Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Dicle Elektirik Reklam
Cüneyt ARITÜRK
Cüneyt ARITÜRK

MUSTAFA KEMAL PAŞA VEYA (EN BÜYÜK GAZİ)

19 Eylül günleri 1983 yılından buyana (GAZİLER GÜNÜ) olarak kutlanır. Bugünün GAZİLER GÜNÜ olarak tespit edilmesinin sebebi ise 1921 yılında Sakarya Meydan Muharebesinin kazanmasının ardından Meclis-i Mebusan (TBMM) tarafından Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’ya (ATATÜRK) GAZİLİK VE MÜŞİRLİK (MAREŞAL) rütbelerinin verilmesinden kaynaklanmaktadır.

Gazilik, Başkomutanlık gibi makamlar, öyle masa başında oturmakla elde edilmez. Bunların ikisi de cephelerde elde edilecek ki bir anlamı, bir manası olsun. Anayasa maddesiyle Başkomutan olunsa ne yazar!, Biz yerli Siirtlilerin tabiriyle (SÜMMA TEDARİK!) olarak nitelendirmek gerekir!

19 Eylül Tarihinin (GAZİLER GÜNÜ) olarak tespit edilmesinin önemli bir sebebi vardır.  Çünkü o yılların deyimiyle Meclis-i Mebusanda Mustafa Kemal’e (ATATÜRK) Gazilik ve Müşirlik rütbelerinin verilmesi oy birliğiyle kararlaştırılmıştır. Peki, Gazi Meclis, Mustafa Kemal’e neden GAZİLİK ve MÜŞİRLİK (MAREŞAL) rütbesi vermek gereğini duydu. Önemli olan budur. Öyle, dalkavukluk olsun diye değil, cephelerde ANASININ AKSÜTÜ GİBİ HAK ETTİĞİ İÇİN VERMİŞTİR.

Mustafa Kemal’in “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça terk olunamaz” emrinden sonra  Başkomutanlığında büyük bir zafer elde edilmişti. İşte bu sebeple Mustafa Kemal Atatürk’e Mareşal ve Gazilik unvanı verilmiştir.

Dolayısıyla Mustafa Kemal, Mareşallik ve Gazilik unvanlarını anasının ak sütü gibi cephede savaşarak helâl bir şekilde elde etmiştir. Öyle masa başında değil.

Bu millet, şehitlerin ve gazilerin kanları pahasına kurulmuştur. Türkiye Cumhuriyetinin harcında şehitlerimizin ve gazilerimizin kutsal kanları vardır. Bunun için, yaşadığımız toprakların ne kadar mübarek olduğunu bilelim.

Hem, şairin söylediği gibi:

Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,

Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır

Dolayısıyla biz bu cennet vatanı, GAZİLERİMİZİN VE ŞEHİTLERİMİZİN MÜBAREK KANLARINA BORÇLUYUZ.

Gerilere dönelim ve bu tarihi gerçeği sorgulayalım. Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişi olarak Erzurum’dayken, Padişahla ters düştüğü için görevinden alınmış, Erzurum’da Kolordu Komutanı olarak görev başında bulunan Kazım Karabekir Paşa’ya tutuklatılması için emir verilmişti. Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklamak emrini alan Karabekir Paşa ise istenilenin tam tersini yapmış, (Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam!) diyerek Mustafa Kemal Paşa’nın emrine girmişti.

Ardından,  Erzurum Kongresi’nin düzenlenebilmesi için büyük gayret göstermiş ve askeri güvenliği sağlamıştı. Ancak, Mustafa Kemal Paşa görevinden alındığı için resmi sıfatı olmayan bir sivil olarak kurtuluş savaşını yürütmeğe devam etmiştir.

Sakarya Meydan Savaşı öncesinde Mustafa Kemal’e, Millet Meclisi, 5 Ağustos 1921’de ”Başkomutanlık” unvanını verdi. Savaşın, 13 Eylül’de kazanılmasının ardından, ”Garp Cephesi Komutanı” İsmet (İnönü) Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, cepheden, ”Edirne Mebusu İsmet ve Kozan Mebusu Fevzi” imzalarıyla Meclis’e 15-16 Eylül 1921’de gönderdikleri tarihi önergeyle, MUSTAFA KEMAL’E ”MÜŞİRLİK” rütbesi ile ”GAZİLİK” UNVANI ”TEVCİHİNİ” önerdiler. Önergede şöyle deniliyordu:

“Bizzat muharebe meydanındaki tedbiriyle  muzafferiyetin amil ve müessiri olmuş Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine  müşirlik rütbesi ile gazilik unvanı tevcihini teklif ve istirham ederiz. Büyük Millet Meclisi’nin bu teveccühünün milletimiz tarafından doğrudan doğruya  bütün orduya müteveccih bir eser-i takdir ve taltif olacağı kanaatinde bulunduğumuzu arz eyleriz.”

Teklifi yapanlar, Kurtuluş Savaşlarının büyük kumandanları arasında yer alan İsmet ve Fevzi Paşalar olunca, önemi kat-kat artmaktadır. Çünkü onlar da birer kahraman! Ancak Gazilik ve Müşirlik mertebesine kendilerini değil, Mustafa Kemal Paşa’yı lâyık görüyorlar. İşin içinde haset yok, riya yok! Hakkı, teslim etmek var!

Meclis’in kanunla bu önergeyi kabul etmesiyle ”Mareşal” rütbesi ve ”Gazi” unvanı verilen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Meclis’te şöyle bir teşekkür konuşması yapar:

”… Kazanılan bu başarı, Yüksek Heyetinizin iradesiyle kuvvet bulan ordumuzun iradesi sayesinde, düşman ordusunun iradesinin  kırılması suretiyle belirmiştir. Bu sebeple ödüllendirişinizin gerçek muhatabı yine ordumuzdur.” 

Mustafa Kemal, 20 Eylül 1921’de orduya yayımladığı bildiride ise şunları söyler:

”…Zaferden dolayı sizin kahramanlıklarınızla, sizin gösterdiğiniz nihayetsiz fedakârlıklar pahasına kazanılan bu büyük muzafferiyetlerin millet tarafından takdirini gösteren bu rütbe ve unvanı, ancak size mal ederek bütün askerlik hayatımın en büyük iftihar sermayesi olarak taşıyacağım.”

Biz ATATÜRK’Ü de, Şanlı Ordumuzu da,  şehitlerimizi ve gazilerimizi de yürekten seviyoruz. Ordumuzu “PEYGAMBER OCAĞI” olarak biliyoruz. Askerimizin adı “MEHMETÇİKTİR” Bu adı Hazret-i MUHAMMED’İN (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) adından almıştır. Bunu çok iyi biliyoruz ve bunun bilincindeyiz.

Ordumuza, şehitlerimize gazilerimize dil uzatanları, her vesile ile karalamaya çalışanları hiç mi, hiç sevmiyoruz. Şayet, bugün Türkiye Cumhuriyeti varsa, dinimizi özgürce ifa edebiliyorsak, günün beş vaktinde minarelerimizden ezan sesleri yükseliyorsa, camilerde namaz kılınıyorsa, bunu, Kahraman Ordumuzun gazilerine ve şehitlerine borçlu olduğumuzu biliyoruz.

Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı, ŞANLI ORDUMUZDUR. Bunu bildiğimiz için yıkıcı, bölücü eylemler, bize sivrisinek vızıltısı gibi gelmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalmasının da KAHRAMAN ORDUMUZLA, ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ sayesinde olacağına inanıyoruz.

Biz ATATÜRK’Ü de, Şanlı Ordumuzu da,  şehitlerimizi ve gazilerimizi de yürekten seviyoruz. Ordumuzu “PEYGAMBER OCAĞI” olarak biliyoruz. Askerimizin adı “MEHMETÇİKTİR” Bu adı Hazret-i MUHAMMED’İN (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) adından almıştır. Bunu çok iyi biliyoruz ve bunun bilincindeyiz.

Ordumuza, şehitlerimize gazilerimize dil uzatanları, her vesile ile karalamaya çalışanları hiç mi, hiç sevmiyoruz. Şayet, bugün Türkiye Cumhuriyeti varsa, dinimizi özgürce ifa edebiliyorsak, günün beş vaktinde minarelerimizden ezan sesleri yükseliyorsa, camilerde namaz kılınıyorsa, bunu, Kahraman Ordumuzun gazilerine ve şehitlerine borçlu olduğumuzu biliyoruz.

Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı, ŞANLI ORDUMUZDUR. Bunu bildiğimiz için yıkıcı, bölücü eylemler, bize sivrisinek vızıltısı gibi gelmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalmasının da KAHRAMAN ORDUMUZLA, ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ sayesinde olacağına inanıyoruz.

Bu düşünceler içinde haykırarak diyoruz ki: Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın Türkiye Cumhuriyetinin varlığını korumak ve kollamakla görevli Şanlı Türk Ordusu! RAHMET VE MİNNET SANA EN BÜYÜK GAZİ VE EBEDİ BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!

Başta Mustafa Kemal ATATÜRK ve silah arkadaşları olmak üzere bütün şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz ruhları şad, MEKÂNLARI CENNET OLSUN!

YORUMLAR

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER