Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Fatih ARITÜRK
Fatih ARITÜRK

MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ (20 TEMMUZ 1936) VE ATATÜRK!

Emekli 103 Amiralin MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ ile ilgili kaleme aldıkları basın açıklaması nedeniyle DARBEYE TEŞEBBÜS suçlamasıyla nezarete alınıp haklarında soruşturma açıldığı dönem zihinlerimizde tazeliğini koruyor. Tek amaçları, Montrö Boğazlar Sözleşmesinin Türkiye Cumhuriyeti açısından ne kadar önemli olduğuna vurgu yaparak dikkatleri çekmek olan emekli amiraller, gerçekte, üzerlerine düşen tarihi bir görevi ifa etmişlerdi. Çünkü, MONTRÖ BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİNİN ÜLKEMİZ AÇISINDAN NE KADAR ÖNEMLİ OLDUĞUNU ONLAR KADAR BİLEN YOKTUR. ZİRA, YILLARCA VE FİİLEN BU İŞİN TAKİPÇİLERİ OLMUŞLARDIR.

Sarıklı-Cübbeli amiralle ilgili görüşlerine de katılmamak mümkün değildir. FETÖ’NÜN SARIKLI VE CÜBBELİ GENERALLERİNİN(!) bu ülkede darbe yapmak teşebbüsünde bulunduklarını, bunun sonucu olarak çok sayıda şehitler ve gaziler verildiğini asla unutmayalım. Bu açıdan FETÖ’NÜN YERİNİ, METÖCÜLERİN ALMALARINA ASLA MÜSAAEDE EDİLMELEDİR. Bu konuda etkililerin ve yetkililerin dikkatlerini çekmek asla suç değildir. FETÖ ÖRNEĞİ ORTADADIR!

Amirallerin Montrö bildirisi davasında karar açıklanmış, mahkeme, 103 emekli amiral hakkında “suçun yasal unsurlarının oluşmadığı” gerekçesiyle beraat kararı vermişti.

Gelelim, Montrö Sözleşmesinin ülkemiz açısından önemine. Boğazlar sözleşmesinin imzalandığı tarihte yayınlanan gazeteler incelendiğinde MONTRÖ SÖZLEŞMESİ  ile bağazların anahtarının alındığına vurgu yapılmaktadır ki, bu sözleşme incelendiğinde gerçekten de bunun böyle olduğu anlaşılmaktadır. Montrü’yü tartışmaya açmak gibi bir tavır sergilemek ve (daha iyisini yapacağız) gibi afaki sözlerle konuyu gündeme getirmek bile büyük bir tehlikedir.

Montrö Boğazlar Sözleşmesinin imzalanmasının görüşmeleri devam ederken, Mustafa Kemal Atatürk’ün yayınlattığı bir makale vardır ki gerçekten çok önemlidir.

İsviçre’nin Montreux (Montrö) kentinde, 20 Temmuz 1936’da imzalanan ve 9 Kasım 1936’da yürürlüğe giren Montrö Boğazlar Sözleşmesi henüz sıcakken ve taraflar gerginken Atatürk, 10 Temmuz 1936 tarihli Cumhuriyet gazetesinde Yunus Nadi mahlasıyla bir yazı kaleme almış ve bu yazıda aynen şunları yazmıştır:

“Boğazlar ve boğaz suları Türkün tam hakimiyet ve istiklâlinin ifadesidir. Biz Türkler, boğazlar rejiminin Türkiye emniyeti için zamanla teşkil ettiği tehlikenin endişe ve heyecanlarını yaşadık. Kuvvetlerimizin derhal bu endişeleri bertaraf edecek tertib ve tedbir almağa müsaid olduğunda cihanın şüphesi yoktur. Buna rağmen istedik ki bizim doğru görüşümüzü doğru gördüğünü zannettiğimiz bütün medenî âlemin tetkik ve mütaleasına arzedelim, ve onlar bizimle beraber, bizimle müştereken hakikati görmüş olduklarını ifade etsinler.

Biz bu tarzı hareketi öteden beri dünyaca tanınmış olan sulhseverlik politikamızın çok samimi bir icabı olarak düşündük; ve gene düşündük ki eğer cihanda medenî camialar sulh severseler -ki bunun böyle olduğunu hâlâ büyük saffetle kabul etmekteyiz- derhal bizim hüsnüniyetle dolu tezimizi kabul ve onu biran evvel tasdik edecekler ve mer’iyet mevkiine koyacaklardır.

Acaba aldandık mı? Türk efkârı umumiyesi bunu asla zannetmiyor. Çünkü Türk efkârı umumiyesi mukadderatını tevdi ettiği cumhuriyet hükümetinin bu kadar bönlük edeceğini asla kabul etmemiştir ve etmez. Hakikati halde Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, meclisi, Türkiye Cumhuriyeti devlet reisi hiçbir vakit öyle bir sıfatla tavsif olunmamıştır ve olunamaz.

Eğer boğazlar meselesinde Türkiye’nin bu temiz ve insanî hareketi, olduğu temizliğinde, kabul olunmakla beraber onun bu temiz kalbliliği göstermiş olmasından dolayı alâkadarlardan herhangi biri ve diğerleri tarafından mantık oyunlar ile istifadeye teşebbüs şemmesi olursa bunu Türk Milletinin anlamamasına imkân yoktur. Bu takdirde dünya bilmelidir ki Türk milletinin şüpheli gördüğü bir işi Türkiye Cumhuriyeti hükümeti yapamaz.

Boğazlar meselesinde dostlarımıza açık sözümüz şudur: Türk Milletinin, Türk vatanının tam emniyeti tedbirleri -ki bunlar hiçbir dost devleti ve hatta hiçbir devleti mutazarrır etmez- hakkile tahakkuk ettirilmedikçe yapılacak herhangi bir rejimin Türk Milletime kabule lâyık görülemeyeceğine şimdiden inanmalıdır.

Türk Milleti boğazlar meselesinde düşündüklerini şöyle hulâsa eder:

  1. Boğazlar ve boğazlar suları Türkün tam hâkimiyet ve istiklâlinin ifadesidir. Orada yalnız Türk hâkimiyeti, kayıdsız ve şartsız, caridir ve cari olacaktır. fakat,
  2. Türkiye o kadar modern zihniyette içtimai bir heyettir ki medeni, insani ve ticari âleme kapılarımızı kapalı tutmak gibi bir düşünceden uzak ve yüksektir.
  3. Ancak Türkiyenin bu ulüvvü insaniyetinin tanınmış olduğunu görmek isteriz ve tanıyanların bunu bir formülle ifade eylemelerine intizar eyleriz.

Yoksa:

  1. Türkiye’nin evinin, hariminin kapıları olan boğazlardan her istiyen istediği gibi geçebilmek hakkının istihsali yoluna giderse işte o zaman boğazlar meselesi tam hallolunmuştur.

Şu şekilde:

  1. Bu takdirde Türk der ki: kapılarım kapalıdır. istediğime istediğim gibi açarım, ve bana muktedirim.

***

Montrö Sözleşmesinin, Türkiye açısından ne kadar önemli olduğunu bizzat ATÜTÜRK tarafından kaleme alındığı belirtilen makaleyi sunarak vurgulamak istedik. Dileriz ki, bu sözleşme bir daha asla gündeme getirilmez ve kazanılmış haklardan taviz yolu açılmaz!

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER