Ortadoğu’daki zenginliklere sahip olmayı hedefleyen emperyal güçler, zenginliklerin sahibi olan tüm Müslüman ülkelerle çatışarak hedefe ulaşamayacaklarını anladıklarından, “Arap Baharı” senaryosunu devreye soktular ve hedef tahtasına oturttular el attıkları ülkelerin halklarını… Başka bir ifade ile; “Arap halkı uyanmış ve artık diktatörlerden kurulup demokrasiye kavuşmanın mücadelesini vermeye başlamışlardı…” palavrasıyla kan gölüne dönüştürdüler bazı ülkeleri…
Mısır, Libya, Tunus, Cezayir, Ürdün ve Fas’ta yaşanıp kısa sürede sonlanan “Arap Baharı”, Suriye’de dokuzuncu yılına girmiş bulunuyor ama sağlıklı bir tahmin yapmak mümkün değil ne zaman son bulacağı noktasında… Bilinen tek gerçek; “Emperyal güçler” diye ifade edilenlerin sadece kendi çıkarlarını düşündükleri… Arap halkının uyandığı, diktatörlerden kurtularak demokrasiye kavuşmayı hedefledikleri emperyal güçlerin bir senaryosuydu ve bu senaryonun icra edildiği ülkelerde yaşanan iç savaşlar, binlerce insanın ölümüne yol açtığı gibi, başka ülkelere sığınmak mecburiyetinde bıraktı on binlercesini…
Irak’ın işgal edilmesi gerekçesi de; “Irak halkını diktatörden kurtararak demokrasiye kavuşturma” yanı sıra bu ülkede; “Kimyasal silah bulunduğuydu” anımsanırsa… Halen bu işgalin bedelini çok ağır şekilde ödeyen Irak’ta, kimyasal silah üretildiğinin kuyruklu yalan olduğu anlaşıldı ve Saddam’ın devrilmesine destek veren Irak halkı gerçeği anladı ama iş işten geçtiği için bedel ödemeye devam ediyor halen…
Suriye’de devam eden “Arap Baharı” sürecinin kısa zamanda sonlanmaması bölgede istikrarsızlığa, kaosa yol açıyorsa da emperyal güçlerin umursamadığı bir durumdur bu… ABD ve Rusya’nın Suriye politikalarına göz atıldığında sözünü ettiğim gerçeği görmemek söz konusu olamaz kanımca… Esad’ı devirmek için düğmeye basan ülke, okyanus ötesinden bölgemize gelen ABD’dir ve onun bu hedefini engelleyense Rusya’dır bilindiği gibi… İyi de, kimi zaman birbirleriyle düşmanmış gibi görünen bu iki emperyal gücün, birbirlerine zarar verecek şekilde karşı karşıya gelmemeleri düşündürücü değil mi?… Varşova Paktı dağılmazdan önce de her iki ülkenin çıkarları konusunda el altından birlikte hareket ettiklerini ve iki paktlı dönemde bile çıkarlarının paylaşımında ortak hareket ettiklerini düşünüyorum başkaları gibi… ABD yönetiminin “Esad gidecek!..” derken, niçin sert tepki göstermiyor kendisini engelleyen Rusya’ya… Hiçbir zaman ülkemizin gerçek müttefiki olmadığı gerçeğini sayısız olumsuzluklarla gözler önüne seren ABD, İdlib konusunda Rusya ile aramızın bozulmaya başladığını görünce hemen “NATO müttefikimiz” diyerek sahiplenmekte de samimi değildir elbet…
Çıkarlarından başka bir hedefleri olmayan ABD ve Rusya, dostluklarını bu hedef üzerinde inşa etmeyle devam ederlerken, birbirlerine zarar vermeme noktasını önemsiyorlar ve bölgemizdeki gelişmelerin analizi sağılıklı şekilde yapıldığı taktirde bu gerçeği görmemek imkansız… Değerli okur ve hemşerilerimin belirttikleri gibi; “Bizlere ne ABD’den, ne de Rusya’dan hayır gelmez… Her ikisi de başka ülkelerin karşı karşıya kaldığı yürek dağlayan ölümleri ve ekonomik alandaki kayıplarını önemsemezle asla!..” diyerek tel’in ediyorum bölgemizi cehenneme çevirenleri!..
YORUMLAR