Devlet büyüklerimiz sağ olsunlar. Türkiye’nin son 22 yılda ne kadar büyüdüğünü, ne kadar geliştiğini anlatmak için sık-sık (NEREDEEEN NEREYE) deyimini kullanmaktadırlar. Hatta Türkiye’de buzdolabı satışlarındaki artışı bile, kalkınmanın bir delili olarak anlatırlar.
Bu kavanoz dipli dünya, hep olduğu gibi kalsaydı, İNSANLAR TAŞ DEVRİNDEN ÇIKMAZ, CİLALI TAŞ DEVRİNE BİLE GEÇEMEZLERDİ! Ancak, insanlar terakki ederek TAŞ DEVRİNDEN, YAKIN ÇAĞA ULAŞTILAR.
İlkokul öğrencisi kadar tarih bilgisi olanlar da bilirler ki, insanlık TARİH ÖNCESİ ve TARİH SONRASI diye iki evrede ele alınır. Tarih öncesi evre Kaba Taş, Yontma Taş, Cilalı Taş olarak üç dönemde incelenir. İnsanlar bu dönemde alet yapmasını bilmiyorlardı, keskin ve sivri taşlarla kendilerini koruyorlardı.
Bu devirde insanlar göçebe ve tüketici bir haldedir. İnsanlar bu dönemde tabiatta hazır halde bulunan besinlerle geçinmişlerdir.
Yontma Taş Devrinde insanlar alet yapmasını öğrenmiş, taştan ve kemikten aletler yapılmaya başlanmıştır.
Mağara duvarlarına resimler yapılmış ve Yontma Taş Devri’nin sonuna doğru ateş bulunmuştur. Avcılık ve toplayıcılıkla uğraşılmıştır. Dönemin sonuna doğru ise üretime geçilmeye başlanmıştır.
Ateşin keşfi insanlık tarihi için çok önemlidir. Ateş insanların savunmasında, korunmasında, Maden Devrine geçişte ve seramik sanatının gelişmesinde çok etkili olmuştur. Kısacası insanoğlu aklını kullanarak tabiata hükmetmiş, ilerleyen dönemlerde buluşlarını çeşitlendirerek günümüz modern dünyasının temelini atmıştır.
İnsanlar, kendilerini hayvanlardan farklı kılan akıllarını kullanarak hayvanları evcilleştirmiş, tarıma el atmış, bitki liflerinden giyisiler yapmağa başlamışlardır. En önemlisi tekerlek bulunmuş, şehir hayatına geçilerek ticaret başlamıştır. Daha sonra Maden devrine geçilmiş, Bakır, Tunç, Demir bulunmuş ve işlenerek kullanılmıştır. Demirin bulunarak işlenmesi insanlık tarihinde önemli bir aşamadır. Yazının bulunmasıyla, buluşlar yaygınlaşmış, Silah olarak ok ve yay kullanılmağa başlanmıştır. Ürünlerin korunabilmesi için, pişirilmiş toprak kaplar üretilmiş İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağa ulaşılmıştır. Dünyayı dar görmeğe başlayan insanoğlu şimdi fezayı keşfetmenin yollarını aramakta. Ay’a bile uydu göndermektedir.
Görüldüğü gibi, (NEREDEEEN NEREYE) denilirken, dünyanın durmadığını, her günün, yeni bir gün olduğunu, yeni bir keşfin yapıldığını anımsamak gerekir. Yani, dünya haliyle gelişecektir ve gelişmektedir.
Bakın, Peygamber Efendimiz HAZRET-İ MUHAMMAD (O’na al ve ashabına salat ve selâm olsun) bir hâdis-i şeriflerinde (İKİ GÜN BİR OLAN, ZİYANDADIR) buyurmuştur. Yani, gelişmek, ilerlemek insanın doğasında vardır. Elbette, YİRMİİKİ YIL ÖNCESİ ile YİRMİİKİ YIL SONRASININ AYNI KALMASI EŞYANIN TABİATINA AYKIRIDIR. Önemli olan, uygar ülkelerle aramızdaki mesafenin daha mı açıldığı, yoksa giderek kapandığı mı gerçeğindedir. Bir Avrupalının evinde her türlü beyaz eşyası, altında son model arabası, hatta helikopteri, özel uçağı, konforlu evi, yalısı varken, her yıl tatile çıkıp, dünyayı gezebilirken, işçisinin aldığı asgari ücret bile, bizim genel müdürlerin maaşlarını katlarken bizim mutfağımızda içi boş bir buzdolabımız olmuş ne yazar…