Ana Sayfa Arama Video Yazarlar
Üyelik
Üye Girişi
Yayın/Gazete
Yayınlar
Kategoriler
Servisler
Nöbetçi Eczaneler Sayfası Nöbetçi Eczaneler Hava Durumu Namaz Vakitleri Gazeteler Puan Durumu
WhatsApp
Sosyal Medya
Uygulamamızı İndir
Ahmet ARITÜRK
Ahmet ARITÜRK

NAS İSE NAS!

*Anayasa Mahkemesini tanımıyorum ve kararlarına saygı duymuyorum.

*Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini tanımıyorum ve kararlarını uygulamıyorum.

Bu söylemler kime ait. Elbette ki biliyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini tanımayan birinden adaleti beklemek mantıklı olur mu! Askerler, darbe yaptıklarında anayasayı rafa kaldırırlardı. Ha darbe yapmış, anayasayı rafa kaldırmışsın, ha da, (Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımıyorum, saygı da duymuyorum) demişsin. BU İKİSİ ARASINDA NE FARK VAR.

Anayasa Mahkemesine söz geçirmen mümkün de, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine nasıl söz geçireceksin. Onun başkanını, üyelerini sen atamadığına göre…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararını tanımıyorum demek için, Avrupa Birliğinden çıkmak gerekir. Hem içinde, hem dışında durmak olmaz. Ya içindesin, ya dışındasın. İçindeysen, hükümlerine uyacaksın!

Anayasa Mahkemesinin kararlarını tanımayacaksın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesini takmayacaksın. Peki, hükmü neye göre vereceksin, NASA göre mi! NAS’IN ilk emri ADALETTİR, ADİL OLMAKTIR. (ALLAH ADALETLİ OLMANIZI EMREDER) mealindeki kesin emir Cuma günleri hutbelerinin olmazsa olmazı hükmündedir. Bu yüzden de (DEVLETİN DİNİ ADALETTİR) buyurulmuştur. NAS’A dayalı karar verilecekse, Diyanet İşleri başkanlığı Fetva Kurulundan görüş istenmesi gerekir. Öyle kararlar varsa, açıklayın da içimiz rahat etsin! NAS’A uymanın da kuralları vardır. Kişi, kendi kafasına göre NASA dayalı hükümler veremez!

Bari, Diyanet İşleri Başkanlığına, Şeyhül İslam yetkisi verelim, ŞERİAT HÜKÜMLERİYLE YÖNELTİLDİĞİMİZİ BİLEREK, NAS İSE NAS BAŞIMIZ GÖZÜMÜZ ÜZERİNE DİYELİM!  

HÜSEYİNLERİN Mİ, YEZİTLERİN Mİ YANINDA YER ALACAĞIZ!

Dünya kurulduğundan beri HÜSEYİNLER ve YEZİTLER vardır. Hüseyinler, masumiyetin; Yezitler, zulmün temsilcileridir. Nemrutlara karşı İbrahimler, Firavunlara karşı Musalar, Harunlara karşı, Karunlar eksik olmamıştır. Bunlar dün de vardı, bugün de var, anlaşılan o ki, yarın da var olacaklar.

Ezilen, hakları sömürülen, ikinci-üçüncü sınıf muamelesine tabi olan HÜSEYİNLER hep rahmet ve minnetle anılırlarken. YEZİTLER ise lanetle yadedilirler. Müslümanlar olarak şöyle bir çevremize bakalım MUHAMMED, ALİ, HASAN, HÜSEYİN isimlerinin ne kadar yaygın olduğunu göreceğiz. Oysa çocuklarına (YEZİT) adını veren hiçbir Müslüman aile yoktur.

Yezit, zulüm kokan bir unvan gibi algılanır. Kötü olarak tarif edilmek istenen birileri için (NE YEZİT’TİR BİLMEZSİN) tabiri kullanılır.

Şunu da bilmeliyiz ki adları AHMET, MEMET, RECEP, ŞABAN, TAHA, YASİN olsa bile, yapıları itibarıyla YEZİTLERİ aratmayanlar vardır. Her zalim, bir YEZİT’TİR! Haksız mal iktisap etmiş, milyar dolarlar edinmiş kişinin adı HARUN da olsa, gerçekte KARUN’DUR.

Recep ayı içindeyken, gerçek HÜSEYİNLER kimdir, gerçek YEZİTLER kimdir tanımakta yarar var. Hele-hele adları HÜSEYİN olup da, icraatları YEZİT gibi olanlar en tehlikeli olanlardır. Asıl onlardan korkmak ve korunmak gereklidir. İnsanlara zulmeden kişilerin adları ne olursa olsun gerçekte birer YEZİTTİRLER. Devletin parasını yağmalayarak zengin olanların adları HARUN bile olsa, amelleri itibarıyla birer KARUN’DURLAR.

Etrafımıza dikkatlice bakalım. Gerçek HÜSEYİNLERİ, YEZİTLERDEN; GERÇEK HARUNLARI, KARUNLARDAN; GERÇEK MUSALARI, FİRAVUNLARDAN; GERÇEK İBRAHİMLERİ, NEMRUTLARDAN AYIRALIM!

Dinimizce mübarek kabul edilen Recep ayı içindeyiz. Bilindiği gibi Recep ayı Eşhur-ul Hurum olarak tanımlanan HARAM AYLARDANDIR.

Günümüz Türkiye’sinde de mağdur, mazlum ve masum Hüseyinler yanında; zalim, zorba ve haksızlıklarla anılan Yezitler bulunmaktadır.

Merhum Başbakanlardan Bülent Ecevit’in ve o dönem Ecevitçilerin yaygın olarak kullandıkları bir spot vardı. (Ne ezilen, ne ezen, insanca, hakça bir düzen!) şeklindeki bu deyim, aslında, Hüseyinleri çağrıştıran, Yezitlere karşı bir başkaldırının ifadesiydi. Ancak ve maalesef ne o zaman, ne başka bir zaman ezilenin ve ezenin olmadığı, insanca, hakça bir düzen yaşanmadı! Zaman-zaman bazı idareciler Hüseyni gibi davransalar da, genelde Yezitler hep ağırlıklı oldu. Onlar da, yönettikleri toplumları ezerek mazlumlar, masumlar ve mağdurlar yarattılar!

Diyeceğimiz şu ki, isim değişse bile her devirde ve her zaman için mağdur olarak yaşamlarını yitiren Hüseyinler ve şahsi menfaatleri için Hüseyinlerin canlarına kastedin Yezitler hep olmuştur, olmaya da devam edecektir. Bu konuda, bizim yapabileceğimiz, mümkün mertebe Hüseyinlerin yanında yer almak ve Yezitlere karşı mücadele etmektir. Toplumların huzura ve sükûnete kavuşmaları için Yezitlerin sayılarının mümkün mertebe düşürülmesi gereklidir. Bunu unutmayalım.

Ve tabii, Şehit olmak pahansa da olsa, Yezitlere karşı, birer Hüseyin kesilmemiz gerekeceğini vurgulayalım…

Hem unutmayalım, “zalimin zulmü varsa, mazlumun Allah’ı var!”

YÜCE ALLAH BİZLERİ, HÜSEYİNLERE TABİ OLANLARDAN VE YEZİTLERE BAŞ KALDIRANLARDAN EYLESİN. AMİN…

TAŞLAMALAR

ŞEYHÜLİSLAM MISIN SEN

(NAS) DİYE TUTTURURSUN

“ALLAH’IN EMRİ BUDUR”

DİYEREK YUTTURURSUN

BARİ ŞEYHÜLİSLAMLIK

MAKAMI İHDAS EDİN

BİR BEŞİNCİ MEZHEBİ

KURUN DA ÖYLE GELİN

ŞERİAT DA, KANUN DA

ADALETİ AMİRDİR

OLMAYAN ADALETİN

SORUMLUSU EMİRDİR

EMİR ADİL OLMAZSA

ARTIK TUZ DA KOKMUŞ BİL

TUZUN KOKTUĞU YERDE

ADALET OL.UR SEFİL

YAZARLAR
TÜMÜ

SON HABERLER