ARABADAN İN, BAKALIM! Hazır yılbaşı biletleri piyasaya sürülmüşken, bir anekdot aklımıza geldi. Anımsatalım istedik.
Siirtli, orta halli bir aile yılbaşı akşamı oturmuş, kendi aralarında sohbet ediyorlarmış. Evin Reisi durumunda olan baba, aldığı Milli Piyango Biletini göstererek:
-Eğer büyük ikramiye bana çıkarsa, hepimiz yaşadık. Önce, kaloriferli bir ev alırız, dayar, döşeriz. Sonra, altıma bir Mercedes araba çekerim, her hafta sonu ailece bir yere gezmeye gideriz! diyerek, hayâllerini aktarmış.
Hanımı, söze karışmış:
-Ben arabada önde senin yanında otururum, çocuklar da arkaya otururlar! demiş.
Evin 10 yaşlarındaki küçük çocuğu:
-Hayır, önde Babamın yanında ben oturacağım! diyerek, söze karışmış.
Anne ile küçük çocuk arasında “sen oturursun, ben otururum” diye polemik uzayınca, anne dayanamayarak çocuğuna söylenmiş:
-İn bakalım arabadan aşağı!
“ATMA RECEP, DİN KARDEŞİZ!”
Hatip, Siirt’i nasıl kalkındırdıklarını, hizmete nasıl devam edeceklerini hararetli, hararetli anlatıyormuş. Hatibi can kulağıyla dinleyen ve söylenenlerin hiç birinin gerçek olmadığının canlı tanığı olan Siirtli muhalifi seslenmiş:
-ATMA RECEP, DİN KARDEŞİZ!
“Bu anekdotta ilginç olan taraf ne!” diye sorulacak olursa, Hatibin adının da “RECEP” olmasından başka ilginç hiçbir yanı yok. Ama, atan da, satan da RECEP olunca, anekdota bir mâna kazandırıyor!
O ARTIK HEP, SİİRT ESKİ MİLLETVEKİLİ!
Erdoğan’ın Şehrimize gelecek olması, hemşerilerimiz arasında tartışmalara yol açmış. Kimi Hemşerilerimiz:
-Biz O’nu milletvekili seçtik, Ama umurunda bile olmadı. Hatta Şehrimizde şiir okuyarak cezaevine girmesi bile, aslında onun şansıydı. Bu şans kapısını biz ona araladık! derlerken, birileri de:
-Daha ne yapsın! diyerek sözde yaptıkları hizmetleri sıralıyorlar!
Aynı toplulukta oturanlardan biri de demiş ki:
-Artık Siirt Milletvekili de değil! O’na bir minnetimiz de kalmadı!
Bunun üzerine bir başkası devreye girerek şöyle söylemiş:
-Siirt Milletvekili değilse bile “SİİRT ESKİ MİLLETVEKİLİ” olmak sıfatından ilelebet kurtulamaz!
Ve etrafındakilere şöyle bir anekdot anlatmış:
-Zengin Adamın biri, meşhur bir aktristle evlenmiş. Gazeteler ondan hep “Filanın Kocası!” diye bahsediyorlarmış. Bu durumdan hayli sıkılan zengin, aktrist eşini boşamış. Ama Gazeteler için değişen bir şey yok. Ondan bahsederlerken artık adının başına hep “Filan aktristin eski kocası” diye bahsetmeye başlamışlar.
Bu anekdotu anlatan hemşerimiz, sözlerine şöyle devam etmiş:
-Bunun için Sayın Erdoğan da kendisini SİİRT’TEN VE SİİRTLİLERDEN KURTULMUŞ ZANNETMESSİN. Bundan sonra ondan bahsederken hep “SİİRT ESKİ MİLLETVEKİLİMİZ” diyerek anacağız. Siirt Eski Milletvekili olduğunu unutturmayacağız. Tabii, bu konuda, Siirt medyasına da önemli bir görev düşüyor!
SİİRTLİ ERKEKLERİN KILIBIKLIKLARINI ANLATAN ANEKDOTLAR
Kazak geçinen Siirtli erkeklerin, aslında ne kadar kılıbık olduklarını ortaya koyan kısa anekdotlar vardır. Onlardan birkaç tanesini sıralayalım:
Siirtli gence sormuşlar:
-Nerelisin?
Kısa ve net bir cevap vermiş:
-Daha evlenmedim ki!
***
Erkek Annesi Siirtli kaynana, oğlunun, kayınpederine ve kayınvalidesine duyduğu aşarı saygıdan ne derece rahatsız olduğunu dile getirmek açısından, gelinine söylemiş:
-Bu benim, eşek beyni yedirdiğiniz, eşek kafalı oğlum doğduğu zaman, bilseydim ki kaynanasına ve kayınpederine böylesine düşkün olacak, “erkek oğlun olmuş” diye babasına değil, müjdecileri senin annen ile babana yollardım!
***
Siirt’çe bir deyimin tercümesi şöyledir:
“Erkek Çocuğun cefasını annesi çeker, yetiştirir, büyütür, gelin ile kaynanaya teslim eder, onlar yer!”
***
Bir başka Siirtçe deyimde de erkeğe şöyle söyletilir:
“Daye, Daye kada belâye, jına-jına vere pıştamına=Anne-Anne, başımın belâsı anne! Hanım-hanım, gel sırtıma bin benim!”
***
Gelinine öfkelenen Siirtli kaynana, akşam eve gelen oğluna söylenmiş:
-Bu evde, ikimizden biri fazla! Ya karını seç, ya Ananı!
Oğlu cevap vermiş:
-Anne, senin gidebileceğim beş çocuğun daha var. Zavallı karıma git dersem, nereye gidecek!
DÜĞMELİ TARİF!
Din adamları hakkında, her devir ve her dönemde, bir çok anekdotlar anlatılmıştır, anlatılmaktadır. Şehrimizde de, din adamlarıyla ilgili anlatılan bir çok anekdotlar vardır. Bunlardan biri de hocalarımızın, Şehrimizin ananelerinden olan cenaze işleri, sala, mezarlıkta, evde camide yapılan kıraatlerle, evlerde, camilerde veya taziye evlerinde düzenlenen etkinliklerle ilgilidir.
Samimiyetle söyleyelim ki, sadece İlimizde, hatta, sadece dinimizde değil, bütün dünyada, bütün dinlerde, din adamlarının paraya aşırı derecede düşkün oldukları ile ilgili anekdotlar oldukça yaygındır.
Siirtli hemşerilerimiz, din adamlarımızın taziyesine, heletesine, ziyaretine, ıskat sadakasına ve benzer etkinliklerine katılacakları mevtalar için “düğmeli bir tarif” yaptıklarını öne sürerler.
Zengin mevtalar için “PALTO DÜĞMESİ” deyimini kullandıkları öne sürülen din adamlarımızın, orta halliler için “CEKET DÜĞMESİ”, fakir mevtaları da “YELEK DÜĞMESİ” olarak tarif ettikleri öne sürülür.
Daha önce cep telefonları, hatta telefonlar yaygın değilken, ancak birbirlerini gördükleri zaman “biri rahmete kavuşmuş, ama, yelek düğmesinden sayılır” diyerek ikaz eden ıskatçılar, şimdilerde cep telefonu ile birbirilerini arayarak şöyle söyle söylüyorlarmış:
-Filan yerde, filan kişi vefat etmiş. “PALTO DÜĞMESİ” mensuplarından sayılır. Acele taziye yerine yetiş!
İYE ĞELETTEYPE
Teyplerin Siirt’e yeni geldiği yıllarda torunu, babaannesine oyun oynamış. Teyp’i gizlice açarak, annesi aleyhinde bir hayli konuşturmuş. Kadıncağız da, çoğu kaynana gibi gelininin beceriksizliklerinden, şapşallıklarından, hatta çirkin oluşundan dem vurmuş.
Akşam babası eve gelince de oturmuşlar, teyp’i en yüksek ses tonu üzerinden açmışlar. Kaynana, teypteki konuşmaların, kendisiyle torunu arasında geçenler olduğunu ve oyuna getirildiğini anlamış ama işi bilmezliğe getirerek:
-Vey iye ğeletteype matalu ışkırof u ışmotırof = (Vay bu konuşun teyp teyze bakın neler neler biliyormuş!”
Büyükannenin bu savunması karşısında, başta oğlu ve gelini olmak üzere çocuklar kahkahalarla gülmeğe başlamışlar…
“BİZ ÇEVRESİNDE GÖRÜNMEZSEK EN BÜYÜK İYİLİĞİ YAPARIZ!”
Her seçim döneminde olduğu gibi, Şehrimizde yine Belediye Başkanlığı seçimi hengamesinde bir adayın bürosunda bulunan yandaşlarından, dalkavuklarından, şak-şakçılarından biri:
-Grup halinde, Başkanla birlikte gidip çarşıyı dolaşalım!
Teklifinde bulunmuş. İçlerinden gerçekçi olan ve halkın nabzını iyi tutanlardan diğer biri ise şöyle söylenmiş:
-Bence en iyisi, Başkanın yalnız başına gezmesi.
Ve samimi olarak sözlerini şöyle sürdürmüş:
-Vallahi kardeşim, Başkanın çevresinde bizim gibi üçkağıtçıları, dalaverecileri, sahtekârları görenler “O, oooo! Bu başkanın adamları bunlarsa ve kazanırsa, deveyi hamuduyla yutacaklar!” diyeceklerdir. Bunun için, en iyisi mi, başkan yalnız başına gezsin, millet bizi etrafında görerek, bizden dolayı ona teveccühten vazgeçmesin! Biz, seçimler olup bitene kadar, başkanın çevresinde görünmezsek, kendisine en büyük iyiliği yapmış olacağız!
KÖRLER İLE SAĞIRLAR BİRBİRİNİ AĞIRLAR
Yerel seçimlerde “başkan” sıfatıyla anılanların sayısı bir hayli yüksek. Belediye Başkanlığına aday olanların hemen hepsi de taraflarınca “BAŞKAN” diye çağırılıyorlar. Hatta, rakip başkan adayları bile birbirlerini gördükleri zaman birbirlerine dahi “BAŞKAN” diye hitap etmekteler.
Yine bir yerel seçimde bir partinin Belediye başkan adayı, diğer partinin belediye başkan adayının arkasından:
-Başkan, başkan! diye seslenmiş.
Çağırılan, kendisini çağıranın da bir Belediye Başkan adayı olduğunu görünce:
-O, merhaba Başkan! diye cevap vermiş…
Yolda, iki Başkan adayının birbirlerini bu şekilde onore ettiklerine şahit olan bir vatandaş da yanındaki arkadaşına söylenmiş:
-Körler ile sağırlar, birbirini ağırlar…
“ŞEYHTEN ZİYADE, GANGSTERE BENZİYOR!”
Ali Kalkancı, Şeyhlik(!) döneminin hızlı yıllarında Siirt’e de gelmiş, bazı Şeyhleri ziyaret etmiş, kiminin müridi, kiminin şeyhi olmuştu. Kerameti, ahmak müritlerinden menkul ŞEYH ALİ KALKANCI’nın Siirt’e bir gelişinde, şerefine verilen ziyafet sofrasına davet edilenler arasında Gazeteci Yazar merhum Mehmet Metin ARITÜRK de varmış.
Daveti veren ve Ali Kalkancı’nın muhiplerinden biri olan Siirtli, ziyafetin ertesi günü yolda gördüğü merhum Mehmet Metin Arıtürk’e söylenmiş:
-Şeyhimizi nasıl buldun. Her bakımdan, tam bir şeyh değil mi!
Merhum Metin Arıtürk, tereddütsüz cevap vererek demiş ki:
-Kusura bakma ama, senin şeyhini, ben şeyhten ziyade GANGSTERE benzettim!
Bunun üzerine, Ali Kalkancı’nın müridi Siirtli büyük bir samimiyetle ve feveran ederek:
-Haşa, haşa! “ESTAĞFURULLAH” de. Maazanallah çarpılırsın!
Aradan bir süre geçip, Ali Kalkancı’nın foyası meydana çıkarak, deşifre olunca, merhum Metin Arıtürk ile Ali Kalkancı’nın Siirtli müridi karşılaşmışlar. Murhum Metin Arıtürk, Ali Kalkancı’nın müridi Siirtliye söylemiş:
-Sana, Şeyhin “GANGTERE BENZİYOR” deyince pek inanmamıştın. Nasıl, teşhisim doğru çıkmadı mı!
SEÇİMLERLE İLGİLİ BİR ANEKDOT
Seçimler yaklaşırken, bizim de aklımıza seçimlerle ilgili bazı anekdotlar takılmağa başladı. Bugün o anekdotlardan birini sunalım. Sunalım ki, aday hemşerilerimizi uyaralım:
Geçmiş yıllarda, bir seçim ortamında büro açmış olan siyasi partilerden birine beleşçiler gidip oturuyorlar, çaylar, yemekler de bedava olunca “oh, gel keyfim, gel!”
Tabii, gelen beleşçilerin çoğu da çok güzel ATICI. Biri diyormuş ki:
-Benim, tam beş bin reyim var! Bir oy bile şaşmaz!
Diğer beleşçiler ondan geri mi kalacaklar. Biri:
-Benim on bin oyum var!
Diğeri:
-Bizim aşiretin oyları, net sekizbin oyun altına düşmez! diyerek birbirlerine nispet yaparlar.
Bunun üzerine, adayın uyanık yakınlarından biri şöyle söyler:
-Verdiğiniz rakamlar doğruysa, artık, büroyu açmamıza gerek kalmadı. Söylediğiniz rakamları alt alta koyunca zaten iş olmuş bitmiş, oyların yüzde 75’ini almış oluyoruz!
“ĞOLANİYE (DOĞAN MAHALLESİ) ELİMDE BİR DEMET SOĞAN GİBİ!”
Öyle anlatılır ki, yıllar önce, Şehrimizde Belediye Başkanlığı seçimi için çalışmalar sürdürülürken, bir belediye başkan adayının seçim bürosunda, (ĞOLANİYE=DOĞAN) MAHALLESİ halkından biri kendi mahallesinde sözünün ne kadar geçerli olduğunu ispat açısından ileriye giderek söylenmiş:
–ĞOLANİYE, elimde bir demet soğan gibidir, hiç kimsenin o konuda bir kaygısı olmasın.
Aynı seçim bürosunda oturan ve gerçekte karşı partiye casusluk yapan biri, durumu hemen rakipler partinin siyasilerine bildirmiş. Büroda söylenen söz, dallanıp, budaklanarak, ev-ev bütün ĞOLANİYE MAHALLESİNE aktarılmış.
ĞOLANİYELİLER DE :
-Öyle mi, demek falancanın elinde bir demet soğanız ha! Öyleyse görsün bakalım, ĞOLANİYE’DEN bir tek oy alabilecek mi!
Ve sandıklar açılınca, ĞOLENİYE’NİN TEPKİSİ SANDIKLARA YANSIMIŞ…