’dır.
Mareşal Fevzi Çakmak, 12 Ocak 1876’da İstanbul Anadolu Kavağı’nda Çakmakoğullarından Topçu Albayı Ali Sırrı ile Hesna Hanım’ın oğlu olarak dünyaya gelmiş, ilk ve orta öğrenimini Kuleli Askerî Lisesi’nde tamamladıktan sonra 29 Nisan 1893’te Harbiye’ye kaydolarak 28 Ocak 1896’da piyade teğmen rütbesiyle mezun olmuştur. Akabinde Mekteb-i Erkân-ı Harbiye’ye girerek okulu 25 Aralık 1898’de kurmay yüzbaşı rütbesiyle bitirmiştir.
Bir süre Erkân-ı Harbiye (Genelkurmay) 4. Şube’de görev yaptıktan sonra 1899’da 3. Ordu’ya bağlı Metroviçe’deki 18. Fırka’nın kurmay heyetinde görevlendirilmiş, Balkanlar’daki Sırp ve Arnavut çetelere karşı verilen mücadeleye katılan ve kısa aralıklarla terfi ederek 1907’de miralaylığa (albay) yükselen Fevzi Çakmak, 1908 yılında İkinci Meşrutiyet ilan edildiğinde 35. Fırka Komutanı ve Taşlıca Mutasarrıfıydı. 1910’da Arnavutluk’ta çıkan ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Kosova Kolordusu’nun kurmay başkanlığına atanmış, 1911’de Trablusgarp Savaşı başlayınca Rumeli’nin savunmasıyla görevli Garp (Vardar) Ordusunun kurmay başkanlığına getirilmiş, Balkan Savaşı (1912-1913) sırasında 21. Yakova Fırka Komutan Vekilliği, 6 Ağustos 1912’de Kosova Kuvay-ı Umumiye Kurmay Başkanlığı ve 29 Ekim 1912’de de Vardar Ordusunda 1. Şube (Harekât Şubesi) Müdürlüğü yapmıştır. Sırp Cephesi’nde bu görevde bulunan Fevzi Paşa’nın başarılı askerî faaliyetlerine rağmen, Garp vilayetlerinde 10 Mayıs 1913’ten itibaren Türk hâkimiyeti sona ermiştir.
1913’te 5. Kolordu Komutanlığına atanan ve Mart 1915’te mirliva (tuğgeneral) rütbesine yükseltilen Fevzi Paşa I. Dünya Savaşlarında Çanakkale, Kafkas ve Suriye cephelerinde savaşmıştır. 1918’de ferikliğe yükselen Fevzi Paşa, V. Kolordu Komutanı olarak 6 Ağustos ve 13 Ağustos 1915 tarihindeki muharebelere katılmıştır. Fevzi Paşa’nın komutasındaki XIII. ve XIV. Tümenler muharebeye katılmamış fakat 21 Temmuz’dan itibaren cepheye gelerek, I. Tümen hariç yıpranmış ve yorulmuş eski tümenleri değiştirmişlerdir. Ayrıca İkinci Ordu tümenlerinin bölgeye (Kereviz Dere-Zığın Dere) gelmeleri üzerine VI. ve VII. Tümenler, Saros Grubu’na gönderilmiştir.
Düşman, Kirte istikametinde yapacağı taarruzlar doğrultusunda Alçıtepe’yi almayı planlamıştı. Fakat Türk direnişi karşısında amacına ulaşamayan düşman kuvvetleri çok fazla ilerleyememiştir. 6 Ağustos’ta düşmanın taarruz ettiği Arıburnu – Conkbayırı Bölgesine gönderilen VIII. ve IV. Tüm. ile yetinmeyen Vehip Paşa, 9 Ağustos’ta Fevzi Paşa’nın komuta ettiği V. Kolordu Komutanlığına bağlı V. ve XIV. Kolorduların son ihtiyatları olan 41. ve 28. Alayları da bu bölgeye gönderilmiş, Bölgeye gönderilen bu iki alay Conkbayırı’nın düşmanın eline geçmemesine ve Albay Mustafa Kemal Bey’in 10 Ağustos tarihinde Conkbayırı taarruzuna yardımcı olmuştur. Mustafa Kemal Bey’in rahatsızlığı nedeniyle 10 Aralık 1915’te Fevzi Paşa 5. Kolordu Komutanlığı kendisinde kalmak üzere, ek görev olarak Anafartalar Grubu Komutan Vekilliğine görevlendirilmiş, bu muharebelerde V. Kolordu Komutanı olarak görev alan Fevzi Paşa komutasındaki XIII. Tüm. 21 Ekim 1915’te Keşan’a hareket etti. XIV. Tümen ise 12 Ocak 1916’da bölgeden ayrılmıştır.
Mondros Mütarekesi imzalandığında sağlık nedenleri sebebiyle İstanbul’da bulunan Fevzi Paşa 24 Aralık 1918’den 14 Mayıs 1919’a kadar ferik rütbesiyle Osmanlı Devleti’nin Erkân-ı Harbiye Reisliği (bugünkü Genelkurmay Başkanlığı) görevinde bulunmuş, 1. Ordu Müfettişliği, Askerî Şûra üyeliği, Ali Rıza Paşa ve Salih Hulusi Paşa hükûmetlerinde Harbiye Nazırlığı (Millî Savunma Bakanı) (Şubat – Nisan 1920) yapmıştır. Harbiye Nazırlığı sırasında Anadolu’daki millî kurtuluş hareketine silah ve cephane gönderilmesini kolaylaştırıcı bir tutum izleyen Fevzi Paşa İstanbul’un İtilaf Devletleri tarafından resmen işgalinin (16 Mart 1920) ardından Anadolu’ya geçmeye karar vererek, 27 Nisan 1920’de Ankara’ya gitmiştir. İstasyonda Mustafa Kemal Paşa tarafından törenle karşılanan, birinci dönem TBMM’ye Kozan milletvekili olarak katılan, 26 Mayıs 1920’de İstanbul Hükûmeti tarafından ulusal hareketin önderlerinden biri olarak rütbesinin kaldırılmasına, nişanlarının geri alınmasına ve idamına karar verilen Fevzi Paşa 3 Mayıs 1920’de Millî Müdafaa Vekilliği’ne (Millî Savunma Bakanlığı) getirilmiştir. 24 Ocak 1921’de Mustafa Kemal Paşa’nın İcra Vekilleri Heyeti Reisliği’nden ayrılması üzerine, Millî Müdafaa Vekilliği üzerinde kalmak kaydıyla İcra Vekilleri Heyeti Reisliği’ni (Başbakanlık) de üstlenen Fevzi Paşa, İkinci İnönü Muharebesi’nin zaferle neticelenmesinin ardından 3 Nisan 1921’de rütbesi TBMM kararıyla birinci ferîk-i evvelliğe (korgeneral) yükseltilmiş, Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekili ve Garp Cephesi Kumandanı Mirliva İsmet Paşa’nın cephede olması ve Ankara’ya sürekli gelememesi sebebiyle mevcut görevleri uhdesinde kalmak üzere 3 Ağustos 1921’de Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Vekilliği görevine getirilmiştir. Sakarya Meydan Muharebesi sırasında Büyük Millet Meclisi Reisi ve Başkumandan Mustafa Kemal Paşa ile birlikte bizzat cephede harekâtı yöneten Fevzi Paşa, 14 Ocak 1922’de Millî Müdafaa vekilliği, 9 Temmuz 1922’de İcra Vekilleri Heyeti Reisliği görevlerinden ayrılarak Genelkurmay Başkanı olarak Büyük Taarruz’un askerî planlarını hazırlamış, zaferle sonuçlanan Dumlupınar Meydan Muharebesi’nin (30 Ağustos 1922) ardından 31 Ağustos’ta rütbesi Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın tavsiyesi üzerine TBMM tarafından Müşirliğe (Mareşal) terfi ettirilmiştir.
“Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekilliği”nin kaldırılmasıyla 30 Ekim 1924’e kadar TBMM’de Kozan milletvekilliği görevine devam eden Fevzi Paşa, Mustafa Kemal Paşa’nın askerlik yapanların siyasete karışmamaları gerektiğine dair talimatından sonra, 31 Ekim 1924’te askerlik görevini, siyasete tercih ederek Kozan milletvekilliğinden istifa etmiş, Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisliği görevini 23 yıl yaptıktan sonra 12 Ocak 1944’te 68 yaşında Askerî ve Mülkî Tekaüt Yasası’na göre Tahdit-i Sin yani yaş haddinden dolayı emekliye sevk edilmiştir.
1946 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden bağımsız aday olarak TBMM’de VIII. Dönem İstanbul Milletvekili seçilen Fevzi Paşa, 6 Ağustos 1946’da yani 22 sene sonra tekrar Meclise katılarak İsmet İnönü’ye karşı Demokrat Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı olmuş, Demokrat Parti Genel Başkanı Celâl Bayar’ın dönemin Cumhurbaşkanı’nın demokratik seçimlere izin vermesi için söylediği “Devr-i Sabık yaratmayacağız” (yani iktidara geldikten sonra yapılan yanlışların ve yolsuzlukların hesabını sormayacağız) demesinden sonra partisinden istifa ederek, 19 Temmuz 1948’de Osman Bölükbaşı ile birlikte Millet Partisi’nin kurucu üyeleri arasında yer alarak Partinin fahri başkanı olmuştur.
1950 seçimde Millet Partisi’nin adayı oldu ama seçimden birkaç gün evvel 10 Nisan tarihinde İstanbul’daki Teşvikiye Sağlık Yurdu’nda öldü. Ölümünün ertesi günü gazeteler kara başlıkla çıktı ama radyoda müzik yayınının devam etmesi üzerine radyolar şiddetle protesto edildi. Halk, bilhassa Irak ve Suriye radyoları matem marşları çalarak, acılarını paylaştıkları halde Türk radyosunun ilgisiz kalmasına kızıyordu. Radyoevinin önünde gençlerle polis arasında çarpışmalar oldu, jandarmalar hava yıldırma ateşi açtı. Taksim Gazinosu ve birçok sinemaların camları kırıldı. Şehir Tiyatrosu zorla kapatıldı. Müzikli yayına karşı çıkan; Millî Türk Talebe Birliği, Türk Gençlik Teşkilatı ve Türk Kültür Ocağı, Basın ve Yayın Genel Müdürlüğüne telgraf çekerek olayı protesto etmiş, ertesi gün, cenazesi Eyüp Sultan Camii’nden kaldırılırken, cenaze namazında yüz binlerce vatandaş katılmış, ancak hazırlanan cenaze merasim programını halk durdurdu, tabutun top arabasına konulmasına meydan bırakılmadı, halk tarafından taşındı. Bazı tahrikçiler de olaya karışınca, bir aralık ortalıkta dehşet verici karışıklıklar aldı, yürüdü ve cenazeye bir irtica hareketi havası vermek isteyenler oldu. Hadise çıkardıklarından dolayı sonradan tutuklanan yüz kişi arasında yalnız o beş öğrenci görüldüğü bulundu. Mareşal Çakmak Eyüp Sultan Mezarlığı’ndaki aile mezarlığına kızının yanına defnedilmiştir ve ailesinin isteğiyle Ankara’daki Devlet Mezarlığı’na nakledilmemiştir.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun…