12 bin yıllık geçmişi olan Siirt’in gezilip görülmesi gereken çok sayıda tarihi ve turistik yöreleri vardır.
Bu yazımızda, ön önemli gördüklerimizi özet olarak tanıtmak istedik.
İşte, Siirt’in gezilip görülmesi gereken yerlerin kısa bir tanıtımı:
İncekaya (Kormas) Kalesi
Şirvan İlçesi’ne bağlı İncekaya köyü hudutları dahilindedir. Bizans döneminde yapıldığı tahmin edilen Kale, Bizans tekfurlarından Selçuklulara geçmiş olup Osmanlılar döneminde barınak olarak kullanılmıştır. Dış görünüşü itibarıyla bir şatoyu andırmaktadır.
Derzin Kalesi
Baykan İlçesi’ne bağlı Adakale köyü yakınlarındadır. Bizans döneminden kalma oldukça sarp bir tepenin üzerinde inşa edilen kalede bulunan gözetleme kuleleri günümüze kadar gelmiştir.
İrün Kalesi
Şirvan İlçesinin 40 kilometre kuzeyindedir. Kalenin bulunduğu dağın eteğinden geçen nehirle yer altı tünel bağlantısı bulunmaktadır.
Şirvan (Küfre) Kalesi
Şirvan Merkezinin 4 kilometre doğusundadır. İlçenin eski adıyla anılan kaledir. Doğal bir kayanın üzerinde mevkie hakim olarak yapılan kale adeta bir kartal yuvasını andırmaktadır.
Çarşı (Eş-Şeyh Hasan-ı Asakiri) Camii
Siirt İl Merkezinde olup, ÇARŞI CAMİİ adıyla bilinir. Bu Camaiin Miyafarkin (Silvan) Artuk Oğullarından Melik-üs Salih Nasuruddin tarafından Hicri 663. Miladi 1225 yılında yaptırıldığı belirtilir.Camie ait kitabe maalesef 1939 yılında Cumhuriyet Caddesi açılırken kaybolmuştur. Kitabede: “Melik-izam ve Ecli Nâsır dünya ve din, Mahmud Nisiruddin, Edame Allahu Nasruhu” ibaresi yazılıymış.
Camiin içindeki türbede ‘Eş-Şeyh Hasan-ı Askeri’ adında bir zat yatmaktadır. Cami 1998 yılında yeniden inşa edilmek üzere yıktırılırken, yine maalesef, bu zata ait Türbe’nin yeri de kaybedilmiştir. Camiin muhtelif kesimlerine sembolik olarak sandukalar konulmuşsa da, bu gibi vahim dikkatsizliklerin sonuçları ortadadır.
Asıl üzülecek durum ise, tarihi camiin, adının değiştirilerek, başlatılan restoresini para desteğiylea tamamlayan kişinin babasının adının verilmesi olmuştur. Önce kitabesi, sonra içindeki türbesi kaybettirilen tarihi camii üzerindeki yeni kitabede 2003 yılında yapıldığı izlenimi verilmekte. İşte, millet olarak tarihe verdiğimiz saygının ölçüsü budur!
Ulu Camii (Cemeh Lıkbir)
Şehrin eski kesiminde Karakol Mahallesindedir. Halk arasında (CEMEH LIKBİR=BÜYÜK CAMİ) olarak adlandırılır. Camiin Selçuklu Sultanlarından Mugiuzüddin Mahmut tarafından 1129 yılında yapıldığı belirtilmektedir. Firüze çini işlemelerle süslü tek şerefeli minaresi ve Selçuklu ağaıç oymacılığının en güzel örneklerini barındıran minberi ile Anadolu mimarlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu minber günümüzde Ankara Etnografya müzesinde sergilenmektedir.
Defalarca restore edilmiş olup, zaman içinde yer seviyesinden çok düşük bir duruma gelmiş bulunmaktadır.
Cumhuriyet Camii (Cemeh Ğıvor-Il Ağvar)
Eski adı (ĞIVOR IL AĞVAR VEYA HADAR-I AHDAR ) olan Camiin adı, Cumhuriyetin ilanı yılında (Cumhuriyet Camii) olarak değiştirilmiştir. Bu camide ayrıca bir medresenin bulunduğu, eğitim ve öğretim yapıldığı da belirtilmektedir. Kim tarafından ve ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. İçindeki hücrede Hazreti İsa’nın havarilerinden Yahova’nın yattığı iddia edilir. Bu açıdan önemli bir ziyaretgahtır.
(DEVAM EDECEK)