Sözde üstümüze yoktur. Adeta döktürürüz. Bir çok konuda mübalağalı konuşabiliyoruz. Örneğin sevgi konusunda. Mesela çok rahatlıkla şöyle diyebiliyoruz;
Şu akrabamı çok seviyorum,
Bu akrabam benim her şeyimdir. Onsuz kalamam.
Bu arkadaşım benim için vazgeçilemeyecek bir insan. Onu çok ama çok seviyorum.
Bazen ihtiyaç duyduğumuz da bu tür söylemleri bin bir yeminle de pekiştirmekten hiç çekinmeyiz.
Peki gerçek öyle mi? Acı bir gerçek ama çoğunlukla öyle değil ve bu tür söylemler hava da kalır.
Sözüne itibar ettiğim bir kurum yöneticisi anlattı. Tanıdığı bir Siirtli yanın da ki bir hemşerimizle birlikte ziyarete geliyorlar.
Tanıdığı Siirtli aşıkların sazı ellerine almalarında benzer bir şekilde söze başlayarak dakikalarca yanında getirdiği kişiyi çok sevdiğini belirterek övüyor. Öve öve bitiremiyor. Sonunda da baklayı ağzından çıkarıp, yanındakinin işe alınmasını istiyor.
Buraya kadar ne var bunda dediğinizi ve herkes referans olabilir, bundan dolayı da övebilir şeklinde düşündüğünüzü tahmin ediyorum.
İşin püf noktası daha doğrusu ilginç tarafı bundan sonra gerçekleşiyor. Yönetici ile vedalaştıktan iki üç dakika sonra referans olan kişi arıyor ve söz konusu şahsı beğenmediğini belirterek referans konusundaki sözlerine itibar edilmemesini istiyor.
Aramızda ki sevginin kalitesini gölgeleyen bir başka gösterge. Birbirimizi çekiştirmemiz. Bunu bildiğim için göreve yeni başlayan mülki idare amirleri yöneticilere kişileri çevreden gelen duyumlara göre değil de kendi gözlemlerine dayanarak bir görüş sahibi olmaları gerektiğini ifade ediyorum.
Nitekim Allah selamet versin. Mustafa Tutulmaz valimizle vedalaştığımızda hepimizin kulağına küpe olması gereken bir cümle söyledi. Sayın Tutulmaz görev yaptığı süre zarfında iki kişinin bir kişi için uzlaştıklarını görmediğini söyledi.
Bir başka gün, memleketimize olan sevgimizi ele almaya çalışacağım.
