Bir Cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimlerinden sadece 10 ay sonra girdiğimiz mahalli seçimlerin sonuçlarının yavaş yavaş belirmeye başladığı saatlerde yazıyorum. Hatırlayabildiğim kadarıyla seçimler tarihinde ilk defa bir Ramazan ayında gerçekleşiyor seçimler. Belki bunun etkisiyle oy sandıklarının başında öğlen saatlerinde katılımın çok düşük kalacağı izlenimi veren bir tenhalık hakimdi. Ancak öğleden sonra oy sandıklarının başında uzun kuyruklar oluşmaya başladı.
Hiç kuşkusuz enine boyuna değerlendirilmesi gereken ve siyaset adına uzun süredir oluşturduğumuz ezberleri gözden geçirmemizi gerektirecek bir tablo ile karşı karşıyayız. Nihayetinde yerel seçimler ile genel seçimler arasında da bir fark var. 10 ay önce aynı ittifak düzenine karşı Recep Tayyip Erdoğan ile yola devam kararı veren halk 10 ay sonra mahalli seçimlerde muhalefeti iktidara getirmeyi tercih ediyor.
Aslında 2019 yerel seçimlerinde de benzer bir durum oluşmuştu. Bir anlamda bu görev dağılımını halkımızın bir kez tekrarladığını söyleyebiliriz. 2019 yılından beri bilhassa Ankara, İstanbul ve İzmir’de ve birçok önemli şehirde Millet İttifakı yerelde iktidar konumundaydı. 2019 seçimlerinin sonucu karşısında, bunda zannedildiğinin aksine büyük hayırlar olabileceğini yazmıştım.
Sonucun ulusal düzeyde ekonominin durumuyla çok yakından ilişkili olduğu çok açık. Banka faizlerinin yüzde 50 olmasına ve adeta 90’lı yılların enflasyonist ekonomisinin yaşanmasına insanların bir tepki vermemeleri düşünülemez.
Son zamanlarda yaşanan ekonomik sıkıntıların uzun süre devam etmesi, gelir dağılımında göze çarpan adaletsizlikler, toplumda bir arayışı AK Parti iktidarı döneminde ilk defa bu kadar bariz biçimde harekete geçirmiş oluyor.