Gazze 8 aydır ABD’nin sınırsız desteğine sahip İsrail terör devletinin emsalsiz bir soykırım saldırısı altındayken, Suriye’nin Kuzeyinde yine ABD’nin destekleyip şımarttığı bir başka örgüt ailesi (PKK/PYD/YPG/SDG) 11 Haziran’da bir seçime gitmeye hazırlanıyor.
Kontrolü altında tuttuğu bölgelerde kendini nispet ettiği etnik grubun, yani Kürtlerin bir çoğunluğu yok, hatta birçok yerde yüzde onun altında bir ağırlığı var Kürtlerin. Ama bu süreci yöneten ve sırtını fena halde ABD’ye dayamış olan örgüt için bu hiç de sınırlayıcı bir faktör değil. Yapılacak olan seçim ABD’den almış oldukları silahlarının gölgesinde olacak nasılsa ve çıkacak olan sonucu kim tanımasa da bir oldubittiye getirebileceği hesabına dayanıyor.
Suriye’de 13 yıldır geçerli olan devlet terörü yüzünden halkın üçte ikisine yakını yerinden yurdundan edilmiş vaziyette. Sadece Türkiye, Ürdün, Lübnan, Irak ve Almanya’da tahminen 10 milyona yakın vatandaşı var ülkenin. Suriye içinde de en az 5 milyon insan kendi evinin yurdunun dışında, Kuzey’deki güvenli bölgelerde yaşıyor. Bunların önemli bir kısmı durumun istikrara kavuşmasının ardından evlerine dönmeyi bekliyor.
Herkes için bol kayıplı olan bu durum ABD ve Suriye Baas rejiminin işbirliği ile PKK/PYD/YPG/SDG için bol kazançlı bir hale getirilmiş oluyor. Tehcir edilmiş, yerinden yurdundan edilmiş Suriyelilerin yerine bu oluşumun örgütlediği paralı militanlar yerleştirilmiş durumda. Bölgede çoğunluk olan Arap aşiretleri de ABD’nin zorlaması ve gözetimiyle bu yapıya bağlanarak fiili bir siyasi yapı oluşturulmuş durumda. Ancak baştan beri bu aşiretler bu silahlı militanlara bağlanmış olmaktan dolayı açıkça şikayetlerini ifade ediyorlar. Geçtiğimiz aylarda bu şikayetler isyan noktasına da geldi.
Açıkça bir demografik operasyon çekiliyor ve daha önce Esad ve dayandığı Nusayriler lehine oluşturulmuş olan azınlığa dayalı Baas rejimi bu sefer PKK lehine diğer bütün unsurlar üzerinde kurulmaya çalışılıyor. Yapılacak olan seçimler bu fiili duruma bir de meşruiyet kazandırmak için bir oldubittiye getirme işlemi. Gerek Arap aşiretler gerek Barzani yanlısı Kürt grupların seçimleri tanımadıklarını ve katılmayacaklarını söylemiş olmaları durumu değiştirmeyecek, ABD’nin yaktığı yeşil ışık yetecektir PKK/PYD’ye. Hangi Arap rejiminde yüksek katılımlı seçim oluyordur ki? Suriye rejimi yüzde 5’lik katılımlarla 70 yıldır seçimler yapıyor ve mevut yönetici oyların tamamını alıyor, kimin umurunda? Maksat Siyonist dostlar seçimde görsün.
İyi de ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Vedant Patel de, bu seçimleri “mevcut koşullar oluşmadığı için desteklemedikleri” yönünde bir açıklama yapmış ve hatta eklemiş, “Bunu daha önce de söylemiştik; Suriye’de yapılacak herhangi bir seçim, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararında belirtildiği gibi serbest, adil, şeffaf ve kapsayıcı olmalı. Şu anda Suriye’nin kuzeydoğusunda böyle bir seçim için gerekli koşulların mevcut olduğunu düşünmüyoruz. Bu görüşümüzü Suriye’nin kuzey-doğusundaki aktörlere ilettik.”
Patel aslında bu seçimlerin neden olmaması gerektiğini herhangi bir seçim için gerekli olan için serbest, adil, şeffaf ve kapsayıcılık gibi gerekli koşulların oluşmamış olduğunu herkesten daha açık ifade etmiş.
Tabii bu durumda bizim de hemen bu seçimlerin ABD’ye rağmen yapıldığına inanmamız gerekiyor değil mi? ABD’nin Siyonist operasyonlarının bir yerinde mutlaka bir alemi aptal yerine koymak vardır. Mesela yıllardır her türlü desteği verdiği ve bu destek sayesinde yoktan var ettiği PYD’nin ABD’ye rağmen böyle bir hareketi yapabilme özgürlüğü ve özerkliğine sahip olduğunu söylerken tam da bütün niyetini ifşa etmiş oluyor. Hareket Gazze’deki soykırım için sınırsız siyasi, medyatik ve silahlı desteğini esirgemediği İsrail’in Refah’a girmesini onaylamadığını söylediği andaki harekete ne kadar da benziyor.
Zaten bizden önce sadık müttefiki Salih Müslim de bu sözünü hiç inandırıcı bulmamış ve yalanlamış: “Türk devletinin gündeminde olduğu için böyle bir açıklama yaptılar. Türkiye günlerdir seçimlerin arkasında ABD’nin olduğunu söylüyor. Türkiye’nin tepkilerinden sonra böyle bir açıklama yapmış olabilirler. Bu diplomatik bir açıklamadır, amaç Türkiye’yi kışkırtmamaktır.” Böylece aralarındaki asıl ilişkiyi de faş etmiş Müslim. Dışarıya ne mesaj verilirse verilsin, ABD’nin asıl planının başka olduğunu da.
Aslında ABD’nin PKK/PYD’ye vermekte olduğu bu sınırsız destek ile İsrail’e vermekte olduğu destek aynı büyük projenin birbirini tamamlayan adımları olduğunu görmemiz lazım.
Hamas nasıl Türkiye için bir Kuvayı Milliye mesabesinde ise PKK/PYD de İsrail için kendi Siyonist yayılma planlarını uygulayabilmek için saldırgan güçleridir. PKK/PYD’nin kendine işgal ettiği veya ettirildiği bölgelerde alan oluşturma güzergahı ile İsrail’in 1917’den itibaren işgal ettiği bölgelerde takip ettiği güzergâh ve uyguladığı taktikler aynı. Silahlı çeteler ve terör saldırılarıyla bezdirdiği halkları tehcir edip ardından oralarda silahlı örgütüyle işgalci kontrolü sağlamak.
İsrail’in çok iyi bildiği yol bu uygulama bu sefer PKK/PYD eliyle Suriye’de hayata geçirilmeye çalışılıyor. Hep söyledik: İsrail’in kendisine vaat edilmiş olduğunu vehmettiği toprakları tek başına kontrol etmesi mümkün değil. Ona sadık, köle nüfuslar oluşturması gerekiyor ve PKK bu muhtemel köle ordulardan sadece birini oluşturuyor.
Peki kendi egemenlik alanında, başka ülkelerin bu şekilde seçimli, ordulu, hükümetli operasyonlar yapmasına hiç ses çıkarmayan Esat ne oluyor? Bu tabloda ona da başka bir köle ordusunun başı olmaktan başka bir rol düşüyor mudur sizce?
Bir kez daha açık ve net söyleyelim: İsrail’in Filistin’i işgali, Gazze’ye saldırıları, bir aşamasında Türkiye’yi de kapsayan bir Siyonist yayılma programının bir adamı. Orada Hamas’ın direnişi nasıl Türkiye’nin de savunması ise ABD eliyle Suriye’de desteklenen terör oluşumu da İsrail’in bu işgal planının bir parçasıdır. Dolayısıyla Türkiye bu oluşuma karşı çıkarken de Gazze’yi savunmuş oluyor. Herkesin konumunu buna göre belirlemesi gereken bir yerdeyiz.