24 Temmuz günleri, ülkemizden sözde sansürün kaldırıldığı gün olarak kutlanır. Peki, (SANSÜR) ne demektir. Sansür, çeşitli kavramların çeşitli yollarla kontrol altına alınarak, sözde toplumu korumak ve devletin üzerinde kontrol sağlayacağı şekilde geliştirmektir. Genellikle toplumu etkileyen durumlarda/eylemlerde uygulanır ve ifade özgürlüğünü bastırma amacı olarak kullanılır.
Maalesef, bugün bile Sansür ülkemizde özellikle medya sektörünün başı üzerinde (DEMOKLES’İN KILICI) gibi sallanmaktadır. Bir bakıyorsunuz ki gazeteciler (Terör örgütü üyesi olmamakla birlikte terör örgütüne yardım ve yataklık etmek) suçlamasıyla karşı karşıya kalabiliyorlar. Bir bakıyoruz, yazdıkları endipüften bir haber için cezaevini boyluyorlar. Hani, (HAVA BULUTLU) diyen kişiye, (Sen bana ördek demek istedin) anlayışına benzeyen, gazetecinin yazdığını bir yerlere çekerek cezalandırmak isteyen bir anlayış hâkim.
Havanın bulutlu olduğunu söylemenin, kişiye (ördek) demek olduğunu anlatan anekdotu bu vesileyle anlatalım. Anekdot şu:
Lâkabı (ÖRDEK) olan birine, bir gün bir arkadaşı (bugün hava bulutlu) deyince, dostu kendisine küsmüş ve günlerce konuşmamış. Samimi dostunun, kendisinden neden küstüğünü bir türlü çözemeyen şahıs, sonunda dayanamayarak gitmiş ve samimi bir şekilde sormuş:
-Yahu dostum, ben sana karşı hangi hatayı, suçu işledim ki, küstün, benimle konuşmuyorsun? demiş.
Beriki, ciddi şekilde cevap vermiş:
-Sen bana (HAVA BULUTLU) dedin ya! Daha ne olsun. Hava bulutlu olunca yağmur yağar, yağmur sularından göller oluşur. O göllerde ÖRDEKLER yüzer. Sen (Hava bulutlu) derken aslında bana (ÖRDEK) demek istedin!
Şimdi, günümüzde eli kalem tutan gazetecilerin durumları da buna benzemekte. Bir yorum yapıyorsun, bir de bakıyorsun ki (Terör üyesi olmamakla beraber, terör örgütüne yardım ve yataklıktan) sorgulanıyorsun.
Yeri gelmişken, (DEMOKLES’İN KILICI) deyiminin de nereden geldiğine açıklık getirelim. Demokles, M.Ö. IV. yüzyılda Kral Dionysios’un sohbetçisiymiş. Kral olmayı çok istiyormuş. Kral bunu öğrenince, Demokles’e kral olmanın tehlikesini anlatmak için bir koltuğun üstüne ha düştü ha düşecek bir kılıç astırmış. Sonra da Demokles’i çağırtıp bu koltuğa oturtmuş. Hizmetçilere, kendine nasıl hizmet ediyorlarsa Demokles’e de aynı şekilde hizmet etmelerini istemiş. Bu durumdan çok zevk alan, gururu okşanan Demokles, büyük bir keyifle kendinden geçtiği bir sırada, başını yukarı şöyle bir kaldırdığında; tepesinin üstünde, ağzı keskin, sivri bir kılıcın, bir at kılıyla asılı durduğunu birden bire görmüş ve heyecandan elindeki bardağı yere düşürmüş.
Böylece iktidar koltuğunun, dışarıdan göründüğü kadar, rahat bir yer olmadığını anlamış. İşte, Gazetecilik prestijli meslek de, günümüzde başucumuzda sallanıp duran (DEMOKLES’İN KILICI) olmazsa!!!
Bütün olumsuz koşullara rağmen, yine de mesleklerini gerçek anlamda yapmağa çalışan GERÇEK GAZETECİ MESLEKTAŞLARIMIZIN GÜNÜNÜ KUTLARKEN yorumumuzu Büyük Önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN gazetecilerle ilgili bir vurgusuyla ve aynı dilekte bulunarak noktalıyoruz: “Milletin gerçek ses ve iradesinin doğduğu yer olan cumhuriyetin etrafında çelikten bir kale oluşturacak olan’ yazılı ve görsel basın çalışanlarımıza işlerinde kolaylıklar diliyorum.”