DEM Parti Siirt İl binası önünde yapılan basın açıklamasına DEM Parti Siirt İl Eşbaşkanları Eşref Tekin, Revşan Arslan, DEM Parti Merkez ilçe Eşbaşkanları Sernas Çelepkolu ve partililer katıldı.
İl binası önünde yapılan basın açıklamasını DEM Parti Merkez ilçe Eşbaşkanları Sernas Çelepkolu okudu.
“Yıllardır Kürt basınına yönelik yapılan her saldırı ve operasyon, Kürt halkına yönelik daha büyük ve kapsamlı saldırı hazırlıklarının göstergesi olmuştur.” Diyen Çelepkolu, Avrupa’da saatler süren baskın esnasında tamamı resmi ve yasal olan belgelere el konuldu. Öncelikle Özgür Basına yönelik bu haksız, hukuksuz ve korsanca saldırıları lanetliyoruz.” Dedi.
Basın açıklamasının devamında ise Çelepkolu, şu ifadelere yer verdi: “Gece yarısı ve sabah saatlerinde İstanbul, Ankara ve Belçika’da Özgür Basına yönelik eş zamanlı operasyonlar ve saldırılar gerçekleştirildi. Ankara ve İstanbul’da Mezopotamya Ajansı ve Yeni Yaşam Gazetesi çalışanı 7 gazeteci gözaltına alındı. Belçika polisi de yine gerekçesiz bir şekilde Medya Haber ve Stêrk TV’ye baskın düzenledi. Saatler süren baskın esnasında tamamı resmi ve yasal olan belgelere el konuldu. Öncelikle Özgür Basına yönelik bu haksız, hukuksuz ve korsanca saldırıları lanetliyoruz.
Yıllardır Kürt basınına yönelik yapılan her saldırı ve operasyon, Kürt halkına yönelik daha büyük ve kapsamlı saldırı hazırlıklarının göstergesi olmuştur. Kürt halkının sesi olan basını susturma çabalarının, daha sonra yapılacak saldırıları görünmez kılma amacında olduğu defalarca kanıtlanmıştır. 21 Aralık 2011’de Kürt basınına yönelik yapılan tarihin en kapsamlı gözaltı ve tutuklama operasyonundan sadece 7 gün sonra savaş uçaklarıyla Roboski Katliamı gerçekleştirilmişti. AKP-MHP iktidarının Kürt halkına yönelik kapsamlı saldırı planları yaptığı, Erdoğan’ın yıllar sonra Irak hükümetiyle bunun pazarlığını yürüttüğü böylesi bir dönemde Kürt basınına içeride ve dışarıda bu operasyonların yapılmış olması da boşuna değildir. Ne yazık ki bölgesel ve uluslararası güçler bu saldırı planlarının bir parçası haline getirilmek isteniyor.
Öte yandan Belçika’nın insan hakları, demokrasi ve basın özgürlüğünü Türkiye ile yürüttüğü pazarlıklara kurban etmesi utanç vericidir. Avrupa ülkeleri ne yazık ki çıkarları söz konusu olduğunda her türlü insani değeri pazarlık haline getirebileceğini, bu değerleri baskıcı otoriter yönetimlere peşkeş çekebileceğini ve bu yönetimlere payanda olabileceğini bir kez daha göstermiştir. Bu saldırının 22 Nisan Kürt Gazetecilik Günü’nde yapılmış olması aynı zamanda inkârcı ve düşmanca tutumun da bir göstergesidir.
İnkâr ve savaş politikalarını esas alan iktidarı uyarıyoruz: Türkiye’nin kaynaklarını, Kürt düşmanlığı üzerinden bölgesel ve uluslararası güçlere peşkeş çekmeyin. Denediğiniz yol ve yöntemlerin tamamı iflas etmiştir, hiçbiri sonuç almamıştır, alamayacaktır da. Hazırlığını yaptığınız yeni saldırı ve katliam politikaları ve Kürt basınını susturma çabalarınız Türkiye’ye kaybettirmek dışında bir işe yaramayacaktır. Türkiye toplumunun ve Kürt halkının 31 Mart seçim sonuçlarıyla verdiği “normalleşme, çözüm, demokratikleşme” mesajlarını dikkate alarak bu saldırı ve imha aklından vazgeçin. Tarihte defalarca kez kanıtlandığı gibi çözümsüzlükte ısrar eden herkes aynı hüsranı ve akıbeti yaşamaktan kurtulamaz.
Türkiye’nin yeni bir maceraya, çözümsüzlüğe, krize ve kaosa sürüklenmesini istemeyen herkesi de bu saldırılara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz. Yapılan saldırıların derhal durdurulması çağrısını yapıyor, özgür ve muhalif basınla dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha ifade ediyoruz.”