Filistin’de, Gazze’de ve genel olarak bölgemizde bugünlerde yaşadıklarımız, yüz yıl önce Türkiye’yi de kapsayan, hatta başta Türkiye’den başlayan paylaşım ve tanzimden bağımsız değil. Yenilmiş bir imparatorluğun bir daha ayağa kalkmaması, tekrar eski rollerine soyunmaması için yapılmıştı ne yapıldıysa. Üç kıtaya yayılmış bir imparatorluk 4 yıl başa baş devam eden bir mücadelenin ardından 40 gün gibi kısa bir süre içerisinde mütarekeye zorlandı. Emperyalistler düşen Osmanlı üzerine aç kurtlar gibi üşüşüp topraklarını paylaşmakla kalmadı bilhassa bu devletin tekrar eski seciyesine kavuşmaması, eski misyonunu sahiplenmemesi için emsalsiz tedbirler aldılar.
Ama bu yolun sonuna gelinmiş durumda. Kendi kendimize olmasa bile, Haçlı-Siyonist ittifakının doymak bilmeyen saldırganlığı, sınır bilmeyen tasallutları, ırkçı aşağılamaları, baskıları bize kendimizi hatırlatıyor.
“Biz bu tuzağa düşmeyeceğiz, kardeşliğimizi bozmaya çalışanlara geçit vermeyeceğiz. Geçmişin yaralarını birlikte saracağız. Tarihi yine birlikte yazmaya devam edeceğiz. Biz bunca yıldır her kesimin özgürlüğü için, en çok da Kürt kardeşlerimin onuru namusu için mücadele verdik. Hayal dahi edilemeyecek noktaya geldik. İşte şimdi ülke ve millet olarak sayın Bahçeli’nin elini değil tüm vücudunu taşın altına koyması ile çok daha büyük imkânı ele geçirdik. 85 milyon olarak aşımız bir, ekmeğimiz bir, kıblemiz bir, vatanımız toprağımız bir, bayrağımız marşımız bir, devletimiz bir. En önemlisi de mazimiz bir, istikbalimiz bir, kaderimiz birdir. Milletin kürsüsünden sesleniyorum, sevgili Kürt kardeşlerim, bu eli sımsıkı tutmanı bekliyoruz. Emperyalizmin uşaklığını yapanları Türkiye düşmanlarının maşalığını yapanları aradan çekip çıkarmanı istiyoruz. Kardeşlik hukukuna sahip çıkmanı istiyoruz, gel Türkiye yüzyılını birlikte inşa edelim. Bu cumhuriyet benim olduğu kadar senin de cumhuriyetin. Gel yumruklarını sıkanları aradan çıkaralım diyoruz. Gel, terörü meşrulaştıranların, sırtını dağa verenlerin altındaki zemini boşaltalım diyoruz.”