SORU: Eşkıya KOÇERO kimdir, hangi dönemlerde ve neden meşhur olmuştur. Bize kısaca Koçero’dan bahsedebilir misiniz? Ayrıca Koçero üzerine yazdığınız şiirler yüzünden Savcılığa çağrılıp ifadeniz alınıyor. Bu olayı da bize anlatabilir misiniz?
CEVAP: Gerçek adı Mehmet ihsan Kilit olan ve (KOÇERO) adıyla ünlenen bu sözde eşkıya, gerçekte ne hiç kimseyi soymuş, ne yol kesmiş ne de kimselerden haraç almıştır.
Öyle anlatılır ki, Babasına hakaret eden birini öldürmekle KOÇERO’NUN SERÜVENİ BAŞLAR. Ya hapis yatacaktır, ya da dağlara çekilerek izini kaybettirecektir. Kendisine ŞERİFO adında bir eşkıya kol kanat gerer. Birlikte sınır kaçakçılığı yaparak geçinmeğe ve bu yolla ailelerini geçindirmeğe başlarlar. Başka eşkıyalarla araları açılır. Aralarında çıkan çatışmada ALİKO adındaki eşkıya, Koçero’nun KAN KARDEŞİ olarak bellediği ŞERİFO’YU ÖLDÜRÜR. Koçero’da, ilk iş olarak kan kardeşi Şerifo’nun intikamını alır.
Koçero’nun, Amcasının kızı Şirin’e aşık olduğu ve eşkıya olduğu dönemde, imam nikahıyla evlendiği, bu evlilikten beş de çocuğunun olduğu bilinmektedir.
Koçero, köylülere zulmetmek yerine, onlara zulmedenlerin karşısında yer alır. Bu bakımdan adeta bir KÖROĞLU, BİR DADALOĞLU GİBİ NAM KAZANIR.
Koçero hiçbir soygun yapmadığı halde,. Zaman-zaman bölgede yapılan soygunlar ona mal edilince, hükümet bütün gücüyle onu yakalamağa yönelir. Ancak, halk tarafından sevildiği ve korunduğu için bir türlü yakalanamaz.
Garzan’da uzun yıllar petrol mühendisliği yapan eski Bakanlardan Esat Kıratlıoğlu Koçero ile ilgili bir anısını şöyle anlatmıştır:
“Garzan Dağında yeni petrol bulunmuştu. Garzan ile Batman arasında o tarihlerde mekik dokuyordum. Gündüzümüz Garzan, gecemiz ise Batman’da geçiyordu. Bir gün Garzan’a doğru petrol mühendisi arkadaşlarımızla yola çıkmıştık. Kampa yaklaştığımızda önümüzü kesen isim Koçero’ydu. O insaflı ve adil bir eşkıyaydı. Bizi uyardı, siz de para çoktur, fakir halka yardım edin dedi. Paraları bizden aldığı için asla Koçero’ya kızmazdık. Çünkü zenginden alıp fakire verirdi.”
Koçero ile ilgili anlatılan bir anı vardır. Ne derece doğrudur bilemeyiz ama, o yıllarda dilden-dile anlatılan bu anıyı da nakledelim. Koçero’yu yakalamağa kafayı takan bir jandarma subayı, köylüleri sıkıştırmakta, Koçero’yu barındırmamaları, gördükleri zaman ihbar etmeleri konusunda ikazlarda bulunarak sık-sık tedirgin etmektedir. Bu durumu duyan Koçero bir gece vakti, o subayın evini basar. Amacı, kendisi yüzünden köylüleri tedirgin etmesini önlemektir.
Koçero ve beraberindekiler evdeki odanın birinde Subayı rehin alarak:
-Şimdi hanımına söyle. Bize çay ikram etsin! derler.
Subay da çarnaçar, hanımına talimat vererek çay yapmasını söyler. Çaylar içildikten sonra Koçero ayağa kalkarak:
-Bak Komutan, sen bile Hanımına bize çay yapmasını emrettin. Evine misafir olarak gittiğimiz zavallı köylü, bize yemek vermiş çok mudur. Hem biz evlerini ziyaret ettiğimiz, yemeklerini yediğimiz köylülere asla zulmetmeyiz. Evlerinden ayrılınca yüklü bir para da veririz. Bu bakımdan, köylüler bizi dört gözle beklerler. Sen de bu gariban köylüleri benim yüzümden sıkıştırmaktan vazgeç! der ve arkadaşlarıyla birlikte ayrılırlar.
İşte hakkında bu ve benzeri efsanelerin dilden-dile anlatıldığı Koçero, sonunda Dodan kampı yanında pusuya düşürülerek öldürüldü. Bir efsane böylece son bulmuş oldu.
Dadaloğlu, Köroğlu gibi namlı bir eşkıya olan KOÇERO yaygın medyanın ilgisini çok çekmekteydi. Onunla röportaj yapmak için gönderilen muhabirlerin haddi hesabı yoktu. Ancak, o sıralarda Siirtli Hayati İlhan, Koçero’ya ulaşma başarısını göstererek röportaj yaptı ve Tercüman Gazetesinde yayınlattı. Hayati İlhan’ın, Koçero’ya ulaşmasının anahtarı ise Merhum Rauf Oktay olmuştu. Çünkü Koçero’nun Şerifo’dan sonra en yakın arkadaşı Rauf Oktay’dı. Merhum Rauf Oktay Siirt’in ilk mebuslarından Merhum Kadri Oktay’ın oğludur.
Bir Halk Şairi olarak böylesine şöhretli bir eşkıyayı destanlaştırmak gerektiği kanısından hareketle, ben de (KOÇERO DESTANI) adı altında bir şiir yazdım. Şiiri hem Siirt Gazetesinde yayımlattım, hem de el ilanı şeklinde dağıttırdım.
Yazdığım destanımsı şiir şöyle:
ŞU YAKINDAN GEÇEN KOÇERO İDİ
GAMMAZI BIRAKMAZ ÖLDÜRÜR İDİ
EPEY ZAMANDANDIR PUSUDA İDİ
DUYUN ARKADAŞLAR KOÇERO GELDİ
ŞERİFOYU DAĞLI ALİKO VURDU
HABERİ İŞİTTİ DAĞLARIN KURDU
ŞERİFOSU İÇİN ALOYU VURDU
İŞTE ARKADAŞLAR KOÇERO GELDİ
KAYABAĞLARINDA ÇEMBERİ YARDI
AYNBARRAN KÖYÜNDEN SIR OLDU KAÇTI
BOTAN’I AŞARAK DAĞA ULAŞTI
DUYUN ARKADAŞLAR KOÇERO GELDİ
DAĞDA HÜKÜMETİ TEMSİL EDENDİR
BAZAN İYİ BAZAN KÖTÜ OLANDIR
DOSTUNA DOST, DÜŞMANINA YAMANDIR
İŞTE ARKADAŞLAR KOÇERO GELDİ
Yazdığım bu destanımsı şiir bazı yüksek tirajlı gazetelerde de yayımlanınca, Savcılık tarafından ifadeye çağrıldım. İfademi alan adı Ömer Çapanoğlu olan Başsavcıydı.
Şiirimden okuyarak sordu:
-Koçero’nun geldiği falan yok, Jandarma kovalıyor, o kaçıyor. Sen bir eşkıyayı kahraman olarak gösteriyorsun. Hem şiirinin bir mısraında “Dağda Hükümeti temsil edendir” diye yazmışsın. Bir eşkıya nasıl hükümeti temsil eder!
Ben de cevap olarak
-Halk şairleri dağları eşkıyalara malederler. Nitekim Dadaloğlu şiirinin bir kıtasında:
“Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı,
Ferman padişahın, dağlar bizimdir”
Diyerek, dağları eşkıyalara mal etmektedir.
Dedim. Kendisi de şair olan ve (SONRA TANRI KONUŞTU) adı altında yayınlanmış şiir kitabı bulunan Başsavcı gülümseyerek:
-Benim, KOÇERO DESTANI ile ilgili bir kovuşturma açmak gibi bir niyetim yoktu. Ama şikayet bizzat Vali’den geldiği için soruşturma açmak durumu hasıl oldu dedi, takipsizlik kararı vererek ve biraz da iltifat ederek, uğurladı.
(DEVAM EDECEK)