Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fatih ARITÜRK
Fatih ARITÜRK

Millet ve Vekilleri!!!

Türkiye’de en düşük emekli maaşı 14 bin 469 TL. Asgari ücret 22 bin 104 TL. En düşük memur maaşı ise 43 bin 726 TL.

Peki, Milletvekili maaşı ve milletvekili emeklisinin aldığı maaş ne kadar.  Milletvekili maaşı 196 bin 775 TL. Milletvekili emeklisinin maaşı123 bin 759 TL:

TBMM’nde görev yapan milletvekillerinden 300’e yakını hem emekli, hem normal maaşlarını birlikte alıyorlar. Yani iki maaşın toplamı 320 bin TL. Bunlardan Meclis Başkanlığı veya bakanlık yapmış olanların durumları daha da ballı.

Gerçeğin bu olmasına karşılık, yine de bazı milletvekillerinin utanmadan, sıkılmadan maaşlarının yetersizliğinden şikayetçi oldukları bir gerçek! Hatta, evlerine et alamadıklarını bile iddia edenler var. Doğrudur, evlerine neden et alsınlar ki! Meclis bütçesinden süspanse edilen meclis lokantasında neredeyse bedava sayılabilecek etli yemekleri yemek varken! Hatta isterse maaile gider yerler. Hanımları da yemek yapmak, bulaşık yıkamak derdinden kurtulmuş olurlar!

Milletvekiline bol kepçe maaş verilirken, milletin memuruna, işçisine, emeklisine verilen nedir. İnsaf edin. İntibak yasası çıkaracağız diye yıllardan beri emeklilere ümit veriyorsunuz, bir türlü çıkarmıyorsunuz, ama kendinize olunca bir çırpıda hallediveriyorsunuz!

Milletvekilleri, kendi maaşlarını kendileri arttırıyorlar. Ölçü, tartı onların ellerinde. Kendilerine bol kepçe, vatandaşa çay kaşığıyla veriyorlar! İşte millet  ve işte milletin vekilleri!!!

(YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL!)

Zaman, namaz ehlinin, şeyhlerin, mollaların, hacı-hoca ve dini bütün geçinenlerin zamanı! Gerçekten böyle olanlara ve ALLAH RIZASI için eskiden beri böyle yaşayanlara elbette ki hürmetimiz, muhabbetimiz vardır. Amma, sonradan yetmelere ve mevcut ortamdan kendilerine pay çıkarmak isteyenlere  karşıyız. Hazret-i Mevlana’nın “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” özdeyişini rehber etmek lazım. Maalesef, “Zaman bunu gerektiriyor!” denilerek oldukları gibi görünmeyenler var.

Toplumlar ne çekmişlerse hep “olduğu gibi görünmeyen ve göründüğü gibi olmayanlardan” çekmiştir. Bu konuyla ilgili bir anekdotla yazımızı noktalayacağız:

Peygamber olmak yanında Dünya hayatında da sultanlıkla sınanan ve bütün varlıkların dillerini bilmek gibi bir hünerle tezyin edilmiş olan Hazret-i Süleyman (Peygamberimize, O’na ve cümle peygamberlere salat ve selâm olsun)  döneminde bir LEYLEK huzuruna girerek  meclisinde bulunan bir sofuyu işaret etmiş ve bu sakallı kişi tarafından bacağının kırdığını şikâyet ederek adalet istediğini söylemiş!

Bunun üzerine Hazret-i Süleyman:

-Şikâyetinin gerçek olduğu tahakkuk ederse, kısas olarak ayağını kıran kişinin ayağını kırarız buyurmuş.

Leylek itiraz etmiş ve yaşadıklarını özetleyerek:

-Çayırlıkta geziniyordum. Bu sofu geldi. Elindeki bastonu sallıyordu. “Bana bir şey yapmaz. Neticede Sakalı Sofu adam” dedim, kaçmadım. Ama bir baktım ki, bastonunu fırlattı. Ayağımı kırdı. Şimdi, ayağını kırmak yerine sakalını kestirin ve bir daha da sakal bırakmasını yasaklayın ki Ben sakalına kandım, başkaları kanmasın!

Evet, kıssada olduğu gibi, her gördüğümüz sakallıya kanmayalım…

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER