Siirt kültüründe Ramazan ayı büyük önem taşıyor. Özellikle geçmişte.
Ramazan ayı gelmeden evlerde temizlikten ekmek pişirmeye kadar bir çok hazırlık yapılırdı.
Özellikle Ramazan ayı ve onun simgesi olan oruç çocuklara sevdirilmeye çalışılırdı.
Bunun için iki yöntem uygulanırdı. Birincisi günümüzde artık tarihin tozlu sayfalarına gömülen Melede ateşiydi.
Her mahallenin çocuk ve gençleri günlerce uğraşarak çalı çırpı toplarlardı. Ramazanın arifesinde bu topladıkları çalı çırpıları mahallenin meydanına getirir ve kule şeklinde dizerlerdi.
Ardından da biraz gaz yağı döküp tutuştururlardı. Ateş küle dönünceye kadar da orada kalır ve hatta bazıları üzerinden atlarlardı.
Bu hazırlığı günlerce devam eden yaklaşık üç saat kadar süren bir eğlenceydi. Bununla çocuk ve gençlere kolektif çalışmayı öğretmenin yanı sıra esasen Ramazan ayı konusunda bir farkındalık oluşturmaya ve sevdirmeye çalışılırdı.
İkinci yöntemde ilk defa oruç tutan çocuklar için yapılan törendi.
İlk defa oruç tutacak olan çocuk sabah mümkün olduğu kadar geç uyandırılmaya çalışılırdı.
Uyandığında da yanına yaşça daha büyük bir çocuk verilirdi. Bu çocuk gün boyu ona eşlik ederek yanlışlıkla da olsa bir şey yememesini ve oyalanması sağlardı.
Oruç tutan çocuk kendisine eşlik eden abi ya da ablası ile birlikte komşu ve akrabaların evlerini dolaşır ve her gittiği evden pantolon, kazak gibi giysi ya da bir miktar kuruyemiş hediye edilirdi.
Gittiği evlerdeki yaşlı bayanlar oruçlu çocuğu bir kaç adımda olsa sırtlarında taşırlardı. Böylece başta sırt ağrıları olmak üzere bir çok hastalıktan kurtulacağına inanılırdı.
En önemli tören ezan okunacağı sırada gerçekleşirdi . Yere bir yaygı serilir ve oruç tutan çocuk bunun üzerine oturtulurdu.
Ezana başlandığı anda da daha önce hazırlanan şeker ve kuruyemişler başının üstünden dökülürdü.
Çocuk ve aile bireyleri oruçlarını bu kuruyemişle açarlardı. Daha sonra o kuruyemişlerin bir bölümü kâğıt külahlara doldurulur ve akrabalara komşulara dağıtılırdı .
