Günümüzde her ne hikmetse Osmanlıca deyimlere bir meraktır aldı gidiyor. Özellikle siyasetle uğraşanlar ve medya yorumcuları eski Osmanlıca deyimleri kullanarak bir nevi nispet yapıyorlar.
Biz de bu kervana katılarak Osmanlıca birkaç cümle yazmak ve günümüz Türkçesiyle tam olmasa da altlarına anlamlarını yazarak azıcık bilgelik(!) taslayalım istedik.
İşte, seçtiğimiz bazı Osmanlıca deyimler:
“Şeref-ül mekan-u bil mekin!)
Mekanın şerefi, o mekanda oturanın şerefiyle eş değerdir.
(Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir.)
Üniforma kimseye şeref vermez. Eşeğin sırtına altın semer bile koysan, eşek olmaktan kurtulmaz!
(Eşref-ül ümmeti Ğadimuhe!)
Milletin şereflisi ona hizmet edendir.
(Şeb-i hicran yanar canım
Döker kan çeşm-i giryanım)
Gece, gündüz canım yanıyor, gözlerimden kanlı yaşlar dökülmekte!
(Ey dide, nedir uyku, gel uyan gecelerde
Kevkeplerin seyrini kıl seyran gecelerde)
Ey göz bu uyku nedir. Gece vakti uyanık ol da yıldızları seyret.)
(Bir kadeh-i lebriz, ab-ı hoş guvar nuş ile teskini ateş-i dilfikar.)
Bir kadeh su içtim, gönlümün ateşini dindirdim.
(Nihansın dideden ey mest-i nazım
Bana sensiz cihanda can ne lazım)
Ey gözlerden uzak şiir gibi sevgili, sensiz dünyayı neyleyeyim. Sen olmazsan bu cana ne lüzum var.
İşte, Osmanlıca dedikleri böyle bir şey. Eğer gerçekten okuyup yazabileceksek, öğrenelim. Peki, bu Osmanlıca ile hangi ilim dalını öğreneceğiz. Feza ilmi mi yazılı. Yoksa Osmanlıca mühendislik, mimarlık, jeoloji, fizik, kimya kitapları mı yazılı da onları öğrenemiyoruz!