Geçmiş yıllarda, teravih namazını müteakip söylenen Siirt’e has öyle güzel deyişler, mâniler ve ilahiler vardı ki, hâlâ zihinlerimize kazılmış gibi tür-ü taze duruyor.
İşte, teravih namazı kılınırken söylenen Siirtlilere has mânilerden bir demet:
YA HENNEN, YA MENNEN,
YEZEL CUDİ VEL İHSEN
SEBBİT KALİBNE EL İMEN,
NARCİ AFVIK VEL ĞUFRAN
YA MUEYYET, YA MUBECCET,
İŞFELENE FİL MİZEN
MARHABA, MARHABA,
ŞAHAR RAMAZAN MARHABA
MARHABA, MARHABA,
ŞAHAR ISYEM MARHABA
EVVEL HU, AHİR HU,
ZÂHİR HU, BÂTIN HU
KUL YE HÛ, YE HÛ, YE MEN HÛ,
HAK LE İLEHE İLLE HÛ
SALLALLAH VE SELLEM,
ELE NUR IN NEBİ
AHMED-EL MUSTAFA,
SEYYİD-EL MURSALİN
HAK LE İLEHE İLLALLAH,
MUHAMMED RESULULLAH
VE İLEHUN VEHİDUN,
AHED’UN, SAMAD’A
VE HEYYUN KAYYİMUN,
DEİMUN EBEDE
ŞEFİİL ĞALKİ FİL MAHŞAR
MUHAMMED SAHİB-EL MAMBAR
EBU BEKİR, IMAR, ISMEN,
İMEM EL MUTTEKİN HEYDER
Bir farkla ki, dördüncü ve beşinci mısralardaki “MERHABA” kelimesinin yerine, genelde ramazanın onbeşinden sonra “ELVİDEH” kelimesi kullanılırdı. Yani, ilk onbeş gün “MERHABA” faslı ile karşılanan Ramazan-ı şerif, son onbeş gününde ise “ELVEDA” denilerek uğurlanırdı.
Bazı camilerde ise, Ramazan-ı Şerifin tüm gecelerinde nakarat olarak (MERHABA) denilirken, sadece son gecede nakarat (ELVİDEH) olarak söylenirdi.