Nöbetçi Eczaneler
Lübnan’daki son çatışmalar, özellikle İsrail’in kara operasyonunun başladığı tarihten itibaren, bölgedeki güvenlik ve diplomatik dengeleri büyük ölçüde etkilemiştir. Bu essay, İsrail’in Lübnan’daki kara operasyonunun stratejik hedeflerini, operasyonun sonuçlarını ve bölgesel güç dinamiklerini ele alacaktır. Ayrıca, İsrail’in Lübnan’da hedeflerine ulaşamaması, uluslararası toplumun tepkileri ve bölgedeki güç mücadelesi de detaylı bir şekilde tartışılacaktır.
İsrail’in Kara Operasyonunun Başlangıcı ve Stratejik Hedefler
İsrail, Lübnan’daki kara operasyonuna başladığında, oldukça geniş bir askeri strateji belirlemişti. 70 bin askerle, cepheyi beş ayrı sektöre ayıran İsrail ordusu, çeşitli stratejik hedeflere odaklanmıştı. Bu hedefler arasında kuzeydeki nüfusun güvenliğini sağlamak ve Hizbullah’ın roket gücünü ortadan kaldırmak en önemli önceliklerdi. Ancak operasyonun başlangıcından itibaren, Hizbullah’ın gösterdiği direnç, İsrail’in planladığı hızlı ve düşük kayıplı bir operasyonu gerçekleştirmesini engelledi. İsrail’in erken hava saldırıları ve kavrulmuş toprak stratejisi, Hizbullah’ın hareket kabiliyetini sınırlamayı amaçlasa da, bu önlemler Şii hareketinin kara direnişini zayıflatmaya yetmedi.
Özellikle, İsrail ordusunun ağır kayıplar vermesi ve Merkava tanklarının imha edilmesi, operasyonun beklenenden daha uzun süreceğini ve daha yüksek maliyetler getireceğini gösterdi. Bu süreçte, İsrail’in stratejik hedeflerinden en önemlisi, kuzeydeki yerleşimlerin yeniden güvenli hale getirilmesi ve Hizbullah’ın askeri kapasitesinin kırılmasıydı. Ancak, bugün itibariyle, bu hedeflerin gerçekleştirilmediği ve İsrail’in ciddi zorluklarla karşılaştığı açıkça görülmektedir.
Lübnan’daki Çatışma’nın Etkiler ve İsrail’in Başarısızlıkları
İsrail’in kara operasyonları, Lübnan’daki sivil nüfus üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Hizbullah’ın roket saldırıları, İsrail’in kuzeyindeki şehirlerde büyük tahliyelere yol açmış, Hayfa, Tiberya, Safed ve Nahariya gibi bölgelerde birçok insan evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Buna ek olarak, Hizbullah’ın saldırıları, Tel Aviv gibi büyük şehirleri de tehdit etmeye başlamıştır. Bu durum, İsrail’in kara operasyonunun başlangıcındaki hedeflerinden biri olan kuzeydeki yerleşim yerlerine dönüş hedefini gerçekleştirmesini engellemiştir.
Hizbullah’ın askeri ve ikmal hatlarının kesilmemesi, İsrail’in operasyonel başarısızlıklarının temel nedenlerinden birini oluşturuyor. İsrail, hava keşiflerine rağmen, Hizbullah’a gereken yardımların ulaştırılmasını engelleyememiştir. Bu da, Hizbullah’ın savaş kabiliyetini sürdürebilmesine olanak tanımıştır. Örgüt, halen yüzlerce füze ve insansız hava aracıyla İsrail’i tehdit etmekte ve İsrail hava savunma sistemlerinin tüm saldırıları önlemesi mümkün olmamaktadır. Bu durum, İsrail’in hedeflerine ulaşmada başarısız olduğunu ve büyük çapta yıkım ve kayıplara yol açtığını göstermektedir.
Lübnan halkı, İsrail’in geniş çaplı operasyonları sırasında ciddi insani ve ekonomik kayıplar yaşamıştır. Bu süreçte sivil altyapının büyük ölçüde tahrip edilmesi, sağlık hizmetlerine erişimin zorlaşması ve temel yaşam koşullarının ağırlaşması gibi sorunlar, halkın yaşam kalitesini derinden etkilemiştir. Bunun sonucu olarak yoksulluk ve işsizlik oranlarında keskin bir artış meydana gelmiş, toplumsal huzursuzluklar güçlenmiş ve bu durum Hizbullah gibi aktörlere yönelik desteğin genişlemesine zemin hazırlamıştır. Dolayısıyla, İsrail’in askeri operasyonlarının yalnızca çatışma sahasında değil, Lübnan’ın sosyoekonomik yapısında da uzun vadeli etkiler yarattığı görülmektedir.
Özellikle altyapı tahribatının ekonomik toparlanma sürecini yıllarca geciktireceği, Lübnan’ın uluslararası yardımlara bağımlılığını artıracağı ve ülkeyi dış müdahalelere daha açık hale getireceği açıktır. Aynı zamanda Hizbullah’ın asimetrik savaş stratejileriyle İsrail’in askeri hedeflerinin beklenenden uzun sürede gerçekleştirilmesi, çatışmanın bölgesel dinamiklerini daha karmaşık hale getirmiştir.
Bu bağlamda, bölgede sürdürülebilir barışın sağlanabilmesi için öncelikli olarak diplomatik yolların benimsenmesi gerekmektedir. İsrail’in gelecekteki stratejilerinde yalnızca askeri hedeflere odaklanmaması, aynı zamanda Lübnan halkının güvenliğini ve refahını göz önünde bulundurması elzemdir. Uluslararası toplumun ise Lübnan’ın yeniden yapılandırılmasına yönelik daha etkin bir rol oynaması, bölgesel istikrarın sağlanması açısından kritik bir öneme sahiptir.
Uluslararası Diplomasi ve BM Güvenlik Konseyi’nin 1701 Sayılı Kararı
Uluslararası diplomasi açısından, İsrail’in Lübnan’daki operasyonu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 1701 sayılı kararına ters düşmektedir. 1701 sayılı Karar, 2006’daki İsrail-Hizbullah savaşının ardından kabul edilmiş ve ateşkesin sağlanmasını, İsrail güçlerinin Lübnan topraklarından çekilmesini ve Lübnan’ın güneyine BM barışı koruma güçlerinin (UNIFIL) konuşlandırılmasını öngörmüştür. Ancak İsrail, bu kararı tam anlamıyla uygulamaktan kaçınmış ve Hizbullah’ın silahsızlandırılması konusunda herhangi bir ilerleme kaydedememiştir. Bununla birlikte, Hizbullah, uluslararası müzakerelerde, askeri operasyonların sonuçlarına dayalı şartlar koymuş ve dayatılan müzakereleri reddetmiştir.
Bölgesel Dinamikler ve Müdahale Güçleri
İsrail’in Lübnan’daki başarısızlığı, bölgedeki diğer güçlerin etkisini artırmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Almanya, Ürdün ve Mısır gibi ülkeler, Lübnan’a daha sık ziyaretlerde bulunarak, Hizbullah’ın Litani Nehri’ne çekilmesini ve Lübnan ordusunun sınıra konuşlandırılmasını talep etmiştir. Ancak bu talepler, Lübnan’ın egemenliğini ihlal eden bir yaklaşımı yansıtmaktadır ve Lübnan içindeki dini ve siyasi dengeyi bozma riski taşımaktadır.
Diğer taraftan, İran, Hizbullah’a verdiği desteği sürdürmüş ve Tahran’ın, İsrail’e karşı direnişi desteklemeye devam ettiğini belirtmiştir. İran’ın Lübnan’a yaptığı yardımlar, İsrail’in Lübnan’daki operasyonlarını daha karmaşık hale getirmiştir. İran’ın bölgedeki etkisi, İsrail’in operasyonlarının başarısızlığında önemli bir rol oynamaktadır. Ayrıca, Rusya da Lübnan’daki siyasi güçlerle güçlü ilişkiler sürdürmekte ve bu ülkedeki insani yardımların artmasına yardımcı olmaktadır. Rusya’nın, dış müdahalelere karşı çıkan tutumu, İsrail’in Lübnan’a yönelik askeri operasyonlarının daha da karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır.
Sonuç: Lübnan’ın Geleceği ve İsrail’in Stratejik Hesapları
Sonuç olarak, Lübnan’daki mevcut durum, bölgesel güç dinamikleri ve İsrail’in stratejik hedeflerinin karşı karşıya geldiği karmaşık bir tabloyu yansıtmaktadır. İsrail, Lübnan’da istediği hedeflere ulaşamamış, büyük kayıplar vermiş ve ciddi bir direnişle karşılaşmıştır. Lübnan’daki gelecekteki gelişmeler, yalnızca askeri operasyonların değil, aynı zamanda uluslararası diplomasi, bölgesel ilişkiler ve iç siyasi denetimlerin sonucunda şekillenecektir. Bu bağlamda, Lübnan’ın geleceği cephedeki gelişmelere bağlı olarak netleşecektir ve bu durum, bölgesel barış için kritik bir dönemeçtir.
Israil’in Lübnan’daki operasyonunun, yalnızca askeri değil, aynı zamanda diplomatik ve bölgesel güvenlik açısından da büyük sonuçlar doğurması beklenmektedir.
18 Kasım 2024, Lüksemburg