Giriş:Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, demokratik toplumların temel unsurlarından biridir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesi, herkesin önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleyebileceğini hükme bağlamaktadır. Ancak, uygulamada 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile bu hak bazı sınırlamalara tabi tutulmaktadır. Diyarbakır Valiliği’nin 13 Şubat 2025 tarihinde yapılması planlanan Şeyh Said’i anma programını yasaklaması, bu çerçevede hukuki açıdan tartışmalı bir konu olarak gündeme gelmiştir.
Bu makalede, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının hukuki çerçevesi, Türkiye’deki mevcut düzenlemeler, Diyarbakır Valiliği’nin yasaklama kararının hukuka uygunluğu ve bu tür yasakların demokratik hak ve özgürlükler üzerindeki etkileri ele alınacaktır.
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkının Hukuki Dayanakları
Anayasal ve Uluslararası Düzenlemeler
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 34. maddesi, herkesin önceden izin almadan toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olduğunu belirtir:
“Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.”
Bu hak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 11. maddesi ile de güvence altına alınmıştır. AİHM içtihatları, kamu otoritelerinin yalnızca açık ve yakın bir tehlike durumunda bu hakkı sınırlayabileceğini vurgulamaktadır. Keyfi yasaklar veya soyut güvenlik gerekçeleriyle getirilen sınırlamalar, demokratik bir toplumda kabul edilemez.
2911 Sayılı Kanun ve Bildirim Zorunluluğu
Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşleri, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanun, toplantı düzenlemek isteyenlerin en az 48 saat öncesinde mülki idare amirine bildirimde bulunmasını zorunlu kılmaktadır:
Madde 10 – “Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek isteyenler, bu toplantıyı düzenlemek istediklerini, en az kırk sekiz saat önceden, o yerin en büyük mülki amirine bildirirler.”
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, bildirim zorunluluğunun izin alma şartı ile karıştırılmaması gerektiğidir. Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşleri için izin almak gerekmemektedir, yalnızca bildirim yapılması yeterlidir.
Diyarbakır Valiliği’nin Yasaklama Kararı: Hukuki Bir Değerlendirme
Diyarbakır Valiliği, Şeyh Said’i anma programını yasaklarken, 2911 sayılı Kanun’un 17. ve 19. maddelerine ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun ilgili maddelerine dayanmıştır.
2911 Sayılı Kanun’un 17. ve 19. Maddeleri
Valiliğin dayanak gösterdiği maddeler şu şekildedir:
Madde 17 – “Vali ve kaymakam, kamu düzenini ciddi şekilde bozacağı açıkça anlaşılan bir toplantıyı yasaklayabilir veya dağıtabilir.”
Madde 19 – “Vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, genel asayiş, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın korunması amacıyla bir ayı geçmemek üzere belirli yerlerde toplantı ve gösteri yürüyüşlerini yasaklayabilir.”
Ancak, bu maddelerin uygulanabilmesi için somut ve nesnel bir gerekçenin varlığı gerekmektedir. Diyarbakır Valiliği, yalnızca “kamu düzeninin bozulacağına dair ciddi belirtiler” olduğu gerekçesini göstermiştir, ancak somut bir tehdit veya açık ve yakın bir tehlike olup olmadığı konusunda herhangi bir kanıt sunmamıştır.
Ayrıca, Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) birçok kararında vurgulandığı gibi, kamu otoritelerinin yalnızca varsayıma dayalı olarak bir gösteriyi yasaklaması, ifade özgürlüğüne ve demokratik haklara aykırıdır.
Demokratik Bir Toplumda Toplantı ve Gösteri Yürüyüşü Hakkının Önemi
Demokratik toplumlarda toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, yalnızca belirli bir görüşü savunan gruplar için değil, tüm yurttaşlar için temel bir hak olarak kabul edilir. Devletin görevi, bu hakkı engellemek değil, aksine kullanılmasını sağlamak için gerekli önlemleri almaktır.
Bu bağlamda, Diyarbakır Valiliği’nin yasak kararı, hukuki dayanaktan yoksundur ve demokratik değerlerle bağdaşmamaktadır. Benzer şekilde, geçmişte de valilikler veya kamu otoriteleri tarafından alınan keyfi yasak kararları, mahkemeler tarafından iptal edilmiştir.
Sonuç ve Değerlendirme
• 2911 sayılı Kanun, toplantı ve gösteri yürüyüşleri için izin alma zorunluluğu getirmemekte, yalnızca bildirim şartı aramaktadır.
• Valilik, yasak kararını dayandırdığı maddeleri somut ve nesnel gerekçelerle desteklememiştir.
• Anayasa ve AİHS’e göre, kamu otoriteleri yalnızca açık ve yakın bir tehlike durumunda toplantı ve gösteri yürüyüşlerini sınırlayabilir.
• Diyarbakır Valiliği’nin aldığı yasak kararı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına yönelik keyfi bir müdahale niteliğindedir.
Sonuç olarak, Şeyh Said’i anma programının yasaklanması, hukuk devleti ilkesine ve temel insan haklarına aykırı bir uygulamadır. Demokratik bir toplumda, devletin görevi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemek isteyen vatandaşların haklarını güvence altına almak ve barışçıl gösterilerin önünü açmaktır.