Büyük bir hızla kültür erozyonuna maruz kalan Siirt’in ürünleri de bundan nasibini alıyor.
30-40 yıl önce çok rağbet gören ve çokça tüketilen bir çok yemek çeşidi olduğu gibi bir çok meyve de bu gün sırra kadem bastı veya basıyor.
Örneğin bir zamanların çok beğenilen fındıktan büyük, cevizden küçük bir elma çeşidi olan tıffeh ıs sıle piyasadan çekileli yıllar oldu. Gerçekten bu elmayı neredeyse tezgahlarda artık hiç göremiyoruz. Geliyorsa bile sembolik miktarda geliyordur.
Yine aynı durumda olan bir başka elma çeşidi daha var. Aylarca toprak altında saklandıktan aromasını kazanan fiziki olarak topaca benzeyen, koyu kırmızı ile yeşil renklerdeki koçer elması.
Bu elmayı bulmak son yıllarda oldukça zorlaştı. Piyasaya çok az miktarda geliyor. Gelenlerinde kalitesi çok kötü.
Miktar ve kalite olarak koçer elması ile aynı kaderi paylaşan bir ürün de gelin yanağı armudu yani Arapça ismiyle de hattıl arus armudu.
Bu armutta artık çok az geliyor. Bolca tüketilen ve hevenk haline getirilerek aylarca bozulmayan bu armut ta gerçekten az miktarda piyasada bulunuyor. Gelenlerde eski tat ve kaliteden çok ama çok uzakta.
Üzümde de benzer bir durum var. Bir zamanlar 30 un üzerinde çok kaliteli üzüm çeşidinden söz edilebilirsen bu gün on çeşitten söz etmek mümkün değildir. Üstelik eski kaliteden de çok uzak.
Daha bir çok ürünü artık unuttuk veya unutmak üzereyiz. Örneğin Anadolu da zerdali olarak da bilinen ufak ve genellikle ekşimsi olan kaysılar yani mışmişler, dağdağan yani gıngeres, Kürtçe talık, gökyüzünden yağan ve kutsal kitabımız Kuranı Kerim de üç kez söz edilen kudret helvası yani Arapça mın, Kürtçe gezu ve daha bir çok ürün günümüzde artık yok.
Ulaşımın kolaylaşması, yeni ürünlerle tanışmamız, köyden kente göç ve daha bazı nedenlerle bunları artık bulamıyoruz.
Umarım bunlara yenileri eklenmez. Umarım bu zengin çeşitliliğimizi hep koruruz.