Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri
Bizleri izleyen halklarımızı, cezaevlerindeki siyasi tutsakları ve bütün kadınları saygıyla selamlıyorum.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü büyük bir coşkuyla ve inançla geride bıraktık. Birçok yerde kadınlar olarak meydanlardaydık. Bu günü bizlere bir mücadele ve direniş günü olarak miras bırakanları andık, sesimizi ve sözümüzü kısmak isteyenleri, hayatlarımızı ve özgürlüğümüzü çalanları da lanetledik. Buradan 8 Mart vesilesi ile bir kez daha erkekler tarafından katledilen her bir kadını saygıyla anıyorum.
Bizlere ekonomiyi, özgürlüğü, çalışmayı, seçme ve seçilmeyi, gülmeyi, kısacası hayatı bir lütufmuş gibi gören erkek aklına karşı her alanda ayakta olmaya devam edeceğiz.
Değerli milletvekilleri;
Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 14. maddesi, Siber Güvenlik Başkanlığının gelir kaynaklarını düzenliyor. Devlet bütçesinden aktarımlar, idari para cezaları ve fonlardan sağlanacak gelirler Başkanlığın finansmanı için kullanılacak. Elbette siber güvenlik önemlidir. Ama asıl mesele, bu ülkenin kaynaklarının kime, nasıl ve neye harcandığıdır.
Bakın, bu iktidar kendi güvenliğini sağlamak için her türlü bütçeyi seferber ediyor. Sarayın harcamaları kesintisiz devam ediyor. Kolluk gücüne, cezaevlerine, fişlemelere, baskılara para var! Ama halkın güvenliği, kadınların yaşam güvencesi, işçinin, emekçinin, yoksulun geçim güvencesi söz konusu olunca para yok!
Türkiye derin bir ekonomik kriz içinde. Ama bu kriz herkesi eşit etkilemiyor. Krizin yükü en çok kadınların sırtına yüklenmiş durumda. Kadın işsizlik oranları zirvede, kadın emeği güvencesiz, esnek ve kayıt dışı çalıştırılıyor. Ev içi emekle boğulmuş, bakım yüküyle iş hayatından koparılmış milyonlarca kadın var. Çalışabilenler ise açlık sınırının altında ücretlere mahkum ediliyor. Peki, bu iktidar ne yapıyor? Kadınları yoksulluğa, erkeğe bağımlı bir hayata mahkum eden politikalarına devam ediyor!
Kadın istihdamı diyorlar. Ama nedir o istihdam? Kadınları düşük ücretli, sosyal güvenceden yoksun, esnek çalıştırmanın yollarını arıyorlar. Kreş açmıyorlar, kadınları çocuk ve yaşlı bakımına mecbur bırakıyorlar. Kadınların kamusal alana çıkmasını zorlaştıran her türlü uygulama, bu iktidarın politikalarının bir parçası!
Bu düzen, kadınları sadece aile içinde tanımlayan gerici politikalarla pekiştiriliyor. Kadının yeri evdir diyerek, onun hayatını dört duvar arasına hapsetmeye çalışıyorlar. Kadına yönelik şiddet artıyor, kadınlar öldürülüyor, ama İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede fesheden bu iktidar, kadının yaşam hakkını bile savunmuyor! Kadınları koruyacak yasaları uygulamıyor, failleri ödüllendiriyor.
İktidarın “Aile Yılı” söylemiyle başlattığı propaganda, kadınların yaşadığı şiddeti, yoksulluğu ve eşitsizliği perdelemeye çalışıyor. Kadınları yalnızca aile içinde tanımlayan, onları bakım emeğiyle sınırlayan, haklarını ve özgürlüklerini yok sayan bu anlayışa karşı biz kadınlar; kendi hayatlarımızın sözünü söylemeye devam ediyoruz. Kadınlar, sosyal ve ekonomik haklarını ancak örgütlü mücadeleyle kazanabilir. Kadın dayanışmasının güçlenmesi bu düzene karşı en büyük tehdit.
Bu iktidar, kadınların emeğine ve özgürlüğüne göz diken bir sistem daha icat etti son on yılda. Kayyımlar. Belediyelere kayyım atanması, yalnızca demokratik iradenin gaspı olarak değil, aynı zamanda kadınların kazanılmış haklarına, eşbaşkanlık sistemine yönelik bir saldırı olarak da görülebilir. Bu yüzden kayyım atamalarını yalnızca siyasi bir mesele olarak değil, aynı zamanda kadınların ekonomik ve toplumsal haklarına yönelik bir saldırı olarak görmek gerekiyor.
Biz buradan bir kez daha söylüyoruz: Kadın yoksulluğuna, emeğin sömürülmesine, işsizliğe, güvencesiz çalışmaya karşı mücadelemiz sürecek. Ve bu mücadele, sizin yasaklarınıza, baskılarınıza asla boyun eğmeyecek! Kadın mücadelesi büyümeye devam edecek, kadınlar bu karanlığı yırtıp atacak! Emeği, yaşamı ve özgürlüğü kadınlar var edecek.
Bugünden itibaren Newroz haftasına da girmiş olduk. Newroz, Kürt halkı için yalnızca bir bahar bayramı değil, aynı zamanda özgürlük, direniş ve umut sembolüdür. Mitolojik kökenleri Demirci Kawa’nın zalim Dehak’a karşı isyanına dayanır; bu anlatı, zulme karşı mücadele ve halkın özgürlük arayışını simgeler.
Bu vesile ile bütün halkların Newroz’unu, yeni baharını şimdiden kutluyor, özgür yarınlar diliyorum.
Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.